0.3

16 3 1
                                    

"Aslında bütün insanları sevebilirdim,
Sevmeye senden başlamasaydım.."
Can Yücel

  ... Ve işte o gün gelmişti, okulun ilk günü. Cuma gecesinden sonra 'Emin'in' kim olabileceğini baya bir düşünmüştüm, çünkü Batu'nun o bakışı hiç hayra alamet değildi, tabiiki de Beha'nın bana yenge demesi de. Bu yüzden Batu'yu bütün hafta stalklamıştım ama ne yazık ki hiçbir şey bulamamıştım, belki de benim paranoyaklığımdı. Cumartesi ve pazarımda cuma günü gibi geçmişti. O gülme olayından sonra annemin sorularını çekmiştim, ikizlerle oynamıştım ve Emin'le konuşmuştum. Bunlardan farklı olarak babamla da görüşmüştüm, ama ikimizin de birbirine tahammülü sıfırdı, sohbetimiz çok kısa sürmüştü.

  Şimdi ise okulun kapısının önündeydim, ah, burayı bir türlü sevemeyeceğim. Tam derin bir nefes alıcakken telefonum titredi, Emin'in bildirim sesi. Telefonumu, daha fazla geç kalmamak için, hızla cebimden çıkarttım ve mesajıyla suratıma küçük bir sırıtış yayıldı.

Emin :) : Korkma
Emin :) : Bende okuldayım, unutma :)
Emin :) : Hem sana küçük bir süprizim var :D
Emin :) : Bence hemen sınıfına git Ahuse'm <3

  Süpriz mi? İstemsiz korkmuştum. Çünkü 9. Sınıftayken sıramın üstünde bir hediye paketi bulmuştum ve açtığımda içinden ölü fare çıkmıştı, lağım faresi. Normal farelerden korkmazdım ama bu hem ölüydü hem de pis bir fareydi, o zaman çok korkup çığlık atmıştım. Aynı olayı yaşamazdım dimi? Yani, Emin, o piçler gibi değildir, dimi? Kafamı kaldırdım ve omuzlarımı rahat bıraktım. Ya herro ya merro İkbal, yapıcak bir şey yok.

  Bahçeye girdim ve okul binasının kapısına yürüdüm. Ben sessiz sakin yürürken, etraftaki insanların bakışlarını hissedebiliyordum, bana gülüşlerini duyuyordum. Belki bana gülmüyorlardı ama kesin gülüyorlardı. Daha bahçenin yarısına gelmeden sosyal anksiyetem devreye girdi ve titremeye başladım, kalp atışlarım hızlandı ve kulaklarımda atmaya başladı. Git gide yürümem yavaşlarken tekrardan telefonuma bildirim düştü. Titreyen ve bembeyaz olmuş ellerimle telefonu aldım, yine Emin'dendi.

Emin :) : Süprizimi unutma
Emin :) : Yukarda seni bekliyor
Emin :) : O insanları siktir et
Emin :) : Hepsi ekmek beyinli
Emin :) : Seni benim kadar iyi kimse göremez
Emin :) : Gözlerindeki şarkıları kim duyar ki benden başka?

  Titremem okuduğum her mesajda biraz daha azaldı ve hafifçe sırıttım, beni sakinleştirmeyi başarmıştı, antidepresanların yapamadığı şeyi o yapmıştı. Telefonu cebime koydum ve bu sefer kimseyi düşünmeden, umursamadan okula yürüdüm. Sınıfım ikinci kattaydı. Hızla merdivenleri çıktım ve ikinci kattaki sınıfıma ilerledim.

  ...21, 22, 23, 24 adım!

  Merdivenlerden sınıfıma 24 adımdı. Kapıdan girmeden '10/F' sınıf tabelasına baktım, normalde 11. Sınıf olamam gerekiyordu, neyse. Kapıyı açtım ve sınıfa baktım Ve tabiiki de sınıftaki herkes bana. Benim tımarhaneye yattığım dönem hiçbiri bu okulda değildi ya da ben tanımıyordum. Hızlıca içeri girdim, duvar tarafı arka sıra benim için ayrılmıştı, özellikle ben istemiştim ve annemde müdüre söylemişti. Emin'in bunu bilmesi beni biraz ürkütmüyor değildi.

  Sıranın yanına geldim ve oturdum. Görünürde herhangibir şey yoktu, yanlış sıraya bıraktı kesin. Oflayarak çantamdan defterlerimi çıkartmaya başladım, bu sırada sınıfa geldiğimden beri tüm sınıf bana bakıyordu, dedikodum hızlı yayılmış anlaşılan. Defterlerimi sıranın altına koydum, çantamı alıp yana takıcakken sıranın yanında, kimsenin normalde göremeyeceği bir yerde siyah renkte ve pembe kurdele ile bağlanmış bir kutu gördüm. Kaşlarımı çattıldı, acaba...? Kutuya uzandım, aldım ve açtım. En üstte bir not vardı.

Aʜᴜsᴇ | ᴛᴇxᴛɪɴɢ ☏Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin