# Anlatıcı:
Bir zamanlar huzur ve sükûnetin bahşedildiği topraklarda kurulan bir imparatorlukta yaşayan iki kız kardeş varmış. Kardeşlerden birisi iyi ve yardımsever, diğeri de kötü ve zalim. Buraya kadar orijinal. Farklı olan yanı ise hikayelerden farklı olarak iyi kardeş öz, kötü kardeş üvey. Bu üveylik duygusu her şeyi başlatıyor. Her şeyi ilk başta olabildiğince kısa tutacağım.
Bir gün kötü kardeş Daniella lüks mü lüks, konforlu mu konforlu olan ama ilginç bir şekilde eski kraliyet zamanlarını yansıtan malikaneden para kaçırmaya ve ormanda saklanıp parayı yemek istiyordu. Nasıl olsa üvey kardeşti. Onların ailesinden bile değildi. Tabii her malikanede olduğu gibi burada da dedikoducu hizmetçiler vardı. İyi kız kardeş Cassandra ise onu durdurup ortak bir yol bulmayı düşünüyordu. Daniella'nın böyle yapacağını kendisine söyleyen hizmetkâra Daniella'nın nereye gittiğini öğrenmesini istedi. Hizmetkâr koşarak malikaneden çıktı ve gizlice Daniella'nın peşine takıldı.
Daniella ormanda iyice derinliklere giderken hizmetkâr yolları unutup kaybolmaktan korkmuş ve geçtiği yerdeki toprağa delikler açmış. Sonunda Daniella yıkık ve uzun zaman önce terk edilen bir yapıya gelmiş. Hizmetkâr uzaktan bakınca ne olduğunu anlayamamış. O yüzden hemen -Daniella'ya orada olduğunu belli ederse açtığı minicik deliklere canlı canlı gömüleceğini bilerek- malikaneye koştu.
Cassandra tarif edilen yolda deliklere dikkat ederek yürüdü ve o da aynı şekilde hizmetkâr gibi bakakalmıştı -hizmetkârı eve bırakmış ve bu olayı kimseye söylememesi için para vermişti-. Bu antik yapıya adımını atınca içine bir ürperti geldi. Soğuk bir ürperti. Hemen gözleri Daniella'yı aradı. Daniella güneş ışığının gelemediği loş, ücrâ bir köşede hem paraları sayıyor, hem de kendi kendine bir şeyler fısıldıyordu. Çoğu ihtimalle paraları sayıyor ve içi içine sığmıyordu.
Cassandra daha n'pıyorsun diye soramadan eliyle hemen buradan çık işareti yaptı. Ama bi anda kapı üstlerine kapandı. Duvarda mosmor parıldayan yazılar sanki onları süzercesine yanıyordu. Daniella öyle bir çığlık attı ki sanki bu yapıda tek başlarına değiller -mi acaba-. "Salak! Uzaklaş demiştim." Cassandra bir anda Daniella'yı çekiştirerek yerden kaldırdı.
Hesap sormanın sırası olmadığını bilen Cassandra bir gölge gördü. Gölge olmasına rağmen büyük gözlerle dik dik baktığı analşılıyordu. Silüet şeklinde olan gölge onlara doğru hızla yaklaşıyordu. Cassandra en az kendisi kadar Daniella'nın da bu şekildeki olağanüstü olaylardan korktuğunu bildiği için kendini ona siper etti (kendini korumayı unutmadı ama nafile kaldı). Ama Daniella kardeşini doğruca gölgeye itti.
Cassandra bir an kendisini feda ettiği kardeşi tarfından haince öldürüleceğini sandı. Ama durum başkaydı. Yazılar bu sefer maviye döndü ve gölge yok oldu.
Cassandra korkudan gözleri dolmuşken Daniella parayı alıp nereden kaçabilirim diye bu antik yapıdaki çatlaklara bakıyordu. Duvardaki yazı ve sembollerin birleştiği yerde değişik dairelerle dolu bir sembol duruyordu. Bir anda bu sembol parlamaya başladı. Kardeşinin hainliğini kabullenemeyen gözleri dolu kızımız Cassandra'nın sarı saçları bir anda elektriklenmişcesine havalandı. Aynı şey Daniella'ya da olunca anladılar ki bu yapı gereğinden fazla garip.
Çünkü yapı cidden büyüktü ve iletken olan bir şey yoksa elektrik bu mesafeden birbirine erişemez ki bu elektriğe benzemiyor. Sonra ayakları yerden kesildi kardeşlerin. Duvarın ortasındaki sembol gitgide parladı.
"Dan, burada ne halt yiyiyorsun?"
"Param! Param yere düştü."
Bu garip şeyerden sonra Cassandra sihirli mekanları düşündü ve aklına ilk olarak tapınak geldi ve burası tapınak olmasa bile tapınak diyecekti.
İçlerinde bir şey kıpırdaştı ve hiçbir şeye benzetemediler. Sanki ruhları hareket ediyordu. Cassandra yer çekimine karşı koyup havada hafifçe süzülüyordu ama Daniella ise yerden çıkan zincirler onu tuttu ve dev bir tırpan onun sırtını parçalayarak yukarı çekiyordu. Cassandra sonunda yere kapaklandı ve bir gül ağacının dikenlerinin gözüyle kulağına batmasına karşı koyamadı. Gül ağacı onu sardı ve dikenlerini sivrileştirerek damarlarına saplandı. Daniella ise zincirler bileklerini kırmış şekilde tırpandan kaçmaya çalışırken tırpan onu ortadan ikiye ayırdı. Arka taraflarında da yaprakları mor renkli sarmaşıklar yeşerdi ama sadece çıkış kapısını kapattığı düşünülebilirdi. Sonra Daniella ve Cassandra canları yanarak bedenlerinden ayrılan ruhlara katıldılar. Ama duvardaki sembol bedenlerine canlılık getirdi. Bir ferahlık. Bir şifa.
Bundan sonra ruhlar suret hâlini aldı ve Daniella zincirler elinde ve siyah rahibe üniforması içindeyken Cassandra elinde bir beyaz gül tutuyordu ve kendisini zarif gösteren rahat bir beyaz elbise giymişti. İkisi de havadaydı ve yere baktıklarında ruhsuz bedenleri ölü halde yerdeydi. Kendilerine acırken gözleri bir yere kaydı. Neden önceden farketmediler bilmiyorlar ama sembolün önünde bir kitap vardı. Belki de yeni gelmişti.
Kitabı açtıklarında bir alfabe ile karşılaştılar. Bu duvarda yazan yazıların alfabesiydi. Onları çevirince kendilerine ölüm ve yargı bahşedildiği ve canlıların ızdırabından sorumlulardı. Kitaptaki tek açıklama canlıların işledikeli günahlardı. Daha suret biçimini nasıl aldıklarındaki şaşkınlık gitmemişken bir de ölüm ve yargı kendilerine verilmişti. Havada süzülerek tapınaktan çıktılar. Tapınaktan çıkarken sönmeye başlayan bir mor ışık farkettiler ama ne olduğunu anlayamadılar.
Açgözlü Daniella hâlâ para peşindeydi ve para dolu çantasını almak için Cassandra'dan uzaklaşınca içini müthiş bir acı kapladı. Çantaya ulaşmak istiyordu ama ilerledikçe canı daha da yanıyodu.
Cassandra ailesine ne anlatacağının derdindeydi. Daniella sonunda pes edince malikaneye döndüler. Cassandra ağlayarak annesine seslendi. Annesi yanında olmasına rağmen ne bu hallerine şaşırdı ne de sese yöneldi. Onu görmüyordu bile. O zaman parçalar yerine biraz olsun oturmuştu. Eğer ölümü getirecekseler onlar fizikî bir beden yani görünebilir bir beden lazım. Ama daha görünemiyorlar bile. Onlar yeteneklerini kontrol etmeyi uzun süre öğrenemeyecekler gibiydi.Dünya dengesini korumak onlara sorumluluk olarak verilmişti. Cassandra iyilik edenlere zehirli ama sadece anlık acı çektiren elindeki gülü ve kocaman dikenleri fırlatır. Bu gül kezban gibi zehirli ama anlık acı verirken Daniella tam tersiydi. Kötülük yapıp acımayanları zincirleri, bombaları ve büyük tırpanı ile yakalar ve onlara akla gelmeyecek işkenceler ederdi.
Bu iki kız kardeş ebediyen canlılardan sorumluydu. Bu efsane bu hikayede anlatılacak kasabalılar çocuklarına hayata bağlanmaması ve sadece bu dünyada var olmayacaklarıyla hiçbir şeye üzülmeye gerek olmadığını, kız kardeşlerin herkesi ziyaret edeceğini tembihlerlerdi. Bilemiyorum, ben çocuklara masal anlatmam. En fazla u kadar oldu. Asıl konudan bağımsız ama başlangıcı gibi de. Demiştim, ben anlatıcı değilim. Ama günümüzde ise bir maceraperest arkadaş grubu bu kardeşlerin dengesi bozulunca kardeşleri aramaya başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor Hastalık
FantasyÖlüm bahşedilen ve dengeyi koruyan iki kız kardeşin kendi dengeleri bozulunca ortaya çıkan sürpriz bir varisin acınası sonu.