Önce annesiyle babasının odasına, ardından da kütüphaneye sızan gerginlik Viserra'yı etkilemişti. Babasının Hightowerların ihaneti hakkında düşündüğünü bilse de hiç bu kadar ciddi olduğunu tahmin etmiyordu. Bu akşam kendi gerekçelerini açıklamak için ona iyi bir fırsat sunmuştu.
Sör Meryn'i ardında bıraktıktan sonra karanlık koridorlardan geçip bahçeye açılan kapıya giderken Viserra elinden geldiğince Alicent'i, Aegon'u ya da Aemond'u düşünmemeye çalıştı. Kraliçe ve büyük oğlu hakkında zihnini meşgul etmemek kolaydı ama aynı şeyi Aemond Targaryen için söyleyemeyecekti. Gece yaşananları aklına getirmemeye çalışsa da Aemond'un elindeki hançerle üstüne yürüdüğü, onu duvarla arasına sıkıştırıp bir oyuncak gibi oynadığı anları zihninin arka odalarına hapsetmek imkansızdı.
Hançerin yanağında gezinen tanıdık hissiyatı titremesine neden olurken prenses kendini dışarı attı. Adımları onu bilinçsizce Godswood'un kalbindeki kutsal ağaca yönlendirirken akşam rüzgarı açıktaki tenini okşuyordu. Dizlerini büküp sırtını ağacın geniş gövdesine yaslarken Viserra gözlerini yumdu.
Eğer babası haklıysa Viserys yaşadığı sürece ailelerine bir zarar gelmesi mümkün değildi. Ancak Viserra'nın bu konuda şüpheleri vardı, özellikle de amcasının geçen gece onu öldürmeye ne kadar yaklaştığını düşününce tetiklenen şüpheleri. Viserys'in kaledeki varla yok arası bulunurluğunun durumları etkilemesi bu noktada prensese pek inandırıcı gelmemişti. İşler tahmin ettiği gibi ilerler de Alicent kanlarını sorgulamaya kalkarsa onu ve halihazırda şüpheli konseyi durdurmak zor olurdu. Onlara engel olamadıktan sonra da karar kesindi, Viserra ve kardeşleri diyarın gözünde birer piçten ibaret olurlardı. Rhaenyra'nın vasiliği kolaylıkla düşerdi ve Siyahların, gerçek Targaryenlerin yönetiminde devam edecek diyar Aegon'un hükümdarlığını sürdürmek zorunda kalırdı.
İşler o kadar ilerlerse Viserra, annesinin destekçilerinin bile hiçbir şey yapamayacağının farkındaydı. En ufak bir yanlış hamleyle kendilerini boyunlarına geçirilmiş halatlarla halkın karşısında bulurlardı.
Karşısındaki yıldızsız, uçsuz bucaksız göğe bakarken Viserra'nın içi parçalandı. Buna izin veremezdi. Bir şekilde, elinden geldiğinin de fazlasını yaparak işlerin ailesinin lehine ilerlemesini sağlamak zorundaydı. Annesinin, babasının ve kardeşlerinin incindiğini görmektense ateşe yalın ayak yürümeye razı olduğunu öncesinde kanıtlamıştı, bir kez daha ağzını açıp gözünü yummaktan çekinmeyecekti.
Bu yolda, yıllar önce bir aile kurabilmek için önlerine çıkan tüm engelleri başarıyla yok eden annesiyle babasını örnek alacaktı. Ne de olsa prens ile prenses diyarın daha kötü zamanlarında ayakta kalmayı başardıysalar aynısını kızlarının yapması da beklenirdi.
Başını ağacın gövdesine yaslayıp gözlerini kaparken prenses biraz olsun sakinleşebilmek için güzel günleri, ejderhasını düşünmeyi denedi. Dragonstone'da Rion'a binerken annesinin ona eşlik ettiğini, babasıyla kılıç eğitimine başlarken elinin kılıcı kavrayamadığını ama şimdi ne kadar iyi olduğunu hatırladı.
Sık nefesi yavaşlarken Viserra eskilerden bir melodiyi mırıldanmaya başladı. Bir eli elbisesinin kumaşının üzerinden geçerken diğeri de ritim tutuyordu. Şarkının kalanını alnını Tessarion'un gövdesine dayalı bir şekilde söyleme isteği birden içinde tutuştu. Ancak daha fazla düşünemeden prensesin dikkati dağıldı. Kollarındaki tüyler diken diken olmuştu.
İzlenildiğinin habercisi olan o bilindik his kemiklerine yayılırken Viserra anlamıştı. Bir ziyaretçisi vardı.
Gözlerini açmaya lüzum görmeden, "Orada olduğunu biliyorum, beni izliyorsun," diye sessizce mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
song of the goldfinch' viserra targaryen
FanfictionRhaenyra ve Daemon Targaryen'in en büyük çocuğu olmak, Viserra'ya diyarın elde edilmesi güç ayrıcalıklarının yanı sıra çoğu zaman canını yakacak zorluklar da getirmekteydi. Yıllar geçtikçe etrafında olup bitenlerin farkındalığı yüzüne bir tokat gib...