Seni görmek gibi bir kaygım var.
Görsem sevgimden öleceğim,
Görmesem hasretinden...
Cahit ZarifoğluSabah sabah, kargalar bokunu yemeden, sikim bir psikolojiyle, uyanmış ve şu anda da tabağımdaki sosisleri bir kenara diziyordum. O kadar iştahım yoktu ki... O son konuşmadan sonra bir daha telefona dönüp bakmamıştım, bunun içinde telefonu sessize alıp uyumuştum. Yoksa tekrar bakardım, biliyorum. Beni ne ara bu kadar bağladın be amına koduğumun çocuğu! Şiştt, kaynana küfretme! Kafama hızla attığım yumrukla kafa sesimi susturmaya çalıştım, konuşup durucak yoksa salak saçma şeyler hakkında. Kaynanan ne lan?!
"Bi'tanem, iyi misin? Çok acıdı mı?"
Annem yanıma gelip kafamı tutmaya çalıştığında kafamı ondan uzaklaştırdım, o da ısrar etmedi zaten ve mutfak tezgahındaki yerini tekrardan aldı. İkizlere baktığımda ise ağızlarındaki çinerken bana 'Napıyo bu deli amk?' bakışı atıyorlardı. Annem bu kendime vurma hareketlerime alışkındı ama ikizler değildi, belki de daha küçük oldukları içindir.
Bir süre sonra ikizler kalktığında ben hala önümdeki sosisleri bir kenardan diğer kenara atıyordum. Sandalye çekme sesi gelince kafamı kaldırmadan önüme baktım, annemin çektiği sandalyeye oturduğunu ve bana sorar şekilde baktığını gördüm. Başladı bizim mesai... "Neyin var İkbal?" dedi sakin bir şekilde. Hiç konuşmadan arkama yaslandım her zamanki düz yüzümle ve dinlemeye devam ettim. "Evet, son birkaç gündür tuhaftın ama bu güzel bir tuhaflıktı..." dedi ve gülümsedi "...mutluydun kızım." dediğinde sofraya bakışımı indirdim.
Gerçekten mutlu muydum? Evet, Emin bazı zamanlar benim sırıtmamı sağlıyordu ama annemin farkedeceği bir mutluluk muydu bu? O kadar çok mu mutluydum? Gözlerimi tekrar anneme çıkarttığımda devam etti. İç çekti "Ama dün eve geldiğinden beri tuhafsın ve bu kötü bir tuhaflık. Dün eve geldiğinde bir şey yemedin, akşam yemeğinde de maksimum üç veya dört kaşık bir şey yiyip kalktın ve şimdi, yemiyorsun hiçbir şey, canını bir şey mi yaktı ya da canını mı sıktı? Söyle bana birlikte çözelim." dedi hüzünlü sesiyle. İnsanların bana sanki aciz bir varlıkmışım gibi bakmalarından nefret ediyorum. Kim bana şu ana kadar böyle bakmadı ki? Faris. O hep bizim güçlü olduğumuzu düşünmedi mi? Hiçbir zaman öyle bir şey demedi. Ama hissettirdi, ben hissettim, senin gibi.
Hızla yerimden kalktım, Düz sesimle "Ben gidiyorum görüşürüz anne." dedim ve mutfaktan çıktım. Kapıya vardığımda havaların daha çok soğumadığını düşündüğüm için oversize sweatimi aldım ve üstüme geçirdim. Genel olarak vücudumdan rahatsızlık duyduğum için bol şeyler giyerdim, şu anda olduğu gibi. Siyah kargo pantolon, koyu kırmızı kalın bir tişört ve üstüne oversize siyah sweatim. Takı asla takmazdım, çok dikkat çekerdi, ilk taktığım takı Faris'in bana verdiği kolyeydi.
Ayakkabılarımı giydikten sonra ayağa kalktım ve elim istemsiz boynuma gitti. Bir günde varlığına alışmıştım, şimdiyse bir boşluk hissi vardı. İç çekerek çantamı aldım ve kapıyı kapatıp merdivenlerden salına salına aşağı inmeye başladım. Dış kapıya gelip açtığımda karşımda gördüğüm şeyle kaşlarım çatıldı. Faris, merdivenlere oturmuş ve sırtını duvara yaslamış bir şekilde tüm endamıyla duruyordu.
Kapıyı açmamla buraya dönmüştü ve gülümsemişti. Yavaşça ayağa kalktı, ellerini pantolonunun ceplerine sokmuştu ve birkaç basamak aşağımda duruyordu. Yüzümdeki şaşkın ifadeyi silmişti ama yutkunmamı engelleyemedim.
Ona doğru yaklaştım ve yanından geçip gittim. Daha birkaç adım atmışken boynumda hissettiğim ince ve soğuk iple yerimde kala kaldım, bir süre sonra ince ip boynumdan aşağı doğru kaydığında kafamı aşağı indirerek ne olduğuna baktım. Dün Faris'in ellerine bıraktığım ve bana hediye ettiği kolyeydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aʜᴜsᴇ | ᴛᴇxᴛɪɴɢ ☏
ChickLitAkıl hastanesinden yeni çıkmış olan İkbal, eve gittiğinde bir yıldır eline almadığı telefonuna baktığında gizli numaradan gelen ve bir yıl boyunca hergün devam eden mesajları gördüğünde şaşırır, ama asıl şaşırmasın gereken şey bilinmeyenin zamanla o...