Ben beni arayan kişinin şoku ile bir süre konuşamadım. Nasıl beni arıyordu. Sim kartını parçaladığıma eminim. Telefon biraz daha çaldı ve durdu. Tekrar çalınca açtım.
"Beş dakikan var. Evden çık ve eve en yakın parka gel. Orada seni bekleyen arabaya bin! "
Sesi sakin ama öfkeli. Hafif titrek sesi konuşurken acı çektiğini gösteriyor.
Ya daha vurulalı üç dört saat oldu be adam az insaf ya!
"Neden öyle bir şey yapıyım? "
Sinirli ve sakin çıkan sesimle kendime olan güvenimin arttığına inandım.
"Şu anda hangi nişancıma babanı vurmaları için emir vereyim onu düşünüyorum"
Bir anda nefesim kesildi. Nefes alış veriş sesi bana geliyordu. Çok sinirliydi.
"Süren başladı"
Telefonu sinirle kapattım ve odamdan çıktım. Babamın yanına sessizce gittim. Babam odada yatağında uyuyordu. Pencerenin perdesi açıktı. Kapattım. Kapatınca anında telefon çaldı.
"Yine ne var"
"Babanı benden bir perde koruyamaz"
Sesini kıstı ve tekrar konuştu.
"Onu sadece sen kurtarabilirsin"
Babamın yanından çıktım evin dış kapısına yöneldim.
"Şu an bir kurşun daha sıkmadığıma pişmanım! "
Öfke ile verdiği nefesler sıklaştı. Ve tekrardan titrek bir sesle konuşmaya başladı.
"Ben de umarım babanı vurmadığıma pişman olmam. Son üç dakika"
Telefonu kapattım ve aceleci bir şekilde evden çıktım. Kapıdaki korumalar yerde kanlar içinde yatıyordu. Hepsine tek tek baktım ve parka doğru yürüdüm. Yaklaşık bir dakika süren yürümenin sonunda parka gelmiştim. Parkın kenarında üç siyah araba. En öndeki arabadan bir kişi indi ve arka koltuğun kapısını açtı. Şu an çaresizdim.Kaç kişilerdi. Belki öldürebilirdim.Silahımı belimden çıkardım ve bana kapıyı açan adama tuttum. Ona tutmam ile yaklaşık yirmiye yakın adam indi arabadan. Sonra masum bir şekilde onlara baktım ve silahı geri cebime soktum. Soktuğum silahı geri çıkarıp aldılar.Açık kapıdan arabaya bindim. Allahın belası Ayaz!"Geliyoruz"
Adam birini aradı ve bunu dedi. Yolda giderken çok ağaç olan ıssız bir yere geldiğimizi farkettim. Ayaz bana ne yapacak diye düşünürken gelmemiz gereken yere geldiğimizi farkettim.
Arabadan indiğimizde az önceki adam karşıma geçti.
Ve üzerimi aramaya başladı. Arada arzu dolu gözleri yüzünden şeytan öldür onu diyordu ama sınırları zorlamaya gerek yoktu. Üzerimde gezinen yavaş parmakları en sonunda canımı sıktı ve kasıklarına bir tekme attım.
"Ahh sürtük"
"Bu ne biçim bir terbiyesizlik. Karşındaki bir kız"
Alay ile söylediklerime tüm adamlar şaşkınca baktılar. Az önce tekme attığım adam bana doğru gelirken başka biri onu kolundan tuttu.
"Sen işten atılmak mı istiyorsun. Kılına bile zarar gelmeyecek dedi patron"
Senin patronunuda seni de gelmişini geçmişini-
"O patronuna söyle bunu işten atmasını istiyorum"
Tekme attığım adam sabır diler gibi etrafa bakıyordu.
"Tamam isteğinizi bildireceğim"
Hah işte böyle adam olacaksınız.
Bir süre sonra iki tanesi kolumdan tuttu diğerleri önden gitmeye başladı.
Bir kaçı bahçeye dağıldı. Bir kaçı bizimle içeri girdi.
"Size bişey diyeyim mi? Ben yürümeyi biliyorum aslında"
Güldüm. Onlarda gülecek gibi oldular ama gülmediler.Beni bir koltuğa oturttular ve başımda beklemeye başladılar. Hiç silahım yok iken onları öldürmem çok zordu. Plan, plan, plan.
"Patronunuz nerede"
Sakin bir şekilde sordum. Bir süre cevap vermediler. Onlar cevap vermeyince sinirle hepsine tek tek baktım.
"Buradayım"
Arkadan gelen ses ile tüylerim ürperdi. Titrek ses ve nefes alış verişleri.Arkamı döndüm. Sahte bir gülüş kondurdum yüzüme.
"Aa görüşmeyeli uzun zaman olmuştu"
Bana öfke ile bakması ile kaşımı çattım.
"Bana böyle bakma"
Hiç bir yararı yoktu. Hala aynı bakıyordu. Sonra bunu benim yanıma bırakmayacağını anladım. Korksam da, yalvarsam da,korkmasam da bana bunu ödetecek gibi bakıyordu. Pes ettim. İçime derin bir nefes çektim.
"Bak ,bana ne yapacaksın bilmiyorum ama sevdiğim birisine dokunursan mezarda olsam bile seni mezardan çıkar öldürürüm".Hala aynı ifade ile bakması beni çıldırtmıştı.
" Dışarı çıkın"
Hepsi çıktı.
Koltuğa yavaşça oturdu. Yavaşça koltuğa yaslandı.
"Yusuf'u sen aradın dimi? "
Sessizce konuştu. Ses tonu değişse bile hala aynı bakıyordu.
"Hayır"
Gözlerini kapadı ve sesli bir şekilde Allah'tan sabır diledi.
"Amin"
Bana ters ters bakınca gözlerimi devirdim.
"Son kez soruyorum Yusuf'u sen mi aradın? "
"Hayır"
Hemen telefonunu eline aldı. Birisini aradı. Bir süre karşıyı dinledi.
"İyi.Vur dediğim an tetiğe basıyorsun"
Bana baktı. Telefonu kapatmadan elinde tuttu.
"Demek hayır"
Az önce konuştuğu kişi nişancılardan biriydi. Çaresizce tavana baktım.
"Ben aradım"
Telefonu kapattı.
"Neden"
"Bu kadar kolay ölmeni istemezdim. "
Bana tekrardan öfke ile bakınca sustum.
"Neden vurdun beni"
"Sorguya mı alındım ben amına koyayım! "
Yüzünde hafif bir gülümseme oluşacaktı ki yerini acı bir ifade aldı. Canı yanmış olmalı göğsü şişti.
O an içimden ona acıdım.
"Bir soru sordum? "
"Karaca bak benim sinirimi bozma. Önce hayatıma kim olduğunu bile açıklamadan giriyorsun sonra her yerde karşıma çıkıyorsun. En sonunda Murat beyi'n adamını vuruyorsun. O da ölmeden önce annemi senin vurduğunu söylüyor.Beni evine götürüyorsun kapıları kitliyorsun sonra bide benim babamın bana öz olmadığını söylüyorsun! " Yeterince açıklama yaptığımı düşünerek koltuğa oturdum. Az önce öfke ile bakan yüzünden eser yoktu.
"Anneni ben öldürmedim"
Öyle diyorsan öyledir paşam.
Gözlerimi kapattım derin bir nefes aldım.
"Ne yapacaksın bana? "
Kıvrılan dudağı ile ne işler çevirdiğini merak ettim.
"Bir süre buradasın sadece"
Dedi ve içeri bir kaç adam girdi. Ayaz'ın kalkmasına yardım ettiler. Ve biride beni tuttu ve götürmeye başladı.
"Ben patronunuz gibi sakat değilim bence bırakabilirsiniz."
Bana hepsi aynı anda şaşkınca bakınca güldüm.
"Bana sürtük diyen o herif nerede! "
Bir anda sinirli konuştum.
Ayaz arkasına döndü ve bana bakmaya başladı.
"Kim dedi? "
Ooo Ayaz'a bak sen önemser miymiş beni?
"Senin adamın birisi."
Adamlarına baktı.
"Neden dedi"
Adamın biri konuşacaktı sözünü kestim.
"Adamcığın vücudumda yanlış yerlere dokununca benim bacağımda yanlış yerlerine çarptı. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA GÜZELİ
Short Story"Madem bu kadar seviyorsun-" Sözümü yarıda kesti. "Seviyorum" "Peki bir aydır kiminlesin ve neredesin" Sustu. Ama kelimelerinin yerini gözleri tutmuştu...