2.Bela

136 16 80
                                    

Hepinize merhaba okurlarım!
Ben deniz yazarınız 09 : )
Nasılsınız?
Umarım iyisinizdir!
Hadi bölüme geçelim!

Kırmızı güller bu satıra 🌹

DİKKAT!: BU KİTAPTA GEÇEN KURUMLAR, KARAKTERLER, OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR! İLERKİ BÖLÜMLERDE VAHŞETE VE +18 ŞEYLERE TANIK OLABİLİRSİNİZ! LÜTFEN YORUMLARDA BAŞKA KİTAPLARDAN BAHS ETMEYİNİZ!

Dip not♡: Olabilecek yazım yanlışlarına takılmayın lütfen. Kitap sezon finalinden sonra düzenlemeye alınıcaktır.

KEYİFLİ OKUMALAR!

" Ben sana mecburum bilemezsin,
adını mıh gibi aklımda tutuyorum,
büyüdükce büyüyor gözlerin,
ben sana mecburum bilemezsin,
içimi seninle ısıtıyorum,
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor,
bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor,
sokak lambaları birden yanıyor,
kaldırımlarda yağmur kokusu,
ben sana mecburum bilemezsin. "
~ Attila İlhan

Sara Hesenova'dan

İnsanoğlu her daim açgözlü olmasıyla bilinirdi. Yetinmek yerine daha çok talep ederdi. Oysa onların sahip olduklarına sahip olmak isteyen ne kadar çok insan vardı. Sohbet asla paradan ve ya şöhretten gitmiyordu.

Hani derler ya insanın yaşamak için her daim bir nedeni olmalı diye.

Aslında bu sadece kendimizce 'yaşamak için' ürettiğimiz bir bahaneydi. Benim yaşamak için bir nedenim yoktu. Benim bir ailem vardı ama kabul etsemde, etmesemde bana ait değildi.

Yaşamayı insan bazen bir çift gözde bulurdu.

Bende ne yazık ki o bile yoktu. Aşk benim dünyam için çok sınır tanımazdı.

Gözlerim bir çift yeşil göze düştü; topraklarım ölümü , yeşilikleri yaşamı temsil etmeliydi fakat farklı bir şey sezdim. Bilmiyorum ama farklı bir şey olduğu belli, ne olduğuysa mechuldu...

Elektrik çarpmış gibi çektiğim elimi tekrar uzatım dik omuzlarımla ve hissiz perdemi tekrar çektim hem gözlerime hem sesime.

" Merhaba beyefendi ben Sara, emin olun şu an çok gecikiyorum rica etsem siz başka taksiyle gitseniz, ben kulansam bu taksiyi?" diye nazik bir şekilde sordum bir kaç saniye gözü elime düştü daha sonra tekrar gözlerime baktı ormanı anımsatan gözleri.

Kumral bir adamdı , hafif çekik gözleri vardı irisleri yeşilin her tonuna sahip gibiydi. Biçimli kaşları çatılmış olsada bu onun çekici bir adam olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Kumral teni yüzüne yansıyordu fakat açık bir renkti ne beyazdı ne kavruk ama ona yakışıyordu. Tahminen 1.90 net vardı ilaveten iri yarı bir adamdı bana kıyasla. Topuklu ayakabılarımla bile başımı sanki 4 kata bakar gibi bakıyordum ve oldukca sinir bozucuydu. İri elleri ince ellerimi kavradı. Ve sonunda konuşmaya başladı.

" Merhaba hanımefendi ben Giray Pars Demirhan , sizde emin olun benim de ihtiyacım var. " dedi erkeksi sesiyle, iri elleriyle güç fışkırıyordu fakat beni asıl affalatan kim olduğuydu...

Yer altının en tehlikeli mafyalarında biri şu an karşımda duruyordu uluslar arası işlerde fazlasıyla adı geçiyordu. Eğer bir ülkeye gittiyseniz 10 kişiden en az 5 kişi onu tanırdı. Yutkundum gerçekler dank edince yavaşça elimi çektim. Şimdi fark ettim elleri sıcacıktı. Çatılan kaşlarımı hemen düzeltim ve cevabını verdim. Sonuçta kim olursa olsun benim kim olduğumu unutmamalıydı. Buna aptallıkta diye bilirler ama ben onun karşısında ezilip bükülebilecek bir kadın değilim ve bunu oda bilecek.

FARKLI HİSLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin