Mardinde zaman farklı akar, bulutlar hızlı geçer,Atlar dolu dizgin koşar bir hiçliğin ortasında yetişemezsin hızla gelip geçer. Ama hayat; hayat yavaştır buralarda , zaman yavaş geçer tıpkı yaralarımız gibi , kolay kolay iyileşmeyen ,kabuk baglamayan yaralarımız gibi .
Geçmesi en uzun sürense kendimize açtığımız yaralarımızdır. Ne yapmaya çalışırsan çalış, ne olmak istersen iste sen tercihlerin kadarsın. Bazen kendi tercihlerin ,bazen de başkalarının tercihlerin kadar İnsanı en çok acıtan da budur galiba .İçimdeki çocuk avaz avaz bağırıp çocukluğunu arıyordu ve ben koskoca dertlere sahip bir insana dönüşüp bu yaşta büyümüştüm . Ne acıydı çocuğuma çocukluğunu verememek !!!
Yanlızlığın eseri olmuş bedenim tüm ruhumu sarmıştı adeta ve ben kurtulmak için çabalamaktansa yanlızlığımla dertleşiyordum.
Boşa geçen bilmem kaçıncı gündü ayakta kalmaya çalışmakla uğraşırken bir yandan da olup biteni öylece izliyordum. Hiç bir şeyi degistiremeyecegini bile bile öylece durup izlersin ya hani bunun çaresizliği sarar tüm bedenini tıpkı öylece izliyordum bende . İçimdeki ses bu böyle nereye kadar diyip duruyordu sürekli. Söylesenize hayata bir sıfır geriden başlamış, yaraları olan ve o yaraların üzerine gün geçtikçe yenileri eklenen biri neyden medet umsun, hangi yaralarını sarmakla mücadele etsin ?
Kendini haklı görmekten başka bir şey yapmayan ve sürekli karşısındakini eleştirmekle uğraşan birileri sarmıştı adeta etrafımı. Beynim bana talimatlar verdikçe ben inkar ediyor ve ne düşüneceğimi bilmiyordum .
Hastaneden çıkalı tam üç gün olmuştu ve ben iki kişilik bedenden tek kişi olarak çıkmıştım oysa ne hayaller kurmuştum onunla hepsi yarım kaldı . Evlat acısı bambaşkaymış o gün oğlumu kendi ellerimle toprağa verdim ben sadece oğlumu da degil awzemden geriye kalan her şey de oğlumla toprak altında kaldı geriye bir tek nefes almaya devam eden ruhu çekilmiş bir ceset kaldı.
Ferzanı bu üç gün içerisinde sadece oğlumun cenazesinde gördüm görmekte istemiyorum zaten bugün aşiret toplanacak ben söyledim toplanmasını kan davası uğruna berdel ile yapılan bir evliliğin son bulması için çağırdım onları çünkü bir bedel ödendi ve bunu benim kendi ellerimle toprağa koyduğum oğlum ödedi bu gün Ferzan ile Awzemin son berdel günü .
Kapının çalmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım mihra gelmişti"Yenge aşiret gelmeye başladı bav üstünü giyinsin hazır olsun çağırınca gelir dedi "
Hiçbir şey söylemedim ona oda bir cevap bekler gibi durmuyordu zaten kapıyı kapatıp yanıma geldi
"Yenge hep böyle mi olacak benimle de mi konuşmayacaksın ? "
Tek kelime dahi etmek istemiyordum o kadar bitik vaziyetteydim.
"Neyse ben seni yalnız bırakayım ha bu arada belki bilmek istersin abim mesajları görmeden Sibel silmiş hepsini o mesajları görseydi gelirdi eminim Yenge "
Diyip çıkmıştı. Ne fark ederki mihra benim oğlum benden gittikten sonra , ferzana o kızı yanından uzaklastirmayarak zaten bazı şeyleri göze almamış miydi ki ? Sen baba olacak adam değilsin Ferzan ağa!!!
Yerimden usulca kalkıp siyah işlemeleri olan elbisemi giydimAwzemin giydiği elbise
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVZEM (Berdel )
Genç Kız EdebiyatıBu dünya yarım kalmışliklar müzesi tamamlanan bir hikaye görmedim ben . Kiminin son çayı yarım kalır bardakta, kiminin bir tabak yemeği ,kiminin de dudağında cümlesi, ama en acısı o yarım kalmışlığın kendisi olmak belki de en çok kahreden de bu ins...