Bir eylül akşamı sev beni.
Yıldızlar gökyüzüne yakışsın,
Sen yanıma.
Turgut UyarBir pazartesiye daha merhaba! "İkbal kal, çocuk ağaç oldu!" dedi annem odama girmeden bağırarak. Çocuk? Çocuk kim? Sürüne sürüne yatağımdan kalktım ve ayaklarımı sürterek odadan çıktım. Şu anki halimi hamile biri görse çocuğunu düşürür, o derece varoşum. Götümün altına kadar düşmüş pembe kedili pijama altım, onun askıları omuzdan düşmüş üstü, özgürlüğünü ilan etmiş ve tamamen karışık saçlarım... Muazzam! Bir de götümden kayan pijamamın altından görünen, üzerinde ördek desenleri olan donum var, tam bir şaheser!
Götümü kaşıya kaşıya mutfağın önüne gelip masaya baktığımda fazladan bir kişi daha olduğunu fark ettim. İkizler tamam, annem tamam, Faris? "Hassiktir!" diyerek Faris'in beni süzen keyifli suratına baka kaldım.
"İkbal, kardeşlerin burada!"
"Anne, 'hassiktir' ne?"
Aktan'ın meraklı sesiyle herkes ona döndü. Annem nasıl açıklama yapacağını düşünürken Faris araya girdi. "Senin yaşındaki birinin kullanmaması gereken bir kelime Aktan. Ablanın da kullanması çok yanlış ancak ne yazık ki kullanıyor." dedi ve gülümseyerek Aktan'ın başını okşadı, yüzünü ona yaklaştırarak işaret parmağını dudaklarına götürdü "Bunu kimsenin yanında söylememelisin, tamam mı?" deyip geri çekildi. Aktan gülümsedi ve o da Faris'i taklit ederek işaret parmağını dudağına götürdüğünde Faris gülümsedi.
Annem gururlu bir kaynana edasıyla gülümseyerek Faris'in omzunu sıvazladı "Sağol oğlum." Faris saygıyla başını eğdi ve bana döndü tekrardan, aynı paspal halimle mutfak kapısında duruyordum. Annem de bana döndüğünde "Eee İkbal öyle kapıda dikilecek misin?" dedi ve kaşlarını kaldırdı.
"Ablam cadılara benziyor, saçları fırça gibi." dedi Aktaç ve gülüşüne Aktan da eşlik etti, kardeş sevgisi sen ne güzel şeysin! Yüzüm düşerken Faris, kirpiklerinin altından "Şaheser gibi görünüyor." dedi sesinde sadece benim anlayabileceğim arzuyla. Annem bir saniyeliğine Faris'e baktı ama sonra bakışlarını ima ile bana çevirdi. Anladım, tamam!
Hızla tuvalete gittim ve oradaki işlerimi bitirip odama gittim, bol kot pantolonlarımdan biriyle onun gibi siyah kısa kollularımdan birini giydim ancak geçen sene bana olan bu tişört bu sene biraz dar ve kısaydı, karnım gözüküyor amk!
Çok umursamadan mutfağa girdim ve Faris'in karşısındaki sandalyeye oturdum.
"Günaydın abla!"
"Günaydın ablacığım."Aktan ve Aktaç çoğu zamanki gibi aynı anda konuşmuşlardı. Gülümsemeye çalışarak "Günaydın ikiz kafalar." dedim ve önüme döndüm. Kirpik altından Faris'e bakmamla onunla göz göze geldim, baya bir mutlu görünüyordu. Mutlu olur tabii, annem hem onu kahvaltıya dahil etti hem de ona 'oğlum' dedi, daha ne istesin?
"Neden Faris burada anne?" dedim merakla, çünkü merak ediyordum. Evet, annem Faris'in varlığından haberdardı ama yine çok rahat davranıyordu. "Seni almaya gelmiş, camdan dışarıya bakınca onu gördüm, bende kahvaltıya davet ettim. Neden bana öyle bakıyorsun?" dedi her zamanki seviyeli sesiyle. Anneme attığım ölümcül bakışlar devam ederken kahvaltıya sessiz sedasız devam ettik.
Faris'i çok hızlı benimsemişti, neden böyle olmuştu ki? Ve sadece annem de değil Aktan ve Aktaç da daha önce hiç görmedikleri birine çok hızlı alışmışlardı, bu genelde rastlanmadık bir şeydi... Ailecek aşırı asosyaldik. Kesinlikle dün Faris'le aramdakileri duysa kesinlikle şu anda Faris'i oklavayla kovalıyor, beni de çoktan mezara gömüş olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aʜᴜsᴇ | ᴛᴇxᴛɪɴɢ ☏
ChickLitAkıl hastanesinden yeni çıkmış olan İkbal, eve gittiğinde bir yıldır eline almadığı telefonuna baktığında gizli numaradan gelen ve bir yıl boyunca hergün devam eden mesajları gördüğünde şaşırır, ama asıl şaşırmasın gereken şey bilinmeyenin zamanla o...