2. BÖLÜM

18 1 0
                                    

Selammm.

Uzun bir süre olsa da yeni bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz.
Bölümde geçen şarkı:

Can Ozan, Damla Eker-Öyle Kolay Aşık olmam

İyi okumalar diliyorummm!! Yıldız atıp, Yorum yapmayı unutmayın.

***

"Hadi tanışın."

Pırıl'ın konuşması ile herkes bize doğru baktı. Biz? Yani o kumral çocuk ve ben. Yanlış anlaşılmasın. Normal şartlarda bana bakmaz bence. Yakışıklı. Okuldaki kızlar da onun peşindedir zaten.

Ona doğru döndüm. Gözleri sanki benden bir şey duymak istiyormuş gibiydi. Bir dakika. Gözleri...

Kehribar renkli gözleri vardı. Benim koyu kahverengi gözlerim onun yanında hiç bir şeydi. 

Kafamda çalan şey:

 "Öyle kolay aşık olmam,
 Ama senin ayrı bi' havan var. 
Seni gördüğümde beynim oyunlar oynar.
Yine görüşürüz hiç sanmam.
Yaşıyoruz çok farklı hayatlar.
Benim olmazsan burada bi' dakika durmam."

Ayaktaydı. Benden beklediği şeyler ağzımdan çıkmayınca bana doğru geldi ve tam önümde bir kaç adım kala durdu. Elini uzattı.

"Ben Kaner Pertev. Sen?" Ben de sana büyülenmiş bir mal. Allah'ım sen bu zorda kalmış kuluna yardım et.

Nasıl bu kadar etkileyici, güzel bakabiliyordu? Dudaklarımı kıpırdattım. Biri ile tanışmak bu kadar zor gelmemişti. Uzattığı eli tuttum. Sıcacık ve yumuşacıktı.

"Dilay Bade."

"Tanıştığımıza memnun oldum, Güzel Aşk Şarabım." BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM. NE DEDİ NE NE? Öyle güzel söylemişti ki sesinin kalın ve soğuk tınısı bu kelimeleri söylediğinde sıcacık yapmıştı.

Kimseye bakamıyordum ama seslerin uğultusu vardı. Kimseyi dinlemiyordum yani. Sadece bakışlarımın saçmalığını umarım abartmamışımdır.

" Yanlış anlaşılmasın; Dilay: ay gibi güzel parlak, Bade: aşk şarabı demek." 

Heeeeeee. Okey canısı. Bu bunları nereden biliyor?

"Birilerinin isimlerimin anlamını biliyor olması hoşuma gitti, sorun yok." diyerek gülümsedim. Ama sorun vardı. Yetmez miydi bu kadar büyüleme? 

Gülümsedi. İçimde bir şeyler olmadı değil. Sadece güzel gülüyor. Bir anlam çıkarmaya gerek yok yani. Ee birde güzel bakıyor.
Elim onun elinde. Onun eli benim elimde. Ne o çekti ne ben. Isısı bile gözleri gibi büyülü.  Sakin ol Bade. Sakin...

"Soyun yiğit miydi bari?" diye atılan Pars büyüyü bozdu desem? Yavaşça elimi çektim. 

Kaner bakışlarını benden çekerek Pars'a doğru baktı. Eli anlık havada kalsa da indirmesi de anlık olmuştu. 
"Soyumu bilmiyorum ama kesin olarak cesur olduklarını söyleyebilirim."

Pars göz devirdi. Ve bana baktı. "Yanıma gel." 

Tuttu şimdi bunun abilik devreleri. Zorlama yok. Yanımda olan Kaner'e gülümseyerek Pars'ın yanındaki mindere oturdum. Pars, kolunu benim omzuma atarak kendine doğru çekti. Kulağıma doğru fısıldadı: "Önce Gökalp denilen pislik sonra bu hıyar yemezler." 

Güldüm. "Gökalp niye pislik?"

"İçimden geldi."

"İcardi misin ki sen içinden gelsin?" bu sefer o da güldü.

"Bensiz ne konuşuyorsunuz?" diyen Pırıl'a baktık.                                                                     . 
Dudaklarını büzmüş, kollarını birbirine dolamış ve göğsünün altında birleştirmiş, gözlerini en masum hale getirmiş bize bakıyordu. Pars diğer boştaki kolunu havaya kaldırarak çenesiyle kolunu gösterdi. Pırıl'ın bunu görmesiyle dibimize tünemesi bir olmuştu. Tabii gelirken belinde biten uzun, sarı ve salık saçları havada süzülmüştü.

KALBİMDE SÜZÜLEREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin