5. KAHRAMANCILIK OYUNU

92 43 10
                                    


Keyifli okumalar!

   
  "Dünyanın en zor hissi; kendine ait
hissetmediğin bir yerde bulunma
      zorunluluğudur."

-Dostoyevski

                                                      -Dostoyevski

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


5.BÖLÜM

"Kahramancılık Oyunu"





Çaresizliğin en dip köşelerinde sürünerek ilerlediği, ve sürünerek geçen her noktasından bir kıvılcımın yarattığı gecelerden biri. O öyle bir gece ki, nefes aldığım her saniye, her dakika, yarattığı ıssız kıvılcımın bir alev topuna dönüşmesine sebep oluyordu.

Yürüyordum. Yürüyordum çünkü belirsiz duran kutunun içine bakmak için. Yürüyordum çünkü buğulu kaderimin hesabını sormak için. Soruyordum çünkü bir nedeni olmalıydı.

Yaşamak için bir nedenim olmalıydı.

Ancak bunu kastetmemiştim.

"Bu saate kadar neredeydin?'' Öylece baktım annemin yüzüne. Ne yaşadığımdan habersiz öylece soruyordu. Ya da sormak için soruyordu, bilmiyorum. Yüzüne baktım sadece, ardından yanından geçip gittim. Cevap verme gereği duymamıştım. Durağım, babamın çalışma odasıydı. Muhtemelen yine oradaydı. Doğru tahmin de etmiştim. Odaya girdiğimde babamın arkası dönük telefonla konuştuğunu gördüm. İçeri girdiğimde muhtemelen kim olduğuna bakmak için arkasını döndü. Beni görünce kaşlarını çattı. Artık ikimizin de kaşları çatık, sebepleri ise farklıydı.

''Pekala, yarın nöbeti ben tutarım. Şimdi kapatmam gerek.'' Telefonu kapattığında bakışlarını bana çevirdi ve tek kaşını kaldırdı.

''Bir sorun mu var?''

''İşlerine ne zamandır beni karıştırıyorsun baba?'' Sorduğum soruyla gözlerini kıstı.

''Anlamadım.''

''Önüme bir vampir çıktı.'' Anında yüzünün gerildiğini gördüm. "Elimizde bir vampir olduğunu, eğer vermezsek bizi öldüreceğini söyleyerek tehdit etti.'' Bir hışım iki elini de sertçe masaya vurduğunda ayağa kalktı. Burnundan soluduğunu gördüğümde oldukça sinirlendiğini anladım.

''Lanet olsun!''

''Bana bir gün süre verdi. Ne yapacağız? Ya bize zarar verirse?''

''Hiçbir sikim yapamaz!'' Ardından yüzünü bana çevirdi. Bir şey düşünüyor olacak ki, kaşları çatık, gözlerini kısmıştı. ''Seni nereden tanıyor?'' Dudaklarımı büzerek omuzlarımı silktim.

Sahi, beni nereden tanıyordu?

Bir süre yüzüme hiç konuşmadan öylece baktı. Baktıkça dişlerini sıkıyor, yüzü daha da geriliyordu.

Kaderin YadigârlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin