"Yeterli bir sebep mi senin için?"

12 0 0
                                    




Çoğu şeyi kafam takmaz, anı yaşamak için yaşardım ben. Bu yüzdendir sürekli eğlenmek isteyişlerim. Şimdi Erenlerle konuşan Ece'yi sırıtarak izliyordum. Onun konuşması için zorlamıştım. Ve bir daha onlarla takılmayacaktık. Bunalmıştım. Ece'nin onlara uydurduğu bahane ise fazlasıyla komikti. Sürekli dışarı çıkıp gezen ve içen kişiler olmadığımızdan, onlarla fazlasıyla ters düştüğümüz hakkında yalanlar uyduracaktı. Salak değillerse elbet anlarlardı bunların bahane olduklarını.

Ece el kol hareketleriyle konuşurken Eren bana kısa bir bakış attı ve Ece'ye dönüp 32 dişini gösteren bir gülüş yolladı. Bu hareketine gözümü devirirken artık konuşmalarının bitmesini umuyordum. Bacak bacak üstündeki bacağımı sıkıntıdan sallayıp, uzun tırnaklarımla ilgilenmeye başladım. Konuşmalarının bitmesi için artık yalvaracak duruma gelmiştim. Sıkıntılı bir nefes eşliğinde sırtımı sertçe oturduğum banka yasladım ve kollarımı rahat bir şekilde yanıma attım. Önümden gelip geçenlere bakıyordum. Çoğu koyun sürüsü gibi aynı şeyleri giyiyorlardı ve bu düşünce göz devirmeme sebep oldu. Gözlerim kızların kıyafetlerinde takılı kalırken alışverişe çıkmam gerektiğini kendime hatırlattım ve son kez olması umuduyla gözlerimi hala konuşmakta olan sevgili arkadaşıma çevirdim. Ece elini Eren'in omzuna koydu ve sıvazladı. Bu hareketine karşılık Eren başını hafifçe eğip bana çevirdi gözlerini ve sol gözünü kırptı. Bu yaptığıyla kaşlarımı çattım. Salak mıydı bu çocuk?

Ece arkasını dönüp bana doğru yürümeye başladığında çok büyük bir şey yapmış gibi dudak büzdüm ve onu alkışladım. "Bravo Ece, yılın en uzun konuşma ödülü sende." Ece kaşlarını çatıp omzuma bir yumruk geçirdi ve onun bu hareketiyle güldüm. Hem kısa hem öfkeli.

"Ne laftan anlamaz bir şeymiş bu ya! Denizle konuşacağım, konuşacağım diye tutturdu." Dediklerine başımı salladım ve yürümeye devam ettim. Dediği şey kafama dank edince büyümüş gözlerimle Ece'ye döndüm.

"Ne demek Deniz ile konuşacağım?" Ece bana özürlüymüşüm gibi bakınca büyüttüğüm gözlerimi eski haline getirdim. "Okul çıkışında seninle konuşacak işte. Valla gerisi beni ilgilendirmez güzelim. Dediklerini yaptım ben. Onu ikna etmen lazım, edemezsen biz ne kadar konuşmasak bile o ve arkadaşları konuşacak eminim." Nasıl bir konuşma yapacaktım ki?

Ece koluma kol atıp sırıttı. "E, bu fizik, bu güzellik, bu boy pos boşuna yok değil mi canım? Neler diyeceğini şimdiden düşün bence, haydi kolay gelsin." Gözlerimi kısarak sınıfa koşan Ece'ye görmesede kötü bakışlar atıyordum.

"Ece buraya gel! Sıçtırtma ağzına kızım ya." diye koridorda arkasından bakınca tüm öğrencilerin gözünün üstümde olması kötü bir şey değildi ama ek olarak bir hocanın gözününde benim üstümde olması kötüydü. Hele ki kaşları çatık bir hocanın.

Gözlerimi büyüttüm ve istemsizce ağzımdan bir küfür çıktı. "Hasiktir ulan." Hoca dediklerimi dudağımdan okumuş gibi gözlerini daha da büyütünce mecbur yanına doğru ilerlemeye başladım. Yüzüme yapmacık bir gülüş yerleştirdim ve konuşmaya başladım. "Hocam benim sinirlenince dilim sürtüşüyor. Saçtırtma diyecektim." Hoca ne dediğimi anlamamış gibi bakınca daha da yakınına yaklaştım ve iyi öğrenci ifadesi takındım. "Yani hocam arkadaşın kağıtları bende. Onları saçmayayım anlamında." Hoca kafasını sallarken gülümsedim ve sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Hala bana bakanlar vardı.

Gözlerimi kıstım ve hepsini kısa bir bakışla hepsini süzdüm. "Önünüze baksanıza!" diyip elimi boynuma getirip bıçakmış gibi kestim ve onlara bir bakış daha yolladım. Hepsi yanlarındaki arkadaşlarıyla konuşmaya başlayınca gülmeden edememiştim. Hepsi süt gibilerdi. Arkamı dönüp hocaya yapmacık bir şekilde gülüp el salladım ve hızla sınıfa girdim.

**

Zil çaldığında herkes hızla ayaklanmıştı ama ben kıçımı kaldırmaya üşeniyordum.

"Deniz hadisene." Sesin sahibine çevirdim bakışlarımı. Ada. Zoraki gülümseyerek kalkarken çantamın içindeki defterleri ve kitapları sıranın altına koymuştum. Montumu üstüme geçirirken çantayı tek koluma taktım ve sınıftan Ada eşliğinde sessizce çıktım. Ece sınıf kapısına sırtını vermiş şekilde yeri izliyordu. Yanına gidip ayağımla ona vurdum. Gözleri bana çevrilirken tekrar sırıtmaya başladı. Elimle kafasına vurdum.

"Hayırdır ne sırıtıp duruyorsun? Ah yoksa Erenle konuşma meselem mi? Meraklanma güzelim neler diyeceğimi çok iyi biliyorum," dedim küstah bir şekilde. "Düşündüm yani." diyerek önden yürümeye başladım. Oysaki düşünmemiştim. Ne diyeceğimi de bilmiyordum. Ama bir tarafım konuşmayı onun başlatmasını istiyordu.

Ece koluma vurup eliyle arabanın kaputuna yaslanmış, sigara içen Eren'i gösterdi. Çekiciliğiyle yutkunmam uzun sürdü ama kendimi toparladım. Siyah bol bir tişört, siyah dar bir pantolon-ne çok dar, ne çok bol-, ve elindeki sigarasıyla bütün kızların ilgisini kendine çektiğine emindim.

Gerginliğim artarken Ece yatıştırmak ister gibi kolumu sıvazladı, "Evlenme teklifi almayacaksın sakin ol kızım, sadece konuşacaksınız." Kafamı sallandım ve silkelenip kendime geldim. Yanına doğru yürürken nasıl başlayacağım hakkında bir fikrim yoktu. Tam karşısında durduğumda dumanı üfledi ve beni kısaca süzdü. Bacaklarımın titremesini engellemek için birbirine bastırmıştım.

"Demek bizimle, daha doğrusu benimle takılmak istemiyorsun, Deniz." Dediklerinin gerçekçiliğiyle dudaklarım aralanırken diyecek bir şeyler arıyordum.

"Ne alakası va-" Yaslandığı kaputtan ayrılıp etrafımda dönünce söyleyeceğim şey yarıda kalmıştı. Karşıma geçip dumanı yüzüme üfledikten sonra sigarayı yere atıp ayağıyla ezdi. Gözlerini gözlerime çevirip dudaklarını araladı.

"Sandığın kadar aptal değilim galiba," dedi ve bana bakmayı sürdürdü. "Gerekli bir sebep bekliyorum." dedi. Gerekli bir sebep ne gerizekalı? Takılmak istemiyordum işte. Aklıma gelen fikirle dudağım yukarı kıvrıldı. "Sebebimi merak ediyorsun.. O halde söyleyeyim," dedim ve etrafında ağır adımlarla döndüm ve karşısına geçip gözlerimi gözlerine sabitledim.

"Görüşmek istemiyorum." dedim. "Yeterli bir sebep mi senin için?" Geri bir adım atarken yüzünden bunu beklemediği belliydi. Gözlerini kıstı ve geri attığım adımı kapatacak bir adım attı.

"Ama ben görüşmek istiyorum," diye diretti. "Peki bu senin için yeterli bir sebep mi?" Dediklerimi tekrar etmesine kaşlarımı çattım. Sözlerimi çalıyordu hayvan! Bir dakika benimle görüşmek mi istiyordu bu hayvan?

"Nedeni daha geçerli bir sebep olabilir." diye mırıldandım. Açıkçası nedenini fazlasıyla merak ediyordum. Nefesini dışarı üfledi ve elini saçlarının arasından geçirdi. Tamam biraz yakışıklıydı. Abartılacak bir yönü yoktu. Saçmalama diye geçirdim içimden. Herif gayet yakışıklı.

"Seninle vakit geçirmek hoşuma gidiyor." Sözcükler ağzından cımbızla alınmış gibiydi. Dediği şey üzerine güldüm. Daha çok -çünkü-böyle-istiyorum çocuğuydu. Takılmak eğlenceli olacaktı. Başımı salladım.

"Sen bilirsin." Lafım üzerine gülünce bende gülmüştüm.

"Akşam 8 de hazır ol. Seni bir yere götüreceğim." Arkasını dönüp yürümeye başlayınca yeni kafama dank etmiş gibi, "Nereye?" diye bağırmıştım. Alınmamıştı bile üstüne. Kabalığına kaşlarımı çatınca kendimi bu çocuğu düzelteceğim konusunda telkin ettim ve arkamı dönüp yavaş adımlarda sırıtarak Ece'ye doğru yürümeye başladım.

Benden önce SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin