Olayın üzerinden bir hafta geçti. Bu süreçte Adem, Yılmaz Abi'nin avukat arkadaşının yardımıyla ceza alıp tutuklandı. Sorunlar bitti mi diye sorarsanız, tabii ki de bitmedi. Başta Hatice Teyze olmak üzere Adem'in akrabaları ve Musa, Mihrimah'ın üzerine çullandı. Nasıl öz babasını hapise attırırmış? Hiç mi utanması yokmuş? İşitmediği laf kalmamıştı kızcağızın şu geçtiğimiz haftada. Halbuki hesap soranların hiçbiri bu güne dek dememişti Adem'e, yazık bu kıza diye. O senin canın, kanın yapma dememişlerdi. Ne acı...
Güzel şeyler de olmuştu ama. Mihrimah ile Yılmaz Abi'nin istemesi var mesela bu akşam.
Yılmaz Abi'nin sevgisinden bihaber olsa da Feride Teyze ve biz ikna edebilmiştik onu. Bir kadının hayatını yaşayabilmesi için erkeğe ihtiyacı olmadığı fikrinde de olsak, Musa ve diğerleriyle uğraşmamasında yardımcı olacaktı bu evlilik Mihrimah'a. Belki zamanla gerçeğe dönüşürdü evlilikleri, kim bilir. Feride Teyze olanları öğrendiğinden beri kendi öz çocuğu gibi benimsemişti Mihrimah'ı. Destek olmuş, yaralarını sarmış, çeyizi için ne gerekliyse birer birer almıştı.
Biz Eylül'le hazırlıkları tamamlamaya çalışırken Mihrimah heyecandan halden hale giriyor.
''Hiç bir eksiğimiz kalmadı değil mi?'' Tırnaklarını kemirmeye başlamıştı. Çok heyecanlıydı çiçeğimiz.
''Kalmadı canım, senin hazırlanman kaldı sadece. Ay çok güzel olacaksın çok!''
Kalbinin güzelliği yüzüne yansıyan bir kız tabi çok güzel olacaktı.
Mihrimah'a gözlerinin rengini ortaya çıkaracak bir elbise seçmiştik bugün için. Saten, boğazdan bağlamalı ve şık bir parçaydı. Abartı bir abiye olmamasına dikkat etmiştik. Aile ve arkadaşlarımızın olduğu minik bir organizasyon olacaktı zaten. Yılmaz Abi'nin ona en çok yeşili yakıştırması, giyeceği elbiseyi daha da anlamlı kılıyor. Eminim ki nutku tutulacak abimizin!
Gelinin kız kardeşleri olarak biz de hoştuk. Aynı rengin farklı tonlarını üzerimizde taşıyoruz, tıpkı aynı mahallenin birbirinden farklı, eşsiz çiçekleri olduğumuz gibi. Benim üzerimde buz mavisi yanında inci detayları olan bir elbise varken Eylül lacivert, askılı ve midi boy tatlı bir elbise tercih etmişti.
Mihrimah''a dönüp ellerimi birbirine çarptım. 'Hadi, gelinin hazırlanma vakti artık!''
Sandalye çekip oturttu Eylül.
''Evet Mihrimah Hanım, salonumuza hoş geldiniz. Emin ellerde olduğunuzdan hiç şüpheniz olmasın!'' Kıkırdadık Eylül'ün bu kuaför edasına.
Size minik bir sır vereyim bizim bu Eylül cadısı küçükken kuaför olmak istiyordu. En büyük hayali mahallede sakız çiğneyip teyzelerin saçlarını boyamaktı. Ondan bu edaları... Ne çok dalga geçerdi Alpaslan onunla zamanında!
Kahkaha attım kafamda yeşeren hatırayla.
''Ne zaman kuaför olacağını söylesen, Alpaslan seni bu süslü halinle kimsenin almayacağını söylerdi. Sonra da üzülme üzülme ben seni başımın tacı yapacağım derdi.'' Bu sefer Mihrimah'la beraber kahkaha attık. Daha küçücükken bile onun deyimiyle 'kocaman' severdi Eylül'ü.
''Sus kız, hatırlatma!''
''Neden öyle diyosun bebeğim, ne güzel elti oluruz.'' Lafını bitirmesiyle kafasına tarak yemesi bir oldu gelinimizin.
Yetişin a dostlar!
𝑬𝒚𝒍ü𝒍'𝒅𝒆𝒏
🌼🌼🌼🌼
''Sussanıza bir duyan olacak. Sonra başıma iş açacaksınız.''
Dedikleri doğru ne yazık ki. Alpaslan'la atışmalarımızın başlama sebebi onunla evleneceğimi iddia edip durmasıydı. O zamanlar ben beş o da yedi yaşlarındaydı. Belli bir yaşa gelince evliliğin lafını etmeyi bıraktı ama o gün bugündür benimle sataşmaktan asla geri kalmaz. Gıcık işte ne olacak?
Ben Mİhri'nin saçlarını yaparken Leyla'da arka fona şarkı açtı.
Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş
Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş
Dolduramaz boşluğunu ne ana ne gardaş
Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş
Ortak olmak her sevince, her derde, kedere
Ve yürümek ömür boyu, beraberce, el ele
Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş
Yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş
Bizi daha iyi anlatan bir şarkı olabilir mi? Sanmam.
Nihayet Mihri de hazır olduğunda gülümsedik birbirimize. Onun için mutlu olsak da içimizden birisi yuvadan uçuyor ilk kez.
''Sanırım ağlayacağım.'' Ben de ben de...
Çalan kapıyla brlikte duygusal ortam bir nebze dağıldı yerini heyecana bıraktı.