Ben İpar Gök, İpar yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen bir çiçekti. İsmimi babam koymuştu, annemle karşılaştıkları ilk gün ona İpar hatun efsanesini anlatmıştı dediğine göre.
'Bir kızım olursa ismini İpar koyacağım' dermiş hep.
Her çoc...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüme başlamadan sizlere bir sorum olacak, ben baya kararsız kaldım bu konu hakkında. Sizce kitap kapağını değiştirmeli miyim? Ve güzel kitap kapağı yapan tanıdıklarınız varsa yorumlara yazarsanız sevinirim ❤️
Hazırsanız başlayalımm👇🏻
____________
"Yani tüm bu iddiaları yalanlıyorsunuz, öylemi avukat hanım?" Diye sordum, sorgu devam ediyordu.
"Evet, müvekkilimin üzerine atılan asılsız iddiaları yalanlıyor ve itiraz ediyorum. Müvekkilimin bu süreçte serbest bırakılmasını talep ediyorum."
"Burası mahkeme salonu değil avukat hanım." Diyip Yahya'ya döndüm,
"Bir kaç gün sonra hakim karşısına çıkacaksın, mahkeme gününe kadar tutuklu yargılanacaksın." Diyip önümdeki kağıtları toplayıp ayağa kalktım,
"İtiraz ediyorum!"
"Hanımefendi! Son kez söylüyorum burası mahkeme değil! İtirazlarınız talepleriniz burada geçmez!" Dedim sert bir sesle
Kapıyı açtıktan sonra bekleyen askerleri içeriye yönlendirdim,
"Alın götürün şunu"
Onlar Yahya'yı alırken avukatı hala arkadan konuşuyordu, sorgu odasından çıkmak için bizim olduğumuz odanın önünden geçerken duraksadı. Uzun bir süre Asrın'a baktı, Asrın ise hiç oralı olmamıştı. Yürümeye devam edip son kez bana baktı, bir kaşımı havaya kaldırıp bakışlarımı ondan ayırmadım. Hemen önüne dönüp sonunda odadan çıktı.
"Ben bu kayıdı nöbetçi Hakime göndereceğim, vatana ihanet, türk subayına suikast düzenlemek ve bir türk subayını tehdit etmekten yargılanacak. Onu avukatı bile kurtaramaz."
"Aynen öyle Amirim, demir parmaklıklarda çürüyüp gidecek"