3

926 124 103
                                        

İyi okumalar

Yoongi ile uğraşa uğraşa sonunda kamerayı halletmiştik. Tek gereken şey ise gece olup adamın gelmesini beklemekti. Açıkçası şuan yalnız olduğum zamanki gibi korkmuyordum çünkü yanımda Yoongi vardı.

Ne göreceğimizi çok merak ediyordum, belki de görüntüler sayesinde adamın yakalanmasını sağlayabilirdik.
Bunun da bir hiç olmasından deli gibi korkuyordum. Bugün eve geldiğimizde ağacın arkasında biri olduğuna çok emindim ama yoktu. Delirmiş olmaktan da çok korkuyordum, ancak bu şekilde giderse psikoloğa gitmem gerekecekti sanırım.

Sonunda beklediğimiz vakit gelmişti. Saatin üç olmasına tam on dakika kalmıştı. Biz ise her yerin ışığını kapatmış, kapıyı üç kez kilitlemiş, duvarın dibine oturmuş bekliyorduk. Perdeler de açıktı. Oraya da gelirse belki fotoğrafını çekebiliriz diye düşünüp açmıştım. Kameraya bakma işini Yoongi üstlenmişti, bir anda biri çıkarsa bayılır kalırdım. O nedenle Yoongi bakmayı kabul etmişti. İçimde anlamadığım bir huzursuzluk vardı. Kalbim sıkışıyor gibi hissediyordum. Saatin üç olmasına son bir dakika kalmıştı. Ben ise nefesimi tutmuş bir şekilde bekliyordum.

"Ver şu nefesini ver, ölüp başıma kalacaksın sonra." Yoongi'nin bu dediğine önce gözlerimi devirmiş sonra ise kaşlarımı çatmıştım. Bence çok korkunç bakıyordum. "Korkutucu olduğunu falan mı sanıyorsun sen?"

"Evet, gayette kork-" cümlemi bitiremeden kapı çalmaya başlamıştı. Hemen susup tekrardan nefesimi tuttum. Parmağım ile bilgisayarı gösterdim. Baştan aşağıya simsiyah olan biri çalıyordu kapımı. Bu kişi çok korkunçtu, lambanın loş ışığı yüzünden hiçbir şey net değildi. Işıktan mıydı yoksa öyle miydi bilmiyorum ama baştan aşağıya simsiyah duruyordu. Yere zıt, koyu renkte olan bir şeyle yerde izler çıkarmıştı. Yüzü seçilmiyordu çünkü başı eğik duruyordu. Çok takılmadım buna çünkü polislere görüntüleri verirsek bulurlardı diye düşünüyordum. Sonuç olarak görmüştük adamı, kurtulma şansım vardı artık.

Sanırım pek erken sevinmemek gerekiyordu ya da ben çok şanssızdım.

Her gün yaptığı gibi çalıyordu kapımı ancak bu sefer hızlıydı. Demiştim ya önce, yavaş yavaş çalıyor diye. Şimdi ise normal biri gibi çalıyordu. İçimden saydım yine, on üç kez çalmıştı kapımı. Oradan pencereye geçti ama hemen çalmaya başlamadı.

Öylece bekledi bir süre, sadece bize doğru baktı. Pencereye falan vurmuyordu. Ardından yine dünkü gibi bir kahkaha attı. Yoongi'nin elini tutup sıkmaya başladım. O da hipnoz olmuş gibi bakıyordu pencereye.

Elini kaldırıp işaret parmağını cama götürdü. Bir nokta koydu, sonra üstüne bir tane daha koydu. Hemen yanına ise parantez işaretini koydu. Bu gülücük neyin nesiydi şimdi? İyice korkmaya başlamıştım.

"Yoongi çok korkuyorum," dedim fısıltıyla, sesimi ben bile zor duymuştum. "Korkma, ben yanındayım." dedi ve elini omzuma atıp biraz kendine çekti. Korkunç adam ise hala duruyordu. Parmağını bu sefer gülücüğün hemen yanına götürdü ve bir şey yazdı. Ne yazdığını okuyamadım çünkü o anda bir şey oldu. Vücudum kaskatı kesildi ve nefes alamadım. Korkudan mı olmuştu yoksa başka bir nedeni mi vardı, anlayamadım. Gözlerimi o adamdan çekemiyordum, ona bakmak istemiyordum ama olmuyordu. Kulaklarım çınlamaya başlamıştı.

Sonra bir anda kendime geldim. Derin derin nefesler aldım, Yoongi hemen su getirmişti. Günlerdir susuz gibi içtim suyu. Kendime gelmem de bir tık uzun sürmüştü. Saat dört buçuğa gelirken daha yeni yeni normale dönüyordu vücudum. Hayatım boyunca böyle bir şey hissetmemiştim. Ölüyordum sanki.

It's a Curse ≮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin