5

572 90 140
                                    


İyi Okumalar

"İyi misin biraz daha?"

Bulduğum nottan sonra uzun bir süre ağlamış, kendime gelememiştim. Zaten unutamamışken Taehyung'a ait olan şeyleri bulmak ve görmek iyice üzüyordu beni. Çok özlemiştim ve ölen birini özlemek kadar çaresiz bir durum yoktu.

"Sanırım."

Akşam olmuştu, Yoongi yemeği hazırlamış, bense uyumuştum.
Şu olayları yaşamaya başladığımdan beridir ilk kez uyudum gece olmadan. Aralıksız üç saat kadar uyumuştum, bir anda ne zamandır, hatta gece bile gelmeyen uykum gelmişti. Göz kapaklarım benden izinsiz kapanıyordu. Bende izin vermiştim.

"Gel, yemek yiyelim."

"Yemek istemiyorum, sen ye."

"Olmaz, zaten uyku düzenin yok, uyudun uyandın. Ondan önce ağladın zaten, hasta olmana izin veremem."

Canım gerçekten de yemek istemiyordu ama Yoongi'yi kırmak da istemiyordum. İştahım yoktu bir kere. Vücudum gerçekten de alt üst olmuştu. Kusacak gibi hissediyordum. Hem de ısrarlarını dinleyebilecek kadar iyi değildim.

"Az bir şey yerim."

"Tamam, gel hadi."

O notun eski olmadığına adım kadar emindim. Taehyung'un bana hiç böyle bir notu olmamıştı, yeni değildi. Ondan başka biri de bana böyle seslenmediği için başka birinin vermiş olma ihtimali de yoktu.

Beraber mutfağa gittik. Her şeyin hazır olduğu masanın sandalyesini çekip oturdum. Ellerimi bacaklarımın arasına soktum. Alnımı masaya yasladım ve gözlerimi kapattım.

Her şey o kadar karmaşık ve yorucuydu ki ağlamak istiyordum.
Bundan bir ay önceki hayatımı özleyeceğim aklıma gelmezdi. Aslında özlemek denir miydi, bilmiyorum. Taehyung'umu yeni kaybetmiş, yıkık bir Jungkook'dum çünkü. O anları hatırlamak istemiyordum ancak unutmuş da değildim. Hatırlamak için unutmak gerekirdi ne de olsa. Bu da bir çıkmazdı işte. Cümlelerimi seçemiyor, durumuma anlam veremiyordum.

"Sürekli dalıp gidiyorsun Jungkook, gerçekten iyi misin?"

Bana seslenen Yoongi ile başımı masadan kaldırdım.

"Yoongi sence ne kadar iyi olabilirim? Lütfen sürekli şunu sorup durma bana. Beynimin içi çok dolu, yaşadığım hiçbir şeye anlam veremiyorum, delirecek gibiyim. Çok yorgunum, Taehyung'umu çok özledim."

Dolu gözlerimi kırpıştırmamla yanaklarım ıslanmıştı. Yanlış kişiye patlamak istemiyordum, kalp kırmak istemiyordum ancak daha fazla dayanamıyor, içimi dökmek istiyordum.

Yoongi ise yerinden kalkıp yanıma geldi. Sırtıma ellerini sardı ve sırtımı okşamaya başladı. Bir yandan da 'her şey geçecek, söz veriyorum.' gibi şeyler diyordu. Gerçekten her şey geçecek miydi peki?

"Özür dilerim, iyi niyetini anlıyorum, Yoongi. Elinden geldiği kadar yardımcı olmak istiyorsun. Teşekkür ederim, sana patlamak istememiştim."

"Anlıyorum ben seni, bir önemi yok, tamam mı?" Sadece kafamı sallamakla yetinmiştim, anlayışlı bir arkadaşa sahip olmak çok iyi hissettiriyordu.

Birkaç dakika daha sarıldıktan sonra Yoongi benden ayrıldı. Geri yerine oturdu ve konuşmaya devam etti.

"Seni ne kadar mutlu eder, bilmiyorum ama haber vermek istedim. Aslında sürpriz gibi bir şeydi ama söylemeye karar verdik. Uzun zaman sonra yüzün güler belki diye. Birkaç gün sonra, henüz tarihi tam olarak belli değil. Jimin buraya geliyor."

Uzun bir aradan sonra gerçekten de mutlu olacağım bir haber aldığım için, içimden gelen ve tavşan dişlerimi ortaya çıkaran gülüşümü göstermiştim.

It's a Curse ≮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin