Telefon sesiyle bir küfür savurarak elimi yastığın altına götürüp gözlerimi yarı yarıya açıp cevaplaya basıp kulağıma götürdüm."Ne var lan? Haftasonu da mı uyuyamayacağız?"
"Sana da günaydın canım. Laf yapıyorsun ama saat 12. Kalk hazırlan kadıköye gel bizimkilerle buluşuyoruz." Kafamı yastığa bastırarak ofladım.
"Bizimkiler kim amına koyayım Ece. Ya kızım bin kere diyorum program varsa akşamdan söyle uyandırma diye!"
"Maşallah uyanamamışsın ama küfür de ağzından eksik olmuyor. Deniz ve onların arkadaşları işte hadi tam 1 de boğada ol öptüüm!" Telefonu yatağa koyarak yorganı başıma kadar çekip uyumaya karar verdim. Tabii ki de gitmyecektim. Hiçbir güç beni şu an yataktan kaldıramazdı. Tekrar telefonun sesiyle gözlerimi açıp kulağıma götürdüm.
"Ne var lan? Ne var?"
"Uyanmadığını biliyorum Deniz kalk yüzünü yıka hadi ya." Göremeyeceğini bildiğim halde başımı sağa sola salladım.
"Hayır işte gelmeyeceğim, uyuyacağım. Uykumun çok selamı var sana hadi görüşürüz!"
"Bende diyordum ki bayadır içmiyorduk hepimiz içerdik hem Denizinkileri ben öderdim diye düşünüyordum ama sen bilirsin canım. Hadi sana iyi uykular." Gözlerimi pörtletip yorganı üstümden fırlattım.
"Tamam! Yemin ediyorum kalktım! 1 de ordayım." Ecenin gülmesini duyunca ciddi olmadığını düşünecektim ama böyle bir şey yapmazdı.
"Ama söz ver." Oflamasını duyunca telefonu kulağımı sıkıştırıp saçımı topladım ve banyoya yürümeye başladım.
"Söz. Hadi kapatıyorum geç kalırsan ödemem ona göre." Telefona sesli öpücük gönderip kapattım ve elimi yüzümü yıkadım. Saçlarım kirli değildi, duş yapmama gerek yoktu. Dişlerimi fırçalayıp banyodan çıktım. Tabi bir de ne giyeceğim derdi vardı. Dolabı açıp ne giyeceğime karar verirken sırtımı kaşıyordum. En sevdiğim kotum olan açık mavi yüksek bel kotu yatağa fırlatıp üstüne giyecek bir şeyler aradım. Üstüne yarım kollu bisiklet yakalı "ugh" yazılı siyah tişörtümü de çıkarıp yatağa attım. Dolabın kapağını kapatırken havanın sıcak olmadığı aklıma geldiği için gri -kalçalarımı kapatan- uzun hırkamı aldım. Üstünü giyindikten sonra gözlerime kalem çekip rimel sürdüm ve omuzdan asmalı siyah çantamı aldım. Altıma siyah uzun botlarımı geçirip dışarıya çıktım. Saçlarımı açıp aşağıya inerken saate bakmakla meşguldüm. Gülümsedim. Geç kalmayacaktım.
Boğaya geldiğimde Eceyi görüp sırıtarak yanına gittim.
"Bira kraliçesi nasılmış bakalım?" Tokalaşmamızı yapıp yürümeye başladık.
"Bana bak Deniz. En fazla 3 tane bira içebilirsin. Zengin değiliz biz de yani!" İmasına gülerken kafamı salladım.
"En yakın arkadaşımı hiç zor durumda bırakır mıyım?" Kafasını tabi tabi der gibi salladı.
"Ee nerde bunlar?" Eliyle gösterdiği yere bakınca orda olduklarını anladım ama okulda gördüğümden daha fazlalardı ki bu gerilmem için yeterli bir sebepti.
"Gerilmene gerek yok hepsi Deniz gibi kafa çocuklar rahat ol." Demesi kolaydı tabii!
Yanlarına ilerleyip Ecenin herkese selam vermesini izledim. Tanıdığım pek kişi olmadığı için kime selam vereceğimi kestiremiyordum. Yanımda bir hareketlilik hissedince oraya döndüm. Deniz yanağımdan öpüyordu. Bende hızla karşılık verip gülümsedim. En azından biri selam vermişti. Masaya oturunca bir çocuk gelip ne istediğimizi sormuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benden önce Sen
ChickLitLiseye en yakın arkadaşıyla gelen bir genç kız, Liseye tek başına sonradan gelen delikanlı, İkisinin karakterleri birbiriyle tamamen zıt ama bildiğimiz bir şey var ki, Zıt kutuplar birbirini çeker. Evet bu kutuplar birbirini çekecek ama ikisininde b...