*hatırlatma~
taehyung masaya doğru ilerledi ve eline kağıdı alarak iç çekti, kağıdı okumuş olmalıydı kağıdı fırlatı masadaki tabağı, abur cubur paketlerini toplayarak "salak jimin" dedi. jimin? jimin de kimdi?
elindeki tabakları bırakıp geldiğinde, tek kaşını kaldırarak bana baktı "ne o oturmayı düşünmüyormusun yoksa" dedi. bunu demesiyle hayla ayakta dikildiğimin farkına vararak, kahve rengi olan koltuğun bir köşesine oturdum.
taehyung'da iç çekerek yanıma oturdu, aramızda boşluk olsada yinede yanıma oturması beni germişti, koltuğun üzerinde duran kumandayı alarak, televizyonu açtı. istediği kanalı bulana kadar değiştirdi, sonra ise bir haber kanalında durdu, sesi biraz daha açarak kumandayı yan tarafına bıraktı.
haberlerde bir araba ve kamyonun yaptığı kazadan bahsediyordu, taehyung'un haber kanalında durma nedeni bu kazayı merak etmesi, yada dünyada neler olup bitiğini öğrenmek istemesi olamazdı, dün işlediği cinayetin
haberlere çıkıp, çıkmadığını merak ediyor olmalıydı.şu an dün ki haberlerin aynıları tekrarlanıyordu, yeni haberler akşamları yayınlanıyordu, ikimizde hiç konuşmuyorduk sadece televizyona bakıyorduk.
her ne kadar merak etiğim için ona bakmak istesemde, bu isteğimi bastırarak haberlere bakmaya devam ettim.
~ding don ~
aniden kapı zilinin çalmasıyla, kapıya baktım yanımda oturan taehyung ayaklanarak kapıya doğru ilerledi, kapıyı açtı. ve "sonunda" diyerek kapıdaki sarı saçlı adamı içeri aldı.
sarı saçlı adam şaşkınlıktan aralanmış dudaklarıyla, hiç birşey söylemeden önümdeki tekli koltuğa oturdu. taehyung da tekrar yanıma oturduğunda, çekinceyle "bu kim hyung" dedi. sarı saçlı olan.
"jungkook" dedi taehyung, sarı saçlı olan gülümseyerek
"ben de jimin memnun oldum jungkook" dedi. jimin taehyung un söylene söylene etrafı toplarken bahsetiği isim kafamı onaylarcasına salladım."kaç yaşındasın jungkookie" dedi. sarı saçlı olan kookie bunu sevdim, hayla cevap vermemi bekliyor olmasına karşın, ona hafifçe gülümsedim "konuşamıyor" dedi taehyung, jimin'e bakarak jimin yüzündeki hafif şaşkınlıkla taehyung a baktı. hemen ardındansa bana.
panikleyerek "oh pardon, çok özür dilerim jungkookie" dedi. bense sorun yok, anlamında elimi salladım "jin'e söyle uzun bir süre gözüme gözükmesin! hatta vazgeçtim ara hemen namjoon'uda alsın buraya gelsinler" dedi taehyung, işaret parmağını jimine doğru sabit bir şekilde tutarak.
"neden hyung?" dedi. jimin "planı beraber yaptık, ve ona junso ve junho denen iki köpeği iyice araştırmasını tüm bilgileri edinmesini söyledim, ama sonuca bak, bir veletle kala kaldık" dedi. junho ve junso benim anne babamın ismiydi, demek ki bu işte tek değildi, başkalarıda vardı, ayrıca ben velet değilim!
jimin in yüzündeki şaşkınlık yerini korurken, elini ağzına kapatarak "hyung gerçekten mi? yani jungkookie onlarlamıymış, hyung öldülermi peki? öldüremedinmi yoksa? nolur öldürdüm de" dedi jimin.
bu sefer ikiliye, şaşkın şaşkın bakan bendim "jungkook onların oğluymuş... tabikide öldürdüm" dedi taehyung.
jimin taehyung dan bakışlarını ayırıp, bana baktı ve mahçupça başını eğdi "şey hyung ben, jin hyung u arayayım o zaman" diyerek elini cebine attı, telefonunu çıkardı. aklıma gelen şeyle, ne kadar şanssız bir insan olduğumu, bir kere daha hatırladım.
telefonum evde kalmıştı, odamdaki komidin'in üstünde. ah hayır, artık bir telefonum yok, ne yapacağım ben şimdi, ben şansıma söverken jimin aradığı kişiyle konuşuyor, taehyung'da pür dikkat jimin'i izliyordu.
***
~ding don~
kapı zilinin çalmasıyla jimin "ben bakarım" diyerek ayaklanmış, ve kapıyı açmıştı "hoşgeldiniz hyunglarım" iki adamda daha beni farketmemişti, jimin'e hoşbulduk diyerek içeri adımladıkları anda, ikiside beni görmüşlerdi.
uzun boylu, diyerine göre daha iri olan, gri saçlı adam çatık kaşlarıyla taehyung'a dönüp, belli etmemeye çalışarak eliyle beni işaret ediyor, ağzıyla birşeyler geveliyordu, daha sonra taehyung beni göstererek "bu jungkook junso ve junho nun oğlu" taehyung'un dediğiyle birlikte, ikilinin şaşkınlığı her hallerinden belli oluyordu.
kahve rengi saçlı adam öne atılarak "nasıl olur ben araştırmıştım, hiç bir yerde bir çocukları olduğuna dair birşey bulamadım, hem namjoon la birlikte dört gün boyunca evlerini izledik. bu çocuğu ilk defa görüyorum eminmisin taehyung" dedi.
anladığım kadarıyla, kahve rengi saçlı adamın ismi jin, gri saçlı olanınkiyse namjoon'du.
"eminim duvarda fotoğrafları vardı"dedi taehyung.
"nerden belli her duvarda fotoğrafı olan, aileden birimi taehyung" dedi jin.
taehyung düşünüyor gibi duruyordu, birşeyleri aklında tartıp düşünmüş olacak ki "eminim aile resmiydi o öyle duruyorlardı" dedi. ardından bana döndü, oturduğum yerde ona bakıyordum o da bana, bakışı beni az da olsa tedirgin hissetirdi, göz temasımızı bozarak etrafa bakınmaya başladım.
"jungkook junso ve junho anne babanmıydı?" bana birşey soracağını beklemediğim için afallamıştım, sorduğu soruyu içimden tekrarlayarak, sorusunu anlamayı başardım. kafamı sallayarak onayladığım da,
"hassiktir nolacak şimdi taehyung, napıcaz bunu?" dedi namjoon. bu mu? benim bir ismim var.
"şimdilik hiç birşey" dedi taehyung, aklımdaki soru işaretleriyle birlikte, taehyung'un bu cevabı beni az da olsa rahatlatmıştı, belli etmemeye çalışarak derin bir nefes aldım sessizce.
"off tanrım delirmek üzereyim, hayla anlamlandıramadığım şeyler var. çabuk bize herşeyi anlat taehyung" dedi jin.
"pekala geçin oturun, jimin sende jungkook'la beraber odana çık, jungkook'a temiz kıyafetler ver, yoldan geldik istiyorsa duşta alsın " dedi taehyung."tamam hyung" dedi jimin. hoplaya hoplaya yanıma geldi kolumdan tutarak, beni koltuktan kaldırdı. ben kendimi ona bırakırken o da bizi merdivenlerden çıkardı. merdivenlerden çıkarken, fark ettiğim birşey vardı, taehyung lar bizim çıkmamızı bekliyormuş gibi, hiç konuşmamışlardı.
jimin ile bir odanın kapısının önünde durduğumuzda, jimin kapıyı açtı kolumu bırakarak, oda ya girdi. bende onun arkasından yavaş adımlarla, odaya girdim. oda renkli cıvıl cıvıl bir odaydı yatak, dolap, tüylü yuvarlak bir halı, duvarlarda rengarenk yanan led ışıklar, değişik ama tatlı duvar süsleri, komidin in üstünde duran çerçevedeki jimin ve taehyung un resmi, köşede duran kocaman beyaz bir ayıcık vardı.
jimin kapıyı kapamayı unutuğunu fark ederek, kapıyı kapatı ve önüme geçti, şirince gülümseyerek "jimin'in küçük dünyasına hoşgeldiniz" dedi. bu haline gülümseyerek kolumu tutup, beni yatağa oturtmasına izin verdim.
***
saatlerdir jimin'in odasındaydık ve çok eğleniyorduk, jimin bana kısaca hayatın dan bahsetmişti, taehyung'un abisi olduğunu, jin ve namjoon'unda arkadaşları olduğundan bahsetmişti. anne babalarının öldüğünüde söylemişti.
bana da bir defter ve bir kalem hediye etmişti. bende defter ve kalemin yardımıyla, kendimden bahsetmiştim. jimin küçük bir çocuk gibi cıvıl cıvıldı, odasın da kendine ait bir banyo olduğunu, bana temiz havlu ve kıyafetler vereceğini söyledi. güzelce banyo yaptım, çıktıktan sonra ise jimin'in benim için getirdiği kıyafetleri giydim.
daha sonrasında, jimin'in isteği üzerine, bir turluk saklambaç oynadık. evet evet yanlış görmüyorsunuz saklambaç oynadık. o saklandı, ben saydım ardından bana başından geçen, komik anıları anlatmaya başladı. birlikte kahkahalara boğuluyorduk, aynı zamanda da jimin'in bizim için getirdiği, kurabiyeleri yiyerek, meyve sularımızı yudumluyorduk. aniden hızlı hızlı soluyarak odaya dalan taehyung'la, ikimizde ürkerek yerimizde sıçradık.
BÖLÜM SONU
1025 KELİME
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabullenmek/TAEKOOK
Fanfiction*avlarını öldürmek için,gece vakti evlerine giren taehyung,hemen işini bitirip çıkmayı düşünüyordu,taki duvardaki aile resmindeki,konuşma engellisi jungkook'u görene kadar* Ukekook Semetae KALBİNİZDE DEVAM ETTİRİN...