"Deniz, Deniz ne isimmiş be!"

19 1 0
                                    

Duvar saatlerinden anlamayan biri olarak dersin bitimini saate bakarak hesaplamaya çalışmak çok büyük bir ironi. Girdiğim dersin edebiyat olması benim için daha sıkıcı olmasına yetmişti.

"Kızım sen şu yerden itibaren yazmaya başla, eksikleri arkadaşlarından tamamlarsın." Başımı sallayıp çantamı kucağıma alıp fermuarı açtım ve defter kalemi aldım. Dik oturmuya özen göstererek yazmaya başladım. Tamamen kotamı doldurduğumda sağ ayağımla yerde ritim tutmaya başladım ve zilin çalması için dua ettim. Ve tabii ki zil çalmadı. Pes ederek kalemimle defterime bir şeyler karalamaya başladım. Bayağı vaktimi almıştı ki zil çaldı. Mutlulukta defterimi kapatırken hızla yerimden kalktım ve ellerimi rahat bir şekilde hırkamın ceplerine soktum. Salına salına Ecenin sınıfına yürürken onunda bana doğru yürüdüğünü görmüştüm.

"Deniz bu teneffüs 45 dakikaymış gel diğer binadakilerin yanına gidelim." Yüzümü buruşturdum. "Diğer binadakiler kim sikik?"

Gözlerini devirip ağzını araladı. "Lan işte- Noluyor lan sana sen bu kadar küfürlü konuşmazdın?" Ne dediğinin farkına varıp tuttuğum nefesi dışarı bıraktım. "Çok gerginim oğlum ya! Gelme üstüme. Bugün küfür kotam yok." Gülerek kolumu çekip peşinde sürüklemeye başladı. Bahçede yürürken bahçesinin çok güzel olduğunu fark ettim. Çok değişik bir havası ve biçimi vardı. Üniversitelerin kampüs alanlarına benziyordu. Ben bunları düşünürken yanımda Ecenin biriyle yanaktan öpüştüğünü gördüm. Kafamı çevirip dikkatli bakıp kim olduğunu anlamaya çalıştım. Aynı ortamda bulunan bir arkadaşıydı sanırım. Ayağında postalları bol kirli gri pantolonu ve bu havaya fazla ince gelen siyah bisiklet yaka siyah bir tişört giymişti. Kafasıyla beni selamlayıp elini uzattı.

"Deniz." Elini tutarken ismimi söyleyince ne kadar komik olacağını düşünüyordum.

"Deniz." İsmimi söylememle ufak bir kahkaha atması bir olmuştu.

"İsmimi karşımdaki bir çok kişide duymuştum ama kız olunca daha faklı oluyormuş." Dediklerine tebessümle karşılık verip bir adım geriye çekildim. Deniz, Eceye yaklaşıp kolunu omzuna atıp dağıtırcasına saçlarını karıştırdı. "Naber cüce?" Bu lafa gülerken Ece kaşlarını çatıp bana bakarken Denize laf yetiştirmeye çalışıyordu. "Ben cüce değilim Deniz! Sen fazla uzunsun. Sende bir şey söylesene Deniz!"

"Hey burda iki tane Deniz var. Hangi Deniz hangi Deniz?" Deniz eline beşlik çakmamı belli ederek elini havaya kaldırdı. Beşlik çaktığım sırada Ece Denizden kurtuldu ve saçlarını eliyle taradı.

"Sizi ben tanıştırdım ama bakıyorum hemen kaynaştınız Deniz ve Deniz!"
İki aynı ismin sürekli söylenmesi çok komikti. Hele ki bunu çatık kaşlarıyla sinirli gözüken Ece söylüyorsa.

"Minik, burda Deniz'e beni savun diyemezsin çünkü Denizde benim boyumda." diyerek aynı boyda olduğumuzu söyledi Deniz.

"Ay tamam be! Deniz, Deniz ne isimmiş! Anneleriniz koyarken çok düşünmüş belli!" Anladığım kadarıyla Ece'nin sinirli halleri birtek beni neşelendirmiyordu. Deniz sırıtırken yanına aynı boylarda esmer bir çocuk geldi.

"Oğlum nerdesin ya? Kantinde bekliyorum seni yarım saattir." Deniz kafasıyla bizi işaret edince çocuk bana baktıktan sonra gözleri Ece'de gereğinden fazla oyalanınca sırıtmaya başladı.

"Vay minik! Nerelerdesin Denizciğinde seni sorup duruyordu." Ece boyuna fazla takık biriydi. Sürekli ona minik denmesi çatılan kaşlarından memnun olmadığının belli bir göstergesiydi.

Ece duruşunu düzeltip önüne düşen saçlarını kulağına sıkıştırıp konuşmaya başladı. "Sanada merhaba Boracığım." Adının Bora olduğunu öğrendiğim çocuk Eceye sırıtarak yaklaşmaya başlayınca Ece geriye gidip elini havaya kaldırıp dur işareti yaptı.

Benden önce SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin