1.1

11 2 58
                                    

Gözümde, burnumda,
Gönlümde tütüyorsun...
Nazım Hikmet

Dün yaşananlardan sonra, düşünmekten, inanılmaz bir baş ağrısıyla uyanmam yetmiyormuş gibi, bir de annem sabah erken çıktığı için, erken kalkmam ve eve gecenin bir yarısı babamdan gelen ikizleri kahvaltı hazırlamak zorunda kaldım. Daha da kötüsünü söyleyeyim mi? Her gün beni almaya gelen Faris, bu sefer gelmemişti ve bu inanılmaz derecedeki baş ağrısıyla okula yirmi beş dakika yürümek zorunda kalmıştım. Aslında bu o kadar kötü de olmamıştı.

Dün camda olan olaydan sonra Faris'in suratına bakabileceğimi düşünmüyordum. Neden böyle bir şey yaptığımı da bilmiyordum, ben Faris'i sevmiyordum ki! Emin misin Ahuse? Bana AHUSE deme, ananı karım yaparım!

Oflayarak okulun bahçesine girdiğimde gitardan çıktığını tahmin ettiğim melodiler beynime doluştu. Nerden geliyor bu ses?

Kaşlarımı çatarak sesin geldiğini düşündüğüm kalabalığa ilerledim. Okulun, öğrencilerin en çok tercih ettiği, en dolu köşesinde bir grup öğrenci vardı, kolları ve boynu dövmeyle dolu olan esmer bir çocuk gitarla 'Ay tenli kadın'ı söylüyordu, sesi baya güzeldi.

"Senin derinlerinde bi' yerde buldum
Sımsıkı sarılacak, karışacak köklerimiz..."

Baya içliydi sesi, güzeldi... Etrafına bakmak için kafasını kaldırdığında, arkadaşlarına dönen gözleri benimle buluştu, şarkıyı söylemeye devam etti.

"Tenin almış beyazlığını Ay'dan
Saçlarının rengi geceden
Bundan geceye sevdam..."

Bana bakarak söylemesi tuhafıma gitmişti. Rahatsız olup arkamı dönüp giderken sesini yükselttiğini fark ettim.

"Sen örterken benimle kalbini
Al aklım gibi hissimi
Al, çünkü özlüyorum."

'Tuhaf' diye düşünerek okul binasına yürüdüm. Arkamdan gelen "Ahuse'm!" nidasının Faris'e ait olduğunu anlamamak için aptal olmalıydım. Omuzumun üstünde cool bir şekilde bana yürüyen Faris'e baktım, saçını geriye attı. Evett, biz bu türe 'Sırfhavaamınagoyıyımyus Familyasının Farisyus Türü' diyoruz. Kapa çeneni, ama bir yandan da haklısın.

Yerimde durup gelmesini bekledim. Git gide yaklaşırken dün yaşananlar aklıma geldi, saçlarımın bile utançtan kızardığına yemin edebilirim ama ispatlayamam amk!

Gözlerim büyürken nefesimi tuttum. Kaçmalısın İkbal! Nereye?! Bilmiyorum! Sus o zaman!

Faris dibimde durdu ve tepeden bana bakmaya başladı. "Günaydınlar beni mutlu eden küçük hanım." dedi olması gerektiğinde binlerce kat mutlu sesiyle. Gözlerimi kaçırdım. "Onu unut, isteyerek yapmadım." dedim saçımı kulağımın arkasına atarken. Bir saniye! Saçımı kulağımın arkasına mı attım? Bak İkbal, bu sana 54827462846893 hatırlatışım, SEN WATTPAD KIZI DEĞİLSİN!? Tamam be, bağırma!

Kendi içindeki kavgayı bitirmemi sağlayan şey, Faris'in arkasında, okulun köşesindeki duvara yaslanmış olan, az önceki gitarlı çocuktu. Suratındaki düz ifadeyle bize bakıyordu. Ama gözlerinde, derinlerde bir duygu vardı, öfke??

Kaşlarım çatılırken ona dikkat vermediğimi farkeden Faris'de arkasını döndü ve çocuğa baktı çatık kaşlarıyla. "Tuğra?" dedi dişlerini sıkarak, onun varlığı bile Faris'i sinirlendirmişti. Neden?

"Faris..." deyip gömleğinin kolunu tutup biraz çekiştirdim. Onu hiç bu kadar öfke dolu görmemiştim, onu biraz sakinleştirebilirdim belki. Bana öfkeyle koyulaşan gözleriyle döndüğünde, bir çocuk gibi gözlerimi ona dikerek "Bir sorun mu var?" dedim benim bile zor duyduğum bir sesle.

Aʜᴜsᴇ | ᴛᴇxᴛɪɴɢ ☏Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin