İyi Okumalar
Saatler 10.30'u gösterirken ben bahçede oturmuş, öylece düşünüyordum. Bugün, yaklaşık iki üç saat sonra araştırmacı gelecek ve biz olayları çözmeye başlayacaktık. Ayrıca gece, saat 03.00 olduğunda kapıyı açıp o kişinin kim olduğunu da öğrenecektik.
Kapıyı ben açacaktım, bunu benim yapmam en doğrusuydu. Zaten en fazla ne olabilirdi ki?
Bugün erken kahvaltı etmiştik. Oldukça dalgın ve stresli olduğum için bitki çayı yapıp bahçeye çıkmıştım. Yalnız kalmak şu durumda yapabileceğim en iyi şeydi. Aklıma aylar öncesinde, olayların ilk başladığı zamanlarda burada gördüğüm hamam böcekleri gelmişti. Üstüme çıkmış, esen rüzgara benzer şey ile yok olmuşlardı.
Peki bu nasıl olmuştu? Ağaçtaki yaprakların bile oynamadığı bir zamanda benim üstümdeki böcekler yok olmuştu ve ben o günden sonra bir kere bile ne bahçede ne de evimde hamam böceğine rastlamıştım.
Yoongi ile birazdan eve gidip o bebeği alacaktık. Ben gitmeyi ilk başta düşünmesem de Taehyung'un birkaç eşyasını getirmek istemiştim.
Bebeğin ağladığı an, tekrardan zihnime dolmuştu. Tüylerim ürperdi, derin bir nefes alıp oturduğum yerden kalktım.Mutfaktaki kapıya gidip içeriye girdim. Çabuk olmak zorundaydık, bugün vakit kaybı diye bir şey olmamalıydı. Bu yüzden içeride telefonuyla uğraşan Yoongi'nin yanına gittim.
"Vakit kaybetmeden bir an önce gidip alıp gelelim şu lanet olası şeyi."
Yoongi beni kafasıyla onaylamış, oturduğu yerden kalkmıştı. Ben kapıyı açıp ayakkabılarımı giyerken Yoongi de gelmiş, Jimin'in dudağına öpücük kondurup dışarı çıkmıştı.
Birlikte arabaya ilerlerken ellerimin terlediğini fark ettim. Ellerim ve ayaklarım buz gibi olmuştu. Soğuk soğuk terliyordum çünkü.
Kısa süre içinde eve gelip arabadan indik. Kalbim daha apartman kapısına ulaşmadan hızlanmıştı, kapıyı açıp içeriye girdik. Daire kapısının önüne geldiğimizde derin bir nefesi içime çektim ve nefesimi tuttum.
Bir önceki gelişimiz ile bıraktığımız şeyler aynıydı. Koltuğun üstündeki o battaniye hâlâ aynı yerde duruyor ve onca toza rağmen mis gibi kokuyordu.
Tek bir kokusu stresimi azaltmamı sağlıyordu.Yanımızda getirdiğimiz kapaklı kutuyla birlikte odaya girdik. Yoongi hemen yatağın altına eğildi. Bense arkasından gidip tüm korkuma rağmen onun gibi eğildim. Bebek aynı şekilde duruyordu ancak önceki gibi ağlamıyordu.
Yoongi titreyen ellerini bebeğe uzattı ve dikkatli bir şekilde alıp kutuya koydu. Ben hemen geri çekildim ve dolaptan birkaç parça alıp odadan çıktım. Yoongi de hemen peşimden gelmiş, evden ayrılmıştık.
Hızlıca merdivenleri inip ön koltuğa yerleşmiştim. Yoongi de kutuyu bagaja koyup sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırmıştı.
Arabanın içinde fazlasıyla gergin bir hava olduğu için uzanıp bir şarkı açtım. Biraz rahatlamamız lazımdı.
Eve gitmeden bir pastaneye uğramış gelecek misafirlerimiz için bir şeyler almıştık. Yolculuğumuz rahat geçiyordu bagajdaki bebeği saymazsak. Yollar kalabalık değildi, sakin bir yolda fazla hız yapmadan ilerliyorduk.
Eve varmamıza az bir zaman kala, sakince gitmeye devam ederken ara sokaktan bir araba oldukça hızlı bir şekilde çıkmıştı. Neye uğradığımızı şaşırırken Yoongi'nin yaptığı ani refleks ile kaza yapmaktan son anda kurtulmuştuk. Araba ise hiçbir şey olmamış gibi aynı hızla devam etmişti.
Yoongi hemen arabayı sağa çekmiş, torpido gözünden su çıkarmış, önce bana uzatıp içirmiş, sonra da kendisi içmişti.
Hâlâ o anın korkusu vardı üzerimden. O yolda böyle şeyler pek olmazdı ancak arada araba kullanmanın ne demek olduğunu bilmeyen öküzler yüzünden böyle şeyler yaşanabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's a Curse ≮
ParanormalJeon Jungkook, her gece saat üçte kapısının çalınması yüzünden korkmuş, topladığı cesareti ile kapıyı kimin çaldığına bakmıştı; ancak tahmin etmediği bir şey olmuştu. Kapıyı çalan kişi, henüz birkaç ay önce yangında ölen sevgilisi Kim Taehyung'du.