6.bölüm

131 0 0
                                    

"Neler oluyor, neredeyim ben?" diye mırıldandı Enzel Dünyanın dönüşünün yüzlerce kat artmış, bir tek kendisi sa bit kalma gibiydi. Etrafındaki her şey hızla dönüyordu.

Bulutlar, ışıklar, karanlık, ay, ağaçlar, evler... Her şey iç içe girmiş, bir girdap gibi dört bir yanını kuşatmıştı...

Buraya nasıl geldiğini anımsamaya çalıştı. En son arkada şuyla birlikte lokalden çıkmıştı. Arabaya binerken, karanlığım içinden birisinin kendisini izlediğini fark etmişti. Gözleri ul ayal parlayan, uzun siyah saçları iki yandan omuzlarına vuran, üzerinde uzun bir beyaz elbise olan bir kadın. Kadına dikkatle bakandığı esnada kadın gözden kaybolmuştu.

Kısa bir süre sonra ayrı kadın bu kez yolun karşısında bekliyordu. Araba lokalden çıkıp dönerken bakışları üzerindeydi. Farlar üzerine vurduğu esnada gözden kaybolmuştu. Çok kasa bir süre sonra, eski virane bir evin önünde durdu. Yanından huzla geçtiklerinde sadece parlayan gözleri hareket etmişti.

Az ileride, asfalt yola çıktıklarında, yolun kenarında yine o
Birkaç yüz metre sonra bir kez daha...
Elli metre sonra bir kez daha...
On metre sonra bir kez daha...
Her seferinde parıldayan gözler...

Inmişti arabadan. Karanlık bir yolun ortasında. Rüzgârla sallanan ağaç dalları dışında etrafında başka hiçbir şey yoktu. Kadına bakındı. Defalarca gördüğü kadıma. Kadın son kez yo lun karşısında, tellerin arkasında göründü.

"Sen de kimsin?"

Enzel'in sesi kadına ulaşmadan kadın yok oldu.

Bir nefeste karşıya geçerek telleri sıkıca kavradı. Yerinden sökmeye, tellerin arasından girmeye çalıştı ancak başaramadı. Az ilerde, zifiri karanlığın içerisinde yeniden gördü. Gözlerindeki parıltı ay ışığını kesiyor ve onu davet ediyordu.

Kenardan bulduğu irice bir taşı tellere doğru fırlattı. Bel seviyesinde tellere çarpan taş, tellerin bir kısmını parçaladı. Geri kalanı elleri ve ayaklarıyla aşağıya doğru ayırdı. Bir hamlede tellerin arkasına geçip karanlığın içerisine bakındı. Kadın daha da ilerlemiş, aynı bakışları sunmaya devam ediyordu.

Ağaçların arasına girip peşinden devam etti. Her on adımda bir kadın gözden kayboluyor ve birkaç metre ileride yeniden ortaya çıkıyordu. Hışırtılar ve rüzgâr sesi dışında bir ses gelmiyor, kuytu bir boşluğa doğru ilerliyordu.

Kadın biraz daha ileride, bu kez iki ağacın ortasında durdu. Iki elini birden yanlardan omuz hizasına kadar kaldırdı. Daha sonra aynı hizayı koruyarak ön kısmında ellerini yakınlaştırdı. Avuç içlerinde görünmeyen bir şey tutuyor gibi parmaklarını ayırdı. Hemen ardından "Gel" dercesine bir hareketle göğüslerine doğru çekti.

Kadına doğru adımlarını hızlandırdı. Kadın artık kaybol muyor, olduğu yerde bekliyordu. Hızlandı, hızlandı, hızlandı ve tam önünde durdu. Parıldayan gözlerine bakarak, "Sen de kimsin?" diye sordu.

Kadının ilk olarak yüz kasları hareketlendi. Dudakları kenarlarına doğru çekildi ve zoraki bir gülümseme meydana geldi. Hemen ardındansa sıkça duyduğu o tiz kahkaha... Kahkaha sesi kadından mı yoksa başka bir yerden mi geliyordu ayırt edemedi.

"Sen de kimsin?"

Kadın bir anda kayboldu ve hemen sol tarafında yeniden belirdi. Vücudunu ona doğru çevirdi. Bunun üzerine yeniden kayboldu ve bir sol tarafında daha ortaya çıktı. Yeniden vücu dunu o çevirecekken tam arkasına, arkasına dönerken diğer tarafa sıçradı. Kadın hızla etrafında dönerken peşi sıra dönmeye çalıştı. Dengesini yitirmemek için tıpkı kadının ilk yaptığı gibi kollarını açtı. Döndükçe etrafındaki ağaçlar, bulutlar ve ay da dönmeye başladı. Her şey dönerken bir duruyor, kendi durduğunda ise kadın dönüyordu.

Birkaç seri turdan sonra etrafında her şey dönmeye başladı. Bedenini sabitlemesine rağmen döngüden kurtulamıyordu. Her şey o kadar hızlanmıştı ki yüzüne vuran rüzgârdan artık etrafındakileri seçemiyordu. Bir girdabın orta yerinde hapsolup kalmış gibiydi. Adım atıp kurtulmaya çalışıyor, her adımında girdap onunla birlikte ilerliyordu.

"Neler oluyor, neredeyim ben?"

Kendi sesini saniyeler içerisinde defalarca yeniden duyuyordu. Girdabın yankılaması bir tokat gibi yüzüne çarpıyordu.

Ellerini ileriye doğru uzatıp girdabı delmeye çalıştı. Parmakları girdapla temas eder etmez acıyla sızlandı.

Son kez var gücüyle bağırdı: "Neler oluyor, neredeyim ben?"

Karşılık olarak sadece tiz bir kahkaha duydu. Kahkahanın ardından girdap yavaşlamaya başladı. Yüzüne vuran rüzgâr gücünü kaybetti. Etrafında dönen her şey yavaşladı, yavaşladı, yavaşladı ve durdu. Hemen önünde, ayın yansımasının yüzüne vurduğu bir parıltı doğdu. Ellerini gözlerine perde yaparak parıltıya doğru baktı. Parıltı bembeyaz bir kumaştan yayılıyordu.

Bütün dikkatini verdiği esnada karşısında beyaz elbiseli kadını gördü. Yüzündeki zoraki gülümseme hålen duruyordu. Sol kolunu yavaşça kaldırdı. Kolu bir anda uzamıştı. Buruş- muş parmakları yüzünü teĝet geçti ve yukarı çıktı. Parmaklarıyla yukarıyı işaret ediyordu.

Enzel hafifçe kafasını yukarı kaldırdı. Parmakların işaret ettiği yöne çevirdi. Ağaca, ağacın dallarına baktı. Gözleri bir anda yuvalarından fırlayacakmış gibi açıldı. Bir çift sarı göz, dalların üzerinden kendisine bakıyordu. Onu görünce bir anda yere yığıldı.

"Baba, baba iyi misin?"

Gözlerini zar zor açtığında, karanlık bir yerde ağaçların arasında yatıyordu. Birisi kafasını tutmuş, bacaklarının üzerine yatırmış ve panik bir hålde bileklerini ovalıyordu.

"Baba, baba iyi misin?"

Ayağının solgun ışığı yanındaki kişiye vurunca Atlası fark

etti Hafifçe doğrulmaya çalıştı ve kısık bir sesle aynı cümleyi

tekrarladı.

"Neler oluyor, neredeyim ben?"

BODRUM KATI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin