Bir bölüm yazmışım OLAYYYYYYYY!!!
İlk aşkım değildin belki
ama diğer bütün aşklarımı
hükümsüz kılandın
Rupi KaurCuma günü çıkışta Faris benimle gelmemişti, cumartesi de hiçbir şekilde ondan haber alamamıştım. Şimdi ise pazar günündeydik ve saat dokuz buçukdu, tavana bakarak neden benimle konuşmadığını düşünüyordum. Ben hiçbir şey yapmamıştım ki! Acaba Tuğra'ya baktığın için olabilir mi? Ne alakası var, ben mi dedim bana baksın diye? Zaten geriyor beni, ben bakmadım ona, hemen kafamı çevirdim! Ona bir şey demiş olabilir misin? O bakışmadan önce gayet iyiydi, sonradan hiç konuşmadık ki! Acaba onu arasan mı? Asla! O yazsın.
Oflayarak öfkeyle yerimden kalktım, çalışma masama geçtim. Çizim defterimi ve kalemlerimi çıkartıp ne çizdiğimi anlamadan deftere bir şeyler karalamaya başladım, rahatlama yöntemime... Kafamdaki düşüncelerden ne çizdiğimi anlayamadığım defterden arada gözlerim telefonuma kayıyordu. Arasam mı? Neden böyle davrandığını hiç anlamıyorum ve bu beni öldürüyor! Kalemi kenara bırakıp arkama yaslandım, gözlerimi telefona odakladım.
Arasan ne olur ki? Seni sevmiyor mu? Mutlu olacaktır! Kesin bir şey olmuştur, o yüzden yazmı... Sonunda o da seni unuttu İkbal, her zaman olduğu gibi, herkes gibi...
Kafama vurdum, kafamdaki beni karanlığa sürüklemeye çalışan sesi susturmak için. Şu amk sesi Faris geldiğinden beri daha çok ortaya çıktı, sokucam ama! Kafama vurmayı kesip kollarımı iki yana sarkıttım, gözlerim benden izinsiz telefondan çizimime döndüğümde gördüğüm portre ben şaşırtmıştı. Farketmeden bir insan nasıl birini bu kadar detaylı resmedebilirdi? Karşımdaki Faris'in portresiydi, her detay vardı içinde...
Resmi kucağıma koydum ve inceledim. Galiba kendisi en iyi işçiliğimdi, neredeyse kusursuzdu, her detayı! Hızla nefes verdim ve resmi masaya bırakıp elime telefonu aldım. Önce saate baktım, iki saattir transa girmiş bi şekilde nasıl resim yaptığımı sorguluyordum. Hızlıca ayağa kalkıp telefonumdaki 'Emin :)' ismini buldum, bir ara şu ismi değiştirmem gerek, hatırlatın. Numaranın üstüne bastım, telefonu kulağıma götürdüm ama ilk çalışta açılmasını beklememiştim.
"Ahuse'm..."
Sesindeki duygu yoğunluğu resmen yerle bir etmişti beni, Osmanlı böyle çökmedi be! Sesiyle söyleyeceğim her şeyi unuttum ve bende yaptığım en iyi şeyi yapmaya karar verdim, tavır :)
"Neden bana tavır yapıyorsun? Ben hiçbir şey yapmadım! İnsan bir yazar, hal hatır sorar, göt! NEDEN YAZMADIN? KAFAYI SIYIRDIM BURADA!" son söylediklerimi hem bağırmıştım hem de beynimde geçen asıl cümlelerdi ve bu pek tavırlı değildi, endişeliydi ki böyle çıksın istememiştim. Ben bağırmayı kestikten sonra küçük bir sessizlik yaşandı telefonda. İlk konuşan o oldu, kısık sesiyle:
"Bu sefer senin yazmanı istedim ama isteğimden daha iyisi oldu."
Güldü ve her zamanki ses tonuna geri döndü.
"İki gün sekiz saat üç dakika sonra sonunda sesini duyabildim. Birkaç saat daha aramasaydın ben arayacaktım artık."
Sinirle soludum.
"İNSAN BİR HABER VERİR ANASINI SATAYIM!"
"Haber verseydim aramazdın." dedi gülerek, olduğum yerde durdum, haklı aramazdım. Sinirle alt dudağımı ısırdım.
"Konum at, dövmeye gelicem seni!" dedim öfkeden çok uzak bir sesle. Onu dövmeye mi gidiceksin yoksa görmeye mi? Bence özlediğin için konum istiyorsun. Kapa çeneni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aʜᴜsᴇ | ᴛᴇxᴛɪɴɢ ☏
ChickLitAkıl hastanesinden yeni çıkmış olan İkbal, eve gittiğinde bir yıldır eline almadığı telefonuna baktığında gizli numaradan gelen ve bir yıl boyunca hergün devam eden mesajları gördüğünde şaşırır, ama asıl şaşırmasın gereken şey bilinmeyenin zamanla o...