hatırlatma~
ancak kendime de hak veriyorum, çünkü eğer kaç masaydım beni öldüre bilirdi, artık yürüyordum tek başıma koca ormanda kuşların sesleri eşliğinde yürüyordum.
***
ne kadar zaman geçti bilmiyorum, ama o kadar çok koştum ve yürüdüm ki, yorgunluktan artık başım dönmeye başladı kendimi bir ağacın dibine atıp dinlenmek istiyordum, ancak bunu yapamazdım, çünkü hava karardığında eğer kendimi bu ormanlık alandan kurtaramazsam, burada kafayı yiyeceğimden net ve kesin olarak eminim.
ormanlar korkunçtur, bir sürü efsaneyi, korku hikayesini barındırır böcekler, yılanlar vardır, size zarar vere bilir, karanlık oldumu zaten önümü göremem, bu yüzden buradan bir an önce çıkmalıyım.
derin düşünceler içersinde yürümeye devam ediyordum ve birden bir açıklık gördüm, ağaçlar o tarafa doğru yavaş yavaş seyriyordu, açıklığa doğru ilerledikçe bir gülme sesi duydum, neden bilmiyorum ancak bu beni oldukça korkutmuştu, içinde bulunduğum ormandan dolayı olabilirdi belkide.
hemen bana en yakın olan ağacın yanına çöktüm, kafamı uzatarak bakmaya çalıştım, ama önümdeki ağaçlar yüzünden hiç birşey görünmüyordu, önümdeki ağaçlara kısa bir lanet okuyup açıklığa daha yakın olan bir ağacın yanına çöktüm.
sonunda görünüyordu tahtadan yapılmış, iki katlı bir ev vardı etraftaki renkli güzel çiçekler eve şirinlik katıyordu, birden evin kapısının açıldığını gördüm, kendimi ağacın arkasına daha çok sakladım.
açılan kapıdan kızıl saçlı bir adam çıktı bir köpeğin havlama sesini duydum, bu ani sesle yerimden sıçradım.
tekrar o tarafa doğru baktığımda, kızıl saçlı adamın yerde oturmuş, kucağındaki iri ve büyük siyah köpeği sevdiğini gördüm, köpek onun yüzüne yaklaşıyor, o da köpeğin başını avuçlarının arasına almış gülerek kafasına öpücükler konduruyordu, kızıl saçlı adam oldukça iyi birine benziyordu, iyi kalpli biri gibiydi.
yanına gitsem ne olur ki bellki bana yardım edebilir, çöktüğüm yerden kalktım, tam bir adım atacağım sırada, kapalı olan kapının tekrar açıldığını görmemle bir adım geriledim.
sarı saçlı başka bir adam, kızıl saçlı adamın yanına oturdu, köpeğin başını okşadı, yanındaki kızıl saçlı adamın saçlarını okşadı ve yanağına bir öpücük kondurdu.
"bebeğim...acıktınmı"
sadece bu iki kelimeyi duya bilmiştim, daha fazlasını duyamadım, acıkmak? ah bende gerçekten çok acıktım, şu an önüme ne koysalar yiyebilirim, hâla birşeyler konuşuyorlardı, ama ben bir türlü duyamıyordum.
tanrım şimdi çıkmalıyım, gerçekten önüm deki açıklığa doğru beş altı adım attım ve durdum, birbirine bakıp gülen iki insana baktım, çok mutlu görünüyorlardı, keşke bende hayatım boyunca bu kadar mutlu olabilseydim, isterdim, hemde çok isterdim.
bakışlarım iki adamdan biraz daha aşağı indiğinde yerde yatarak kulaklarını dikmiş, doğruca bana bakan köpeği gördüm, başını hafif yukarı kaldırdı ve havladı köpeğin havlamasıyla iki adamda bakışlarını bana çevirdi ve yüzlerindeki şaşırmış olduklarını, belli eden bir ifadeyle bana baktılar.
kızıl saçlı olan ayağa kalktı, çekindiğini beli eden bir ses tonuyla "oh kimsiniz?" dedi. ah bir konuşa bilsem be, yine tek işe yarayan yöntemi işaret dilini devreye soktum, kısaca konuşamadığımı analtmaya çalıştım, bana biraz tuhaf baksalarda, anlamış olmalılardı
"ah konuşamıyormusun?" evet harika yine herkesin sorduğu o soru sorulmuştu, evet anlamında başımı salladım.
kızıl saçlı adam, yerde oturan sarı saçlı adama döndü "yoongi ne yapıcaz şimdi" dedi. isminin yoongi olduğunu analdığım sarı saçlı adam, ayağa kalktı.
"bekle bebeğim"
bana yaklaşarak elini pantolonunun cebine attı, cebinden çıkardığı küçük siyah renkte, bir defteri bana uzatı "al bunu ve buraya neden geldiğini, kim olduğunu yaz" dedi. neden herkes bu çözümü biliyordu, bir kağıt ve kalem vermek bu iyiydi oldukça iyi.
elindeki defteri aldım, defterin arasında gözüken kalemi de alarak yere oturup bağdaş kurdum, defteri de yere koydum eğilerek yazmaya başladım, ama tam olarak yazmadım yalanlar yazdım, neden geldiğimi değiştirerek yazdım, sahte bir hikaye yazdım, ismimi de yazdım ve... taehyung u da olmadı, yapamadım onu orda ölüme terk edemedim, kağıdı yoongi ye uzatım.
yoongi elimdeki defteri ve kalemi aldı, arkasında duran henüz adını bilmediğim, kızıl saçlı adam da yaklaştı meraklı gözlerle, yoongi nin elindeki deftere bakmaya başladı.
JUNGKOOK UN YAZDIKLARI
ben jeon jungkook, dışarıdan nasıl gözüküyorum bilmiyorum, şu an nasıl biri olduğumu düşünüyor olabilirsiniz, bana güvenmeyede bilirsiniz anlarım, ama ben buraya kötü niyetlerle gelmedim, gerçekten çok mecbur kaldım ben ve arkadaşım burada ki ormana kamp yapmak için geldik, sonra bir kaç terslik çıktı, biz kavga etmeye başladık ve ben yanlışlıkla onu itim ve o da bir cam kırığının üstüne düştü yemin ederim bilerek yapmadım, ben onu kaldırmaya çalıştım ancak kalkamayacağını, yardım çağırmam gerektiğini söyledi ben telefonumu evde unutum, onunkinin de şarjı bitmiş oyüzden bende hemen koşarak buraya geldim. lütfen gidin ve ona yardım edin, zor durumda, nolursunuz inanın.
yoongi ve kızıl saçlı adam bana şaşkın bakışlar atılar aramızda kısa süreliğine bir sesizlik oluştu, bu sesizliği bozansa yoongi oldu "bak yanlış anlama, ama seni daha tanıyalı sadece bir kaç dakika oldu, sana... güvenemem güvenemeyiz.
başımı önüme eğdim, gerçekten salağım haklı daha yeni tanıdığın, hatta tanımadığın, birden evinin yanına gelmiş birine nasıl güvenebilirsinki.
"yoongi doğru söylüyor olabilir, ona ve arkadaşına yardım edelim, arkadaşı çok kan kaybetiyse ölebilir, hem baksana ona, gerçekten doğru söylüyor olmalı, kolunda çizikler var buraya gerçekten koştura koştura gelmiş olmalı"
kolunda çizik var? hafif başımı kaldırıp göz ucuyla kollarıma baktım, gerçekten kollarım çiziklerle doluydu, ama ben farketmemiştim bille.
yoongi denilen adam sertçe iç çekti "olmaz"
"ama yoongii burada bir insanın hayatı söz konusu olabilir... hem ben seni çok iyi anlıyorum, ama işte-"
"sana olmaz diyorum hoseok, hadi gittim diyelim seni oraya götüremem ve..." sesini alçaltarak söyledi, ancak ben duydum "ona da güvenemem seni burada onunla bırakamam, yada o benimle gelemez, beni anlıyormusun bebeğim?"
"tamam pekala o zaman buda demek oluyorki, iki hafta boyunca koltukta tek başına yatacaksın, iki hafta beni hiç öpmiyeceksin"
ne yani, bu kadar çokmu yardım etmek istiyordu bize, o gerçekten iyi biri.
"ne!! saçmalama hoseok olmaz!"
vay canına şu an gerçek bir çift kavgası izliyorum.
"tüh oldu bile" hoseok gitmek için bir adım attığında.
hoseok u kolundan tutan yoongi "tamam tamam gidicem" dedi.
oh rahatlamıştım, gerçekten onu bulmaya gidicekti, bu durumda hoseok a teşekkür etmem gerekirdi tabi.
BÖLÜM SONU
939 kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabullenmek/TAEKOOK
Fanfiction*avlarını öldürmek için,gece vakti evlerine giren taehyung,hemen işini bitirip çıkmayı düşünüyordu,taki duvardaki aile resmindeki,konuşma engellisi jungkook'u görene kadar* Ukekook Semetae KALBİNİZDE DEVAM ETTİRİN...