4. Bölüm

10 4 0
                                    

# Sizce biz uçakta da rezil olmadan durabilir miyiz? Hayır tabii ki de. Erva 4 tane meyveli kek istedi ve artık personelden utanıyoruz. Yanımızdan geçerken tip tip bakıyor. Personele seslenmekten uyuyan bebeği uyandırdı Erva. Ama hâlâ çekinirmiş gibi bir hâli yok hanımefendinin. Bir şey daha isteyecekti ki ağzına vurdum. "Sus artık, al ben sana su vereyim." dedim ve çantamdaki suyu çıkarıp ona verdim. Erva bana 'mahvedeceğim seni' bakışı atarken suyunu bitirdi. Çok da haksız sayılmazdı ama birkaç aile ve personelin dikkatini çektik zaten. Suyunu bitirip sertçe yutkundu -bu kız kardeşlerin kucağına düşmeme az kaldı demek oluyor- kimseye göstermeden çantasını açtı ve "ne olur ne olmaz" diye yanına birkaç tane aldığı fişeklerden birini çıkarıp gizlice gösterdi. Bu sefer cidden gözümde patlayacak o fişek.

Birden telefona bildirim geldi Erva'nın. Ailesinden bir mesaj. Telefonu eline alınca kızıl saç telleri bu aralar çok döküldüğü için bir elinde saç yumağı bir elinde telefon mesaj atmaya çalışıyordu. Ailesi bir fotoğraf atmış. Babası yaşlı, tatlı, hafif kel, çizgi film karakteri gibiydi. Annesi keskin bakışlı, uzun, kızıl saçlı bir canavara benziyor. Kardeşi Tevfik enerjik, sevecen ve tatlı görünüyordu. "Kardeşim tatlı görünür ama bir o kadar da küstah ve yaramaz."

Akşam oluyordu ve Erva'nın enerjisi biraz bile azalmamıştı. O yüzden ben de planladığım soruları sordum ama bildiklerimden eksik veya fazla bir şey söylemedi. Ama biraz olsun planladığım kadar enerjisini alabildim. Uçaktan indik ama yine valizler bana bırakıldı ve "Yeter, belim ağrımaya başladı. Gel bir valizi de sen al." Bir fişek patlattım ona doğru ama bana misliyle karşılık verdi. "GEBERTECEĞİM SENİ, İĞRENÇ OKSİJEN İSRAFI!" Keşke yolcuların bakmasına razı olsaydım. Fişeklerle mini bir dövüş başladı. Savaş devam ederken Erva'nın ailesi geldi. Erva bir an duraksayıp ailesine baktı ve büyük bir özlemle onlara koştu. Savaş bitmiş ama morluklar her yanımdaydı. Hepsi birbirine sarılırken ben köşede durdum çünkü Erva'nın annesi bana çok anormal bir canlıymışım gibi bakıyordu. Tevfik "Seni az bir şey bile özlemedim, abla!" diyerek Erva'nın ensesine okkalı bir şekilde vurdu. Erva neredeyse düşüyordu. Bu tatlı görünen Tevfik cidden çok hareketliydi ve adımını attığı yer zarar görüyordu. Erva ne yaptı sizce? Tabii ki de Tevfik'e doğru 3 fişek birden(isabetli) patlattı. Erva yere düşmemişti ama Tevfik yere düştü.

Babası beni farketti ve bana selam vermek için yaklaştı -Tevfik ve Erva hâlâ savaşıyordu- . "Merhaba, sen Erva'nın arkadaşısın değil mi?" dedi. "Evet, ben Yağız." dedim ve ufak bir tanışma oldu. "Ben Sinan ve bu da eşim Nazik." Nazik Hanım hiç de nazik birisine benzemiyorken bana yaklaşıp elimi sıkmak icin elini uzattı. "Ben Nazik." O kadar soğuk söyledi ki eşi Sinan Bey ona pot kırmış gibi baktı. Ama Nazik Hanım'ın çok da umrunda değilmiş gibiydi. Nazik Hanım artık eve dönülmesi gerektiğini düşündü. "Kesin şu kavgayı çabuk!" dedi ve Erva'yla Tevfik hazır ol komutu verilmiş gibi donakaldılar. "Arabaya binince kavga edeni yolda bırakır öyle eve dönerim." Erva ve Tevfik kavga etmemek için arka koltukta, ortalarına da ben oturdum. Sağımda Erva, solumda Tevfik, şoför koltuğunda Sinan Bey, ön koltukta Nazik Hanım ile birlikte yolculuğa başladık.

Tevfik, annesi ve babası görmeden bazen Erva'ya el hareketi yaparken Erva fişeklerinden birini gösterince Tevfik duruyordu. Bu işin sonunu o da benim kadar iyi biliyordu. Kasabaya yaklaşırken eski zamanlardaki gibi kasabalar düşünürken güzel mi güzel, yeni mi yeni evler ve yollar gördüm. Beklediğimden daha fazla teknolojiyle haşır neşir olan kasabanın yukarıları uçsuz bucaksız gibi görünen dağlara doğru gidiyordu. Erva ve ailesi kasabanın merkezine yakın oturuyorlardı. Evleri ise şirin, mavi renkli, iki katlı müstakil bir evdi. Misafir odasında yatağımı hazır buldum. Erva önceden haber verdi herhalde.

Valizleri bu sefer Sinan Bey ile birlikte taşıdığımız için belim bu sefer çok fazla ağrımadı. Eve girdiğimizde uzun boylu, siyah saçlı, ela gözlü birisi vardı."Koray, sen neden hâlâ markete gitmedin?" dedi Nazik Hanım. Koray hızlı adımlarla uzaklaştı. Buradan çıkardığım sonuçlar var. Birincisi olarak bu Koray denen kişi Erva'nın arkadaşı olmalı çünkü kızıl saçlı değildi ve sorduğumda bunu doğrulamış oldum. İkincisi ise Koray kadar uzun ve kaslı birisi bile Nazik Hanım'dan korkuyorsa benim kesinlikle Nazik Hanım'ın hoşuna gitmeyen bir şey yapmamam lazım. Erva'nın çocukluk arkadaşı gidince yatağıma çekildim ve rahat bir uyku çekeceğim için mutluydum çünkü Erva sabah fişekleriyle Nazik Hanım'ı uyandırmak istemez.

Mor HastalıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin