𝟗.𝐛ö𝐥ü𝐦

35 5 0
                                    


𝒀𝒂𝒛𝒂𝒓'𝒅𝒂𝒏

🌸🌸🌸🌸

İçinde tarif edilemez bir heyecan biraz da endişe vardı. Bugün Mihrimah ve Yılmaz'ın ilk gecesiydi. Yılmaz'ın istemediği halde bir şey yapmayacağın biliyordu o yüzden endişesi boşunaydı. Yinede de heyecanına mani olamıyordu. Aynı odada mı kalacaklardı acaba? Kafasındaki en büyük soru işareti ise bundan sonraki hayatının nasıl olacağından yanaydı.

Mahallelerinde tatlı bir ev tutmuşlardı. İki kişi için oldukça büyük olmasına karşın 'ileride çocuk odası yaparsınız.' veya 'gelince burda kalırız.' laflarına boyun eğip bu evi tutmuşlardı.

Birbirlerine fiziki değil manevi yuva olup olmayacaklarını günler, aylar belki de yıllar gösterecekti.

Kapı tıklatıldı.

"Müsait misin güzelim?"

Onaylayarak içe gelmesini söyledi Mihrimah. Üzerinde hala gelinliği vardı. Öylece oturuyordu yatakta

Yılmaz usulca yanına yaklaştı genç kızın . Ne çok isterdi birbirlerine deli gibi aşıkken yapmayı bu evliliği. Olsundu, yinede de artık birlerdi. Eşiydi Mihrimah onun.

"Mihrimah'ım, güzelim; konuşmak istiyorum seninle. Biliyorum , bu evlilik ikimizin de hayal ettiği gibi olmadı. Sevdiğin adamla evlenmek isterdin onu da biliyorum ama kaderimizde bu varmış. Ben sana iyi bir eş, iyi bir hayat arkadaşı olabilmek için elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışacağım. Lütfen benden çekinme. Bir isteğin, bir şikayetin olursa hemen söyle bana. Utanma benden. Bu ev artık ikimizin. Birbirimizin sırlarını öğreneceğiz, birbirimize destek olacağız. Ben, sen değil biz olacağız. Alışma süremiz olacaktır illaki ama ben her zaman yanındayım unutma olur mu Güneş'im?"

Ne çok kıymetliydi söyledikleri Mihrimah için. Bir kez daha Allah'a şükretti karşısına Yılmaz'ı çıkardığı için. Kaderleri birlikte yazılmışsa, Mihrimah'da elinden geldiğince çabalayacaktı bu evliliği gerçeğe dönüştürmek için.

Dolan gözyaşlarını geri iteledi ve yüzüne sıcak bir gülümseme kondurdu. Minnetle baktı karşısındaki adama.

"Sana o kadar minnettarım ki. Benim için yaptığın her şey için teşekkür ederim. İyi ki varsın Yılmaz." destek vermek istercesine elini sıktı.

"Ben çıkayım sen de giyin."

Çıkacakken duraksayıp geri döndü.

"Nasıl yatarız? Yani bana hiç fark etmez, şurada kıvrılıp yatarım ama rahatsız olacaksan salona da geçerim." Söylemesiyle gözlerini kaçırması bir oldu. Aynı yatağı paylaşma fikri bile kalbinin çıkacak gibi atmasına sebep olmuştu.

Mihrimah da ondan farksızdı ama bir hafta, iki hafta salonda yatsa bile eninde sonunda yatağı paylaşacaklardı. Aşamayı geciktirmenin, Yılmaz'a eziyet çektirmenin bir anlamı yoktu.

"İkimiz de bir uçta yatarız sıkıntı olmaz."

Duyduklarıyla memnun olan Yılmaz, eşinin giyinmesi için odadan çıkıp kapıyı arkasından kapattı.

Mihrimah üzerini değiştirdikten sonra yatağa girdi, eline aldığı kitabı okumaya başladı. Aslında çok yorulmuştu hemen uyumak istiyordu ama Yılmaz'ı beklemeden uyumanın saygısızlık olacağını düşündü.

Birkaç sayfa okumuştu ki kapının tekrar tıklatılmasıyla Yılmaz üzerinde pijamalarıyla içeri girdi. Yatağın diğer tarafına girip yastığını düzeltti.

"Daha önce sormadım ama tatile gitmek ister misin balayı niyetine? Kızlarla Alpaslan falan da gelir rahat edemezsen. Maksat kafamız dağılsın. Ne dersin?"

"Ay olur! Çok sevinirim."

Ardından ikisi de uykunun cazip kollarına bıraktılar kendilerini.

~

Mahalle karanlığa bürünmüş insanlar ellerini ayaklarını çekmişken üç kişi beraber evlerine doğru yürüyorlardı.

Eylül ve Leyla, düğün bittikten sonra mekanda son kalan eşyaları toplamış; Alpaslan ise ikiliyi bu saatte yalnız bırakmak istemediği için beklemişti.

İyice kurtlarını dökmüşlerdi. Eylül onun verdiği yorgunlukla topuklularını çıkarıp eline almıştı. Leyla biraz daha akıllı çıkıp yanına aldığı spor ayakkabıyı giymiş rahat rahat yürüyordu.

"Ya ayağına bir şey batacak, giy ayakkabını bana tutunup yürü."

"Offf, hayatta giyemem ben o iğne gibi şeyi!" Eylül tüm gece zar zor dayanmıştı zaten.

"İyi sen kaşındın." Kollarından tuttuğu gibi Eylül'ü omuzuna aldı. Eylül'e şaşkınlıktan kal gelirken Leyla kahkaha atmakla meşguldü. Hemen telefonunu çıkarıp bu anı ölümsüzleştirdi. Elbet koz olarak kullanacağı günler gelirdi!

"Ay napıyorsun sen?! Hayvan herif! İndir çabuk beni! Çuval mıyım ben? Bıraksana Alpaslan!" Söylenirken bir yandan da tekme atmaya çalışıyordu.

"İyilik de yaramıyor kızım sana. Geldik sayılır dur iki dakika."

Durdu mu diye sorarsanız tabii ki durmadı. Çırpınmaya devam etti.

Eylül'ün evinin önüne geldiklerinde Leyla usulca kendi evine girip onları yalnız bıraktı. Eylül üzerini düzeltirken Alpaslan sırıtıyordu.

"Eee, teşekkür etmeyecek misin gülüm?"

"Gülüm ne be?! Hem ne diye teşekkür edecekmişim midem ağzıma geldi."

"Her kıza nasip olmaz yalnız benim kaslı kollarımın arasına girmek, değerini bil kız."

Kusma taklidi yaparak cevap verdi. "İğrençleşme Alpaslan! Çok hevesliysen git al kollarına başka başka kızları!"

"Yok ben sadece seni alırım çiçeğim."

Göz kırpıp yanından ayrılmaya başlamıştı ki cebindekinin varlığı aklına geldi.

Cebinde beyaz bir gül vardı. Ona vermeyi istemişti görünce.

Gülü eline alıp Eylül'e döndü.

"Bunu sana almıştım, kabul eder misin?"

Az önceki muhabbetten kalma siniri gülü görmesiyle kaybolup gitti. Alpaslan ona gül mü almıştı?

"Bana mı aldın?"

"Evet, sana layık değil ama.."

Gülümseyip gülü aldı. Burnuna götürüp kokladı. Tebessüm ederek teşekkür edip apartmanına girdi. Arkasında ise sırıtan bir Alpaslan bıraktı...

Hisar MahallesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin