6

497 82 119
                                    

İyi Okumalar

"Nasıl silinmiş, ne olmuş?" Oturduğum koltuktan kalkıp Yoongi'nin karşısına geçtim.

"Basbayağı silinmiş, ne sen ne de ben, ellemediysek nasıl oldu bu, anlamıyorum. Acaba bilgisayar mı hacklendi diye baktım, kamera görüntüleri dışında her şey yerli yerinde."

"Böyle bir şeyin olması mümkün mü peki?" Bilgisayar işlerini pek fazla bilmiyordum, işlerimi halletmek dışında ilgimi çekmediği için merak edip araştırma yapmamıştım.

"Hayır, nasıl olsun ki."

Tam konuşmaya başlayacağım sırada duyduğumuz kırılma sesi ile olduğumuz yerde put kesilmiştik. Evin ön tarafından geliyordu ses, biz şu anda mutfakta bulunan kapıdan çıkılan arka kısımdaydık.

Yoongi eliyle ağzımı kapatmış, gözüyle kapının yanında duran uzun ama biraz kalın olan dalı göstermişti. Onu alıp geleceğini anlamıştım bu sayede. Parmak uçlarında, oldukça sessiz bir şekilde dalı alıp gelmişti. Önüme geçip yavaş ve sessiz adımlarla ön tarafa doğru ilerlemeye başlamıştı. Ben de onun arkasından, aynı onun gibi sessiz ve yavaş adımlarla ilerlemeye başlamıştım.

Az önce gördüğüm ve halüsinasyon olduğunu düşündüğüm gölge yine oradaydı. Elimi, Yoongi'nin bileğine sarıp sıktım. Bana dönüp ne olduğunu soran gözlerle yüzüme bakmıştı. Gözlerim ile orayı işaret ettiğimde, o tarafa doğru dönmüştü. Ancak o anda aklıma gelen şeyle vücudum kaskatı kesildi.

Gördüğüm gölge, ışığın tersi yönünde değil, ışığın yönündeydi.

Bu da demek oluyordu ki orada biri yoktu ama bir gölge ya da daha başka bir şey vardı.

Bir şekilde Yoongi'ye bunu söylemeliydim ancak oradaki her neyse beni duyar diye korkuyordum. O an en mantıklı gelen şeyi yapıp Yoongi'yi arka kapıya sürükledim. Eve girmek daha iyi olacak gibi geliyordu, kırılan şey her neyse sonra bakabilirdik.

Yine aynı şekilde yavaş ve sessizce gidip kapıyı ses çıkarmayacak şekilde açtım. İçeriye girip sesli bir şekilde ne zamandır tuttuğumu bilmediğim nefesimi verdim.

"Ne oldu Jungkook? Bakacaktık işte kim var diye, ya o adamsa?"

"Orada biri yoktu, neydi bilmiyorum ama insan değildi işte. Sokak lambasının ışığının tersinde değildi gölge, böyle bir şey olabilir mi? Işığın yönündeydi. Ne olduğunu anlamadığım için ve o şey beni duymasın diye en mantıklı gelen şey içeri girmekti.

"Nasıl yani?"

"Bayağı ters yönde değildi."

"Az bir süre bekleyelim ve kırılan şey neymiş bakalım tamam mı?"

Kafamı sallayıp oturma salonuna gittim, Yoongi de peşimden gelmişti. Koltuğun kenarına gidip oturdum.

Gözlerim benden izinsiz pencereye gitti. Kapkaranlık olmuş dışarıya bakarken içim ürperdi. Birinin olduğunu hissetmiş gibi bakmıştım oraya ama kimse yoktu orada, göz göze gelmiş kadar yoğun bir korku işledi içime. Masumiyetten oldukça uzak iki çift göz ile. O gördüğüm gölge ile göz göze gelmiştim.

Kaç dakika bakmıştım oraya bilmiyordum. Yoongi gelip beni kaldırdığında gözlerimi oradan çekmiştim.

"Hadi gel, bakalım ne kırılmış."

Kapıyı açıp dışarıya adımımı attığımda her yer cam kırıkları ile doluydu. Kırılan şeyin ne olduğunu anlayabilmek için etrafa bakarken kafamı kaldırıp kameraya baktım.

Paramparça olmuştu.

O kadar küçük parçalara ayrılmıştı ki, üstün bir çapa gerekliydi bu kadar kırabilmek için. Defalarca kez vurmuş olmak gerekliydi.
Tek bir darbe ile bu mümkün değildi, ancak biz tek bir ses duymuştuk.

It's a Curse ≮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin