Eren benim için yakışıklı olmasından başka bir şey ifade etmiyordu. Bu yüzden artık daha fazla konuşmayacak ve görüşmeyecektim. Ama bunu yapmam içinde o arkadaşlarının ortamından çıkmam lazımdı. Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra yataktan kalktım ve okula gitmek için hazırlandım. Okul formasını pantolonumun içine sokarken bugün makyaj yapmayacaktım. Üzerime montumu alıp odadan çıkarken karnım açtı ama sabah erken saatlerde bir şey yiyemiyordum. Harley davidsonları ayağıma geçirirken homurdanıyordum. Ne ağır ayakkabıydı be!Minibüsten inip keyifli bir şekilde yürürken gözlerim sarı bir kafa arıyordu. Telefonumun saatine baktığımda 7 dakika geç kalmış olduğumu fark ettim. Ecenin ağzıma sıçacağını biliyordum tabiiki de.
Bir yere oturmuş çatık kaşlarıyla etrafı izleyen Ece'ye temkinli adımlar atarak yanına gittim yanağına kocaman bir sulu öpücük kondurdum.
"Günaydın, güzelliğim!" Ece gözlerini bana çevirdi ve tatlılığım karşısında çatık olan kaşlarını daha fazla öyle tutamadı ve bir kahkaha patlattı.
"Ya Deniz, ben senin bu sırnaşıklığınla ne yapacağım?" Sevimli bir şekilde ona bakarken gözlerimi kıstım ve dibine girdim. "Ne yapacaksın biliyor musun? Bu sırnaşıkla okula gideceksin." Okulu hatırlattığım için gözleri büyüdü ve kısa olmasına rağmen hızlı hızlı adımlar atarak beni kolumdan çekiştirdi.
"Kızım geç kalırsam babam beni çok sever." Küfür edemeyişine sırıtma eşliğinde bakarken kafamı onaylar bir şekilde salladım. "Hemde öyle bir sever ki Ece.. Sen sen olamazsın." Sıkıcı bir yavaşlıkla gözlerini devirip beni daha da hızlı yürümeye zorlarken havanın soğukluğuyla ellerimi ceplerime yerleştirdim ve okul yoluna bin türlü lanet ettim.
Okulun sokağına girdiğimizde saate baktığımda sadece 1 dakikamızın kaldığını gördüm ve Ece'ye döndüm. "Hadi tabanlara kuvvet yavrum." Kafasını hızlı hızlı sallarken elimle omzuna vurdum ve aynı anda ne kadar komik durduğumuzu umursamadan öğrenciler içinde okula doğru koşmaya başladık. Çoğu kişiye yanlışıkla çarptığım için homurdanıyorlardı ama yapabilecek bir şeyim yoktu. Zaman kısıtlıydı ve bu yüzden dönüp özür dileme gereksiniminde bile bulunmuyordum. Merdivenlere geldiğimizde elimi dizlerime koydum ve nefes almaya çalıştım. "Sigaranın zararları.." diye mırıldandım Ece'ye bakıp.
Hocanın anlattığı konuyu dinlemeyip yağmurlu hava dolayısıyla hafif dalgalanan denizi izliyordum. Hala denizli bir okulda okuduğuma alışamıyordum. Denizi çok severdim. Kışın dalgalı denizleri izledikçe rahatladığımı hissederdim. Nedenini bilmiyorum ama deniz, özellikle dalgalı deniz içimdeki dertleri bir köşeye atıp beni mayıştırırdı. Bu yüzden ismimin Deniz olmasını ayrı bir seviyordum.
Zille çaldığında, "Okundu!" diye bağıran çocuğa, dediği söze karşılık gülümsemiştim. Yanıma Ada ve Ece'yi alıp kantine gitmiştim. Oturup sohbet ederken ikisinin iyi anlaşmasına sevinmiştim. Ada çokta olmasa güzel kızdı ve fazlasıyla saftı. Tam istediğim tarzta bir kız değildi ama sınıfta tek takılmaktansa bununla idare edebilirdim. Ada tuvalete gitmesi gerektiğini açıklayarak masadan kalkmıştı. Ada'nın gitmesini fırsat bilerek masa üzerinden Ece'ye eğildim.
"Benim o içki tayfasından uzaklaşmam lazım, Ereni unutmak için yani." diye fısıldadım. Ece gülümseyerek omuz silkti. "E uzaklaşalım o zaman."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benden önce Sen
Romanzi rosa / ChickLitLiseye en yakın arkadaşıyla gelen bir genç kız, Liseye tek başına sonradan gelen delikanlı, İkisinin karakterleri birbiriyle tamamen zıt ama bildiğimiz bir şey var ki, Zıt kutuplar birbirini çeker. Evet bu kutuplar birbirini çekecek ama ikisininde b...