Her sinirliğinde insan öldüremezsin derlerdi bana. Ama şimdi her sinirlendiğimde insan öldürebilecek güçteydim.
Bu zamana kadar yaptığı her şeyi ona ödeteceğim. Karanlık tarafın kalesine sonunda gelmiştim öbür yerden hiç farkı yoktu buranın nesi şato ? Daha fazla beklemek istemiyordum. Ön kapından içeri hızlı adımlarla ilerledim. Bugün yok olma zamanıydı, giriş kapısı tam karşımda duruyordu. İçeri girdiğimde kapkaranlık bir odaya geçiş yapmıştım. İlerde duran kırmızı kapıdan gülüşme ve konuşmalar geliyordu. İçeri girdiğimde Cyrus, Ursula ve diğerleri karanlık tarafla yemek yiyorlardı.
"Bakın kimler gelmiş. Valeria Dawson."
"Kes zırvalığı" dedim sert bir ses tonuyla.
Cyrus'a doğru döndüm. "Neden burandasınız ?"
Cyrus ayağa kalkıp yanıma doğru geldi. Ellerini elimde hissettiğim anda kendimi geriye doğru çektim. "Sana burada ne yapıyorsun dedim."
"Barış." dedi ağzında geveleyerek. "Barış ? Öylemi. Ailemi öldüren kişilerle barış mı yapacaksın ?"
"Valeria bak gerçekten-" "Kes sesini !" Diyerek lafını böldüm. Madem öyle, karanlık tarafı tamamen bitirme zamanı geldi. "Hayır." Dedim Cyrus'a bakarak. "Hayır, Elçiniz olarak buna izin vermiyorum." Dedim net bir ses tonuyla.
"Valeria bak-" Diyeceği lafı tamamlamasına izin vermeden yanağına sert bir tokat attım. "Artık bu işi burada bitireceğim." "Ne ?" dedi Cyrus.
Anlamadığım bir kuvvet havaya yükselmeme sebep olmuştu. Havaya kalktığımda her yerden kırmızı dumanlar gelmeye başlamıştı."Valeria Kes artık ! Her sinirlendiğinde birini veya birilerini öldüremezsin !"
"Bunu bana söyleme Cyrus. Arkanda duran adam. Karanlık tarafın Lordu, annem ve babamı o öldürdü ve sen barış için buraya geldin. Şimdi kusura bakma canın yanabilir."
Daha fazla beklemeden tek hamle ile Cyrus ve diğerlerini sağ tarafa doğru sertçe fırlattım. Hareket etmemeleri için dumanları bir ip gibi vücutlarına bağladım. Onlara zarar gelmesin diye dumandan büyük bir duvar oluşturdum. "Sıra sizde karanlık taraf. Tek bir farkla hiç birinize kalkan oluşturmayacağım."Etrafımda uçuşan ölüm kokan kırmızı dumanlar salondaki bütün karanlık tarafa saldırıyordu. Hepsini paramparça ediyordu, her yer kan gölüne dönmüştü. Hepsi parçalanmıştı. Karanlık taraf artık yoktu. Burası artık benim. "Sıra sizde Cyrus. Artık buraya adımınızı atamazsınız ve artık sizin Elçiniz değilim sevgilim yakın zamanda sende anlayacaksın."
"Neyi Valeria neyi !" diye bağırmaya başladı. Sinirden damarları belli oluyordu. Güzel gözlerini yavaş yavaş kapatıyordu.
Bazı şeyleri hiç yaşanmamış gibi hissediyorum. Sevdiğim kadın benim yüzümden bir canavara dönüştü. Karanlık tarafı hiç acımadan katletti. O günden beri geceleri uyuyamıyordum, nerde olduğunu bilmiyordum ve bu da beni tedirgin ediyordu. Ne zaman ne yapacağını kimse bilmiyordu. Artık Valeria karanlık taraf için değil bizim için de bir tehlike oluşturuyordu. Onu bulup eski Valeria'yı geri getirmeliyim.Sabah uyandığımda Valeria'nın yokluğunu fark edebiliyordum. Her ne kadar onu özlesem de artık o yoktu. Yataktan kalkıp dolaptan giyebileceğim rahat bir tişört ve siyah bir eşofman alıp banyoya geçtim. Üstümdeki kıyafetleri çıkarıp sağ tarafa doğru attım. Bir süre aynada kendime baktım, kaslarım iyi durumdaydı bunca zaman spora bile gidememiştim. Suyu açtığımda hiç tereddüt etmeden soğuk suyun altına girdim. Bir süre suyun altında kalmak bana ve vücuduma iyi gelmişti. Banyodan çıktığımda Maddox beni salonda bekliyordu. Altımdaki havluyu daha sıkı bağlayıp Maddox'a doğru ilerleyip karşısındaki koltuğa oturdum.
"Seni dinliyorum Maddox bir haber var mı?"
"Fanilerin yaşadığı yere inmek biraz zor oldu. Bütün evlerde Valeria'nın aurasına baktım fakat hiç bir şekilde iz bulamadım.
İyi saklanıyordu. Fakat onu bulacağım.
"Peki Ursula, o bir şey buldu mu ?"
"Bana kıyasla bir kaç şey, aşağıda seni bekliyor."
"Hadi o zaman inelim," dedim sabırsız bir şekilde. Maddox bana gülerek baktı ve eli ile altımı işaret etti. "Böyle mi ineceksin aşağıya ?"
"Kafam çok dağılmış. Sen in bende giyinip geliyorum." Maddox'un odadan çıktığına emin olunca omuzumdaki havluyu yatağa doğru bıraktım. Hızlıca seçtiğim kıyafetleri giyip odadan çıktım. Büyük salona geldiğimde gözlerim Ursula'yı buldu. Hızlıca yanına gelip Ursulanın omzuna yavaşça dokundum.
"Hey, Selam Maddox bir şeyler bulduğunu söyledi."
"Evet, buldum fakat biraz endişeliyim." Dedi tedirgin bir ses tonuyla.
"Ne ? Ne oldu söyle." Açtığı konumu gösterdiğinde en son iki gün önce Karanlık tarafın şatosunda görüldüğü yazıyordu. Deme ki bir kere olsa bile etkileşim verip kapamış. "Bu ne demek oluyor ? Kan gölünden beri orda mıymış ?"
"Evet," dedi çekingen bir sesle.
"Hemen ekibi hazırlayın gidiyoruz !" dedim yüksek bir sesle. "Cyrus, sus da bir dinle. Hemen harekete geçemezsin !"
"Neden, neden ? Belki bize ihtiyacı var !"
"Sus ve dinle. Elimde bir video var. Bir kaç gün öce karanlık tarafın batı bölgesindeki krallığı burayı almak için gelmiş fakat içeride biri varmış ve giren herkesi ortadan ikiye ayırmış içeri girip sağ kalan kişi video ya çekmiş. Ve Batı Lorduna vermiş. Ondan da bana geçti. Şimdi sana videoyu göstereceğim."
Video açıldığında ilk dikkatimi çeken yerdeki parçalanmış cesetler ve etrafta uçuşan kırmızı ölüm dumanları. Bir kaç saniyeliğine kırmızı elbiseli bir kadın kamerada gözükmüştü. Her yerinden kırmızı dumanlar çıkıyordu. Bu o, bu Valeria . O duruşu o fiziği nerde görsem tanırım.
"Bu o, Valeria" dedim mutlu bir ses tonuyla.
Ursula bana dönerek yüzünü astı.
"Ne ? Neden yüzün düştü ?"
"Cyrus," lafı döküldü dudaklarından. Cevap vermedi.
"Söylesene artık ne oldu ?"
"O artık tanıdığımız Valeria olmayabilir."
"Nasıl, nasıl olabilir o hala Valeria !" dedim üstüne basa basa.
"Şimdi sana bir şey soracağım, ama bana dürüst cevap vereceksin."
"Sor," dedim gergin bir ifade ile.
"Etrafında çıkan dumanların sonunda ne olduğunu buldum."
"Neymiş ?" diye sordum merakla.
"Kızıl Kılıç." O an aklıma gelmişti. Sanırım bütün bunlar, bütün ölümler, aniden çıkan ekstra güçler. "Siktir, Cyrus bir şey biliyorsun sen !"
"Sanırım gücü abisinin kalıcından yani kızıl kılıçtan aldı.." dedim.
"Abisinin kılıcı kızıl kılıç değil ki," dedi sinirli bir ifade ile. "Kızıl kılıcın kapısını açınca tam olarak ne oldu Cyrus ?"
"Kırmızı dumanlar," diye geveledim.
"Siktir, siktir," diye tekrarladı. Masanın üstündeki eşyaları yere doğru sertçe savurdu. "Sakin ol lütfen"
"Nasıl sakin olayım Cyrus o kılıç en güçlü Karanlık taraf lordunun." İşte şu anda başımdan kaynar sular döküldü. Bütün güç Valeria'nın içindeydi ve çok büyük bir güç. İçindeki güç bin yıla aşkın süredir o kılıcın içindeydi ve artık o güç Valeria'nın içindeydi.
"Şimdi ne yapacağız Ursula ?"
"Bilmiyorum, inan bilmiyorum."
"Yapacağım şey belli, onun yanına gideceğim."
"Saçmalama bu senin için çok tehlikeli. Vampir güçlerin olabilir, güneşte yanmıyor olabilirsin ama seni ortadan ikiye ayırma ihtimali çok yüksek !"
"Ne yapacağız o zaman ?"
"Bekleyeceğiz," dedi emin bir ses tonuyla.
Bu saatten sonra Valeria bizim için imkansızı oynayacaktı. Kim bilir o şatoya neler yaptı.
Kafamda bir sür düşünce vardı.
Saatler olmuştu ama hala Valeria konusunda hiç bir şey aklıma gelmiyordu. Ursula bana doğru geliyordu elinde kan dolu torbalar vardı.
"Al biraz iç, kendine gelirsin," deyip elindeki paket ikisini bana uzatıp yanıma oturdu. Bir yandan torbanın içindeki kanları içiyor bir yandan kara kara düşünüyorduk.
"Bence seni hatırlıyordur." deyip sessizliği bozdu.
"Nerden çıktı bu şimdi. Herhalde hatırlıyor."
"Sanmıyorum." Tekrar sessizlik moduna geçti. Sessizliği bozan bildirim Ursulaya gelmişti. Gelen mesaj Batı Lordundan gelmişti. "Ne demiş ?" Diye merakla sordum.
"Valeria hakkında." Deyince yanına yaklaşılıp telefonu elinden aldım.
"Hey ! Yavaş ol," deyip telefonu tekrar eline aldı.
"Dinle ben anlatacağım okuyup."
"Tamam.."
"Ufak bir sorunumuz var. Lordun adamlarını öldürmek yerine kendi tarafına çekmiş ve şimdi ise lordun peşinde."
"Siktir, oraya gitmemiz lazım ! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valeria İlk Kan +18
Vampire"Mezarlığın eski taşları, ay ışığının altında hüzünlü bir melodi gibi parıldarken, şehirin sessiz sokaklarında bir gizem hüküm sürüyordu. Geceye gömülen bu şehir, sırlarla dolu bir geçmişi saklıyordu; derin karanlıkta, vampirlerin gölgesi yavaşça uz...