¤
Kardeşleri daha önce Kings Landing'e adımlarını hiç atmamış olsalar bile, Viserra Targaryen Dragonstone'a yerleşmelerinin öncesinde onuncu yaş gününe kadar Red Keep'i yuvası olarak bilmişti.
Yine de şimdi, yuvasına alışmakta güçlük çekiyordu.
Ilık ilkbahar rüzgarı yanaklarını sıyırıp geride kırmızı bir ten bırakırken Viserra gözlerini korudan ayırmadı. Red Keep'in içindeki bahçelerde gezinmeyi ve isimlerine dair hiçbir bilgisi olmasa bile bitkileri incelemeyi severdi. Önceleri annesiyle gelip daha önce duymadığı çiçekler hakkında konuştukları da olmuştu. Prenses Rhaenyra da en az Viserra kadar Godswood'u severdi. Ama buraya gelmeyi daha ailelerinin kaleden ayrılmasının öncesinde bırakmıştı. Nedenini bilmemekle beraber Viserra, annesine onunla gelmeyi neden bıraktığını hiç sormamıştı. Ne zaman korunun ismi geçse Rhaenyra'nın uzaklara dalıp gittiği gerçeğini de itinayla göz ardı ediyordu.
Viserra korunun kalbinde yer alan kutsal ağaca yaklaşırken adımları yavaşladı ve takıldığı bir taş yüzünden tökezler gibi oldu. Dorne'dan haftalar öncesinde bir hediye olarak gelen açık mavi elbisesinin eteklerini kadırdı. Küçük taşlarla dolu patikada dikkatli adımlarla yola devam ederken gözleri bir anlığına ağacın kalın gövdesindeki kan ağlayan çehreye kaydı. Görmekten nefret ettiği ağlamaklı gözlerden hemen uzaklaşsa da hissettirdiklerinden kaçamadı. Yolculuklarının sona ermesinin üzerinden yalnızca dört gün geçmiş olmasına rağmen evini özlemişti.
Sırtını ağacın gövdesine yaslayıp bedenini yerde kaydırırken bu yerin Red Keep içinde en sevdiği mekan olduğuna karar verdi. Evi gibi değildi ama yine de bir çeşit sığınaktı Viserra için. Rahatlamak ve zihnini gereksiz eselelerden arındırmak için buraya gelmesinin sebebi de buydu. Godswood ve özellikle de kutsal ağacın dibindeki hazır yeri okuması, gülmesi, ağlaması ve şarkılar söylemesi için prensese ayrılmış kadar özeldi. Ailesinin geri kalanı artık bu bölgeyi unutmuş sayılırdı.
Prenses orada öylece, sessizce oturdu ve kafasındakileri boşaltırken bir yandan da ailesini düşündü.
Kardeşleri arasında en büyüğü kendisiydi. Jacaerys, Lucerys ve Joffrey ondan sonra doğmakla beraber, herkesin şüphelendiği ama dile getirmekten çekindiği üzere Sör Harwin Strong'un evlatlarıydılar. Kraliçenin saray meclisine sızdırdığı bilgilerin içinde yer alan bu durum, kaleye dönmeleriyle daha da önem kazanmıştı. Anneleri bu konuda yapacak bir şey olmadığı için diken üstünde sayılırdı. Prensesin içini rahatlatan tek durum Viserra'nın, kraliçenin acımasız dedikodusuna henüz alet olmamasıydı.
Prens Laenor tarafından büyütülmüş olsa bile Viserra kardeşlerinin aksine Targaryenlere has özellikleri barındırıyordu. Saçı, gözleri ve özellikle babasından kaynaklandığını tahmin ettiği, konuşurken etrafına yayılan baskın şiddet arzusu prensesi söylentilerden şimdiye dek korumuştu. Viserra bazenleri kardeşlerinin üzerine giderken ona iyi davranan insanlara babasının kim olduğunu haykırmak istiyordu. Ama bu işleri daha da karmaşık bir hale getirmekten fazlasına yaramazdı. Henüz genç prensle yeni nişanlı prensesin odalarına gizlice sızan ve onu tıpkı söz verdiği gibi kendisinin yapan Daemon'u ele vermenin bir anlamı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
song of the goldfinch' viserra targaryen
FanfictionRhaenyra ve Daemon Targaryen'in en büyük çocuğu olmak, Viserra'ya diyarın elde edilmesi güç ayrıcalıklarının yanı sıra çoğu zaman canını yakacak zorluklar da getirmekteydi. Yıllar geçtikçe etrafında olup bitenlerin farkındalığı yüzüne bir tokat gib...