Eve girip kapıyı kapatırken ayakkabılarımı eline alıp dolaba koydum ve anahtarı delikten çıkarıp ayağımla kapıyı kapattım. Her yer karanlıktı. Annemin olmaması da çok kötüydü. Nefesimi dışarı verip odama doğru gitmeye başladım. Çantamı yere atarken telefondan mesaj sesleri geliyordu. Gelenlere bakarken Ada'nın mesajlarını görmüştüm. Mesajın üstüne tıklayıp whatssapp'ı açarken gelenleri okuyordum.
'Ben Ada. Yarın okulda gezi yapılıyormuş sanırım çoğu kişi gidecek. Dersler büyük ihtimalle boş geçecek. Ben okula gitmeyeceğim Deniz, ya sen?'
Cuma günü okula gitmemek mükemmel bir şeydi. Sebepsiz yere mutlu olurken gitmeyeceğime karar verip Ada'ya mesja yazmaya başladım.
'Tamam ben de gitmiyorum. Böyle bir gün kaçırılamaz!'
Ada'nın yazmasını beklemeden diğer sohbetlere bakmadan Ece'nin ismine tıklayıp yarın okula gitmeyeceğimi belirttim.
'Gezi şeysi varmış değil mi? Tamam lan bende gitmeyecektim zaten. Yatıp zıbaralım.'
Yazdıklarına gülerken Adadan mesaj geldiğini belirten sesle Eceye yazmaya başladım.
'Ben gitmezsem sen gidemezsin zaten karı kes.'
Adanın mesajına baktığımda 'ne yapıyorsun lan' yazdığını görünce şaşırmıştım. Hemen samimi olabiliyordu. Fazla yılışık insanları sevmezdim ama işime geliyordu böyle olması. Bir süre Adayla konuştuktan sonra telefonu sessize alıp kitledim ve yataktan kalkıp dolabımın başına geçtim. Mickey'li pijama takımımı alarak yatağımın üstüne koydum ve tuvalete gidip elimi, yüzümü yıkadım. Üstünü değiştirdikten sonra yüzümdeki makyajı silip saçlarımı tepede rahat bir şekilde topladım. Rahat bir şekilde yatağıma uzanırken çoğu şeyi düşünüyordum.
Artık arkadaş sıkıntı yoktu. Ama tam anlamıyla istediğim şeylerle olmuyordu. Bazı şeylerin üzerinde çok fazla durduğumu fark ederek çok düşünmeden o düşünceleri kafamdan atarak yataktan kalkıp mutfağa yöneldim. Dolabı açıp bir şeyler bulmaya çalışırken aç olmadığımı fark edip dolabı kapatıp kahve dolabına yöneldim. Kahve ve süt tozunu alıp tezgaha koyarken bardak çıkardım ve su ısıttım. Ellerimle ritim tutarak suyun ısınmasını beklerken suyun ısındığını belli eden tok bir ses çıkınca suyu bardağa döktüm ve kahve ve süt tozuyla karıştırdım. Odama geçerken yatağımın camın önünde olmasını seviyordum. Perdem kalın olmadığı için her şey çok net gözüküyordu. Şiddetli bir yağmur başlamıştı. Yağmur yağmasını seven sayılı insanlardanım sanırım. Soğuk, kasvetli, gökyüzünün tamamının gri ve siyah karışımı koyu renkli bulutlarla kaplı, dışarıda kimseyi bulamayacağınız bir havayı sıcak, güneşli, cıvıl cıvıl bir havaya tercih ederdim.
Kitabımı elime alıp yatağıma geçtim ve yastığı sırtıma göre ayarlayıp buharı tüten kahveyi elime aldım.
Sayfaları çevirip kitapla bütünleşirken bütün sıkıntım, derdim kitaptaki 'Mia' karakteri olmuştu. Her şey yerle bir olup toz dumana karışırken kitap yanıbaşımda benimle birlikte duruyordu. Sayfalarda kendimi kaybederken kapı zilinin sesiyle kaldığım yeri işaretledim ve ayağa kalktım. Büyük ihtimalle annem gelmişti.
"N'aber güzelim?" Annemin sesiyle bakışlarımı yerden alıp asansör kapısına baktım. Neşesi yerindeydi. Gülümsedim.
"İyilik anneciğim, senden?" Elindeki poşetleri büyük bir hızlılıkla içeriye koyarken derin derin solumaya başlayarak elini önüne pervaz yaparak 'eh' deresine salladı. İçeriye geçip üstündekileri çıkardıktan sonra mutfağa ilerledi.
"Bir şeyler yedin mi Deniz?" Geldiğimden beri tek içtiğim şeyin kahve olduğunu amınsayarak başımı sağa sola salladım.
"Eh be kızım bu saate kadar ne diye aç kalıyorsun ki? Ben olmasam hiçbir şey yemeyecek misin sen?"
"Tabii ki yiyeceğim." Tabii ki yemeyeceğim.
"Hadi hadi." Ellerini beni kovuşturur gbi önümde salladı. "Odana geç eksikliklerini hallet. Yemekleri ısıtınca çağırırım." Sırıtarak yanağına sulu bir öpücük kondurdum.
"Harikasın kadın!" Hoplaya zıplaya odama geçerken kitabımı elime alıp kaldığım yerden devam etmeye başladım.
'Artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum. Çünkü hayatın ne kadar değerli olduğunu öğrendim... Hiçbir şeyi, özellikle de hayatı hafife almaz oldum. Artık hiçbir günümü boşa geçirmiyorum. Çektiğim acıların bir karşılığı olduğunu öğrendim...'
Zaman hızla akıp geçerken annemin bana seslendiği duyarak yataktan fırladım. Acıkmaya başlıyordum ve tek isteğim ev yemeğiydi. Kurulu sofrayı görünce sandalyeyi çekip hemen yerime kuruldum ve annemi pohpohlamaya başladım. Patates yemeği ve salçalı makarnayı görünce iştahım bin kat daha kabarmıştı. Çatalı elime alıp haldur huldur yemeye başlarken ne kadar aç olduğumun farkına varmıştım.
"Ellerine sağlık canım. Çok güzel yapmışsın. Okuldaki yiyeceklerden sonra senin yemeklerine hasretim!" Annem dediklerime gülerken kaşlarını çatıp çatalını bana doğru yönlendirdi.
"Evden bir şeyler ye çık diyorum Deniz. Okulda da bir şeyler yemiyorsun kırarım bacaklarını." Her zaman ki yemek konusu olduğu için gözlerimi devirdim.
"Anne biliyorsun ki sabahları kalkar kalkmaz kahvaltı edemiyorum."
"Beni ilgilendirmiyor." Yemeğine devam ederken bakışlarımı yemeğime çevirip guruldamaya hazır mideme nefis yemekleri göndermeye başladım. Tabağımı tezgaha koyarken annemi yanağından öptüm.
"Odamdayım." Odama geçerken annemin bağırışını duyup geri adım attım.
"Efendim?"
"Ablan bugün arkadaşında kalıyormuş." Görmesede kafamı salladım.
"Tamam." Kapımı kapatıp yatağıma geçerken yarın okula gitmeyeceğimin zevkiyle yatağa kıvrıldım. Madem okula gitmeyecektim evde de durmama gerek yoktu. Eceye ödemeli atıp aramasını bekledim. Aradığını görünce cevaplaya basıp telefonu kulağıma götürdüm.
"Bonjour mösyö." Homurdandı.
"Sensin mösyö. Madame diyeceksin kızım bana! Anlatamıyor muyum! Madame!" Sinirlenmesine gülerek cevap verdim.
"Sana mösyö daha çok yakışıyor yakışıklı."
"Ah evet evet hep öyle derler, yavşama güzelim. Evet haberler ne? Ne diye arıyorsun bu saatte?"
"Sanane lan! Arayamaz mıyım?"
"Ararsın ararsın. Allah kahretsin ki ararsın canım benim."
"Diyorum ki yarın bir şeyler yapalım."
"Tamam bizimkilerle kadıköye gideriz." Gözlerimi kısıp düşündüm. Kadıköyden bıkmıştım ama olabilirdi.
"Kaçta?"
"Bilmem sen kaç gibi istersin?" Düşündüm. Erken kalkmadığım için geç bir saat düşündüm.
"2 falan uygun mu?"
"Tamamdır."
"Tamam lan kapa sesini bile duymak istemiyorum bıktım senden. Yarın da görüşücez lanet olsun ya!" Ece gülerken bende güldüm.
"Ne kadar güzel karşılıklı duygularımız. Hadi yavrum kapa."
"Tamam be. Hadi görüşürüz." Sesli öpücük attıktan sonra telefonu kapadı. Yanıma koyarken elim kitapa gitti ve elime alıp yine kendi hayatıma dönmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benden önce Sen
Chick-LitLiseye en yakın arkadaşıyla gelen bir genç kız, Liseye tek başına sonradan gelen delikanlı, İkisinin karakterleri birbiriyle tamamen zıt ama bildiğimiz bir şey var ki, Zıt kutuplar birbirini çeker. Evet bu kutuplar birbirini çekecek ama ikisininde b...