Toparlanmak için, düzgünce nefes alabilmek için, gözyaşlarını engelleyebilmek için... ve belki de en önemlisi, Aemond Targaryen'in peşinden kaleye gidip onun söylediklerine rağmen prensi rezil etmemek için, Prenses Viserra'nın kendini çok ama çok büyük zorluklarla tutması gerekti.
Dakikalar sonra Prenses Helaena'nın gelişiyle kendini dizginleme çabası geç da olsa işe yarayabildi.
Prensesin yemek masasındakinden farklı olarak mutlu ifadesi ve gülümseyen yüzü Viserra'nın önünde belirince prenses, tüm gerginlikleri kısa süreliğine de olsa rafa kaldırma kararı almıştı. Ama Helaena önceki hâline kıyasla ne kadar gelişim göstermiş gibi görünüyor olsa da, Viserra prenses için endişeliydi. İkisi Godswood'da yan yana salınırken Viserra, Helaena'ya sorabilmek için doğru anı kovalıyordu. Konu başkalarının problemlerine gelince Viserra, kendi endişelerini tümden unutmuş gibi davranmakta epey iyiydi.
Helaena'nın gergin bedeni sarsılırken Viserra durup ellerini birleştirdi. Prensesin solgun parmakları yeğenininkilerle tutuşunca istemsizce titremeye başlamıştı.
"Helaena, ne oldu?"
Viserra'nın gözleri belirsizce teyzesinin parmaklarından eline, oradan da koluna doğru tırmandı. Prenses Helaena'nın giydiği elbisenin kolları hafif bir kumaştan yapılmıştı, neredeyse transparan hâldeydiler. Bu da Viserra'nın, Helaena'nın bileklerini kaplayan izleri görmesine yardım etti.
Kaşları anında çatılan Viserra teyzesine döndü. "Bunları sana Aegon mu yaptı?"
Helaena başını olumlu ya da olumsuz bir cevaba doğru sallamaksızın yalnızca elbisesinin kollarını utançla çekiştirdi. Artık parmakları yeğenininkilere değmiyordu. Sessizce, "Sadece sarhoş olduğunda," diye mırıldandı.
Yeniden düşünmeden ellerini Helaena'ya doğrultan Viserra, "Kraliçeye söylemeliyiz," dedi. Alicent oğullarını pek umursamıyor olabilirdi ama konu biricik kızına gelince onları dikkate alırdı, değil mi?
"Biliyor."
Ah, demek üzereydi Viserra. Ah.
Yani kraliçe biliyordu. Aegon'un Helaena'ya yaptıklarından haberdardı. Viserra'nın yüreği daha önce hiç bu kadar acımamıştı.
"Benimle gel," dedi kendince çözüm yolları üretmeye çalışarak. "Benimle Dragonstone'a gel Helaena, çocuklarını da getir. Rhaenyra seni ağırlamaktan çok hoşlanır, onun tek kız kardeşisin."
İçinden Helaena'nın kabul etmeyeceğini biliyordu ama yapamazdı, onun böyle bir durumla boğuştuğunu bile bile başını obur tarafa çeviremez, gözden gelemezdi.
"Gelemem."
Yine de ısrar etmeye devam edecekti. "Gelebilirsin," dedi ve zorla da olsa gülümsemeye çalıştı. "Dreamfyre'a binersin ve ben de Tessarion'a. Çocukların kardeşlerimle gemide yolculuk edebilirler. Orada bizimle, güvende olursun."
Helaena yeğenini bırakıp yürüyüşe devam etmeden önce, "Üzgünüm," diye mırıldandı. Viserra ona yetişen kadar bir de, "Gelemem," demişti tekrardan.
"Sana bunları yapmasına izin veremezsin!" Viserra onu alçak gönüllükle ikna edemiyorsa duyduğu öfkeyi belli etmenin işe yarayabileceğini düşündü. "Aegon alçağın teki, sana böyle davranıyor ve..."
Ama Helaena da onu dinlemeye devam edemezdi. "...ve o benim kocam."
"Peki ya çocukların, Helaena? Aegon sana yaptıklarını onlara yapmaya da başlarsa ne yapacaksın?"
"Aemond bizi koruyacak."
Prensin adını duymaktan ne kadar nefret ederse etsin şu anda mesele onların arasındaki ilişki değildi, belki de uzun zaman sonra ilk defa her şey Viserra ile Aemond hakkında gerçekleşmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
song of the goldfinch' viserra targaryen
FanfictionRhaenyra ve Daemon Targaryen'in en büyük çocuğu olmak, Viserra'ya diyarın elde edilmesi güç ayrıcalıklarının yanı sıra çoğu zaman canını yakacak zorluklar da getirmekteydi. Yıllar geçtikçe etrafında olup bitenlerin farkındalığı yüzüne bir tokat gib...