0.9

10 1 7
                                    

Seni seviyorum.
Deli gibi değil,
Gayet aklı başında
olarak seviyorum
Sabahattin Ali

Faris sınıfa geldikten sonra beni kantine çağırmıştı. Ben ise sonra geleceğimi söyleyip tuvalete kaçmıştım. Şimdi ise aynadaki dört ders boyunca uyumanın verdiği kaymayla çarpılan suratıma bakıyordum. Faris, bu sıfatı görüp nasıl hala aynı şekilde bakabiliyorsun be amk? Seni tanımak istiyorum yiğidim, beni mutlaka ara!

Şaftı kaymış suratıma su vururken düzelmesini umut ettim ve altı yedi defa suyla suratımı ovaladım, umarım derim yüzülmüştür.

Tam lavabodan kafamı kaldırırken kafam hızlı bir şekilde ittirildi, kafam hızla musluğa çarptı ve dengemi kaybedip yere düştüm. Kafamı tutup kafamı iten kişiye baktım, kırmızı ve siyah saçlı kız... neydi adı lan? Ceylin?

Suratındaki öfkeli ama keyifli surat ifadesini gördüğümde bir buçuk yıl kadar önce Gökçe'nin bana yaptıklarını hatırladım, ikinci bir tuvalete kafa sokma vakası yaşanabilirdi ama bu katta oturmalı tuvalet yoktu, olanlar da müdür tarafından kapatılmıştı, koduğumun okulu.

Ceylan, Bağcılar oturuşu tarzında bir oturuşla önüme eğildi ve gözlerimin içine baktı. "Faris'e yaklaşmayacaksın İkbal. Yoksa seni şu andan daha beter ederim, tamam mı?" dedi tehditkar ses tonuyla. Kafamı ovuşturarak düz bir şekilde ona baktım. Nedense korkmuyordum, anlaşılan umursamaz İkbal yine vücudumu ele geçirmişti.

"Emin ol Ceylin-"

"Ceylan!" diye düzeltti hiddetle. Benziyor isimler ne yapabilirim? Zaten B12 eksikliği var bende.

"Tamam, CEYLAN, emin ol dediğin şeyi bizzat Faris'den ben istedim. Ama kendisi bana takılı kalmakta fazlasıyla kararlı." dedim elimi kafamdan çekip kollarımı bağlarken. Kısa süreli sessizlikten sonra Ceylan ve ekürileri kahkahayı bastı. Bir süre onlar güldü ve ben de onları izledim. Dalga geçmiyorum!

Ceylan, gülmekten yaşaran gözlerini silip "Yani, ben doğru mu anladım? Faris, senin, peşini bırakmıyor mu?" dedi ve tekrar güldü. Kaşlarım hafifçe çatılırken iç çekerek ayağa kalktım. "Neye inanmak istiyorsan ona inan Ceylan. Ben kaçıyorum ama o istenmeyen kıl gibi hep dibimde bitiyor. Şimdi kantine iniyorum, sizde arkamdan gelin, kim kimin yanına gidiyor görelim, nasıl fikir?" dediğimde Ceylan ciddiyetimi ölçmek için gözlerini kısarak bana baktı, omuzlarını silkti "Görelim o zaman, önden buyrun İkbal Hanım?" dedi aşağılayıcı bir tavırla.

Ekürileri bana gülmeye devam ederken ben yanların geçtim ve eksi bir de olan kantine inmeye başladım. Kantine geldiğimde Ceylan ve grubu arkamdaydı. Kantinin içine göz gezdirirken bana bakan Faris'le göz göze geldik. Vücudu dik bir şekilde duruyor ve yüzünde güller açarak bana bakıyordu. Suratımda mimik oynatmadan merdivenlere yakın, ona uzak bir masaya oturdum. Ceylanlar da bana yakın başka bir masaya...

Telefonumu çıkardım, tam tuş kilidini açarken yanımdan gelen sesle tekrar dona kaldım. "Çaktırmadan bakmak isterken, göz göze gelinen o anın tatlılığı der susarım Ahuse'm" dedi Faris ve yanımdaki sandalyeyi çekerek aramızda neredeyse boşluk kalmayacak şekilde oturdu, kolunu omzuma atıp kendine çekti. Hoşt bu ne hız?

"Çek elini kolunu, yoksa sikerim o soluk borunu." dedim gayet sakin bir tınıyla. Faris, sanki az önce soluk borusuna küfretmemişim gibi gülerek kolunu çekti ve kendi sandalyesinin sırtına yasladı. "Yaratıcı küfürlerde bugün İkbal GÖREN AYABAKAN'layız." dedi gülmeye devam ederken. Bıkkın bir şekilde gözlerim kapalı telefonuma döndü. "Soluk boruna küfrettim Faris. Azıcık şaşır, ne bileyim... soğu benden mesela, nasıl fikir?" dedim ona dönerken aynı sakinlikle.

Aʜᴜsᴇ | ᴛᴇxᴛɪɴɢ ☏Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin