Sabah yüzüme vuran güneş ışığıyla uyandım. Mardin'de yine güneş doğmuştu. Yatakta bedenimi gerdim ve gözlerimi ovuşturdum.
"Hadi bakalım kim bilir bugün başımıza ne gelicek" söylenerek yataktan kalktım altımda hâlâ bişey yoktu. Üzerimdeki kazağı aşağı çeke çeke banyoya yöneldim. İşlerimi halletikten sonra odaya geldim. Tam üzerimi değiştirecekken yatağın üzerinde olan kıyafetlere gözüm kesişti. Yatakta siyah uzun, askılı bir elbise ve not vardı
"Gardrobunda en uygun olan elbise bu bunu giy sana bir an önce elbise almamız lazım yoksa her önüne gelen adamın karşısına mini etekle çıkarsın" not da yazılanlar bunlardı. Sinirle kağıdı elimde buruşturup yere fırlattım. Çıkardığı elbiseyi giyip saçlarımı topuz yaptıktan sonra aşağıya indim. Herkes sofrada yerini almıştı. Her zamanki gibi yine geç gelmiştim sofraya. Hiç bozuntuya vermeden herkese günaydın diyerek Baranın yanına oturdum. Herkes sohbet muhabbet eşliğinde kahvaltısını yapıyordu. Baranla dün olanlardan sonra hiç konuşmamışktık. Sofrada yüzüme bile bakmıyordu. Sesizce kahvaltımı ederken baran masadan kalktı.
"Nereye" diye sorduğumda bana gözlerini devirerek döndü.
"Odandan dışarı çıkmıyorsun şirkette birkaç işim gelicem sonra" kafamı salladım ve sofradan kalkıp odama yönledim. Odaya çıktığımda kahve yapıp terasta oturup biraz kafa dinledim, dün olanları düşününce içim içimi yiyordu. Tam güzel hayallere dalmışken çalınan kapı sesi beni hayal dünyamdan alıp götürdü.
"Gel" Makbule teyze elinde bir poşetle odaya geldi.
"Gelin hanım bu sizin için"
"Kimden makbule teyze"
"Bilmiyorum gelin hanım"
"Tamam teşekkür ederim makbule teyze sen bırak şuraya çıkabilirsin"
Merakla yerdeki kutuyu alıp, yatağa oturdum. Poşeti açtığımda bir kutu belirdi içinde ve bir not. Murat beyden gelmişti hemen notu okudum
"Mercan hanım sizi kurtarana kadar kendinizi korumanız lazım bu kendinizi korumanız için lütfen biraz daha sabredin sizi o konaktan kurtarıcam.
~Murat Sarman."
Notu şaşkınlıkla okuduktan sonra elimdeki kutuyu açtım. İçinde bir bıçak vardı keskin ve bir o kadar da dehşet dolu bir bıçak. Bıçağı elime alıp inceledim. Görüntüsü bile ürperticiydi. Hemen koltuğun köşesine sakladım ve yastıkla iyice önünü kapattım.
*
Akşam olmuştu baran hâlâ şirketteydi sanırım çünkü odaya hiç uğramamıştı. Sıkıntıyla yerimden kalktım ve aşağı yöneldim tam mutfaktan içeri girecekken Nermin anne ve Baranın konuşmasına kulak misafiri oldum.
"Sana kadınlık vazifesini yapmayan bir kadından daha ne bekliyorsun Baran"
"Anne saçmalama ben mercanı böyle bir şeye zorlayamam"
"Valla sen bilirsin oğlum bu çocuk bu hafta içersinde olacak, elalem ne diyor haberin varmı senin"
Duyduklarım karşısında şok geçiriyordum. Hemen elimle ağzımı kapatıp koşar adımlarla odaya çıktım. Gözyaşlarına boğuldum. Nermin teyzenin böyle bir şey istediğine inanamıyordum. Asla olmazdı asla Baranla birlikte olamazdım. Bunu kaldıramazdım. O kadar çok ağlamıştım ki bir süre sonra bitkin düşmüş koltuğa geçip uyumuştum. Yarı uyanık yarı uyuk bir şekildeyken üzerimde bir gölge hissettim. Telaşla yastığın arkasındaki bıçağı elime alıp ayağa kaltım.
"Mercan sakin ol benim üzerini örtecektim sadece" Baran korkmuş bir şekilde bir bana birde elimdeki hançere bakıyordu.
"Yaklaşma bana uzak dur benden"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mercan Hikayesi
RomanceBir berdelmiydi ki hayatımızı mahveden ya da bir berdelmiydi ki bizi aşka inandıran...