CASINO

17- "Evlilik İhtimalleri"

Safir yatağından hafifçe doğrulup gerildi. Nasıl ki Yavuz Selim geceyi onun yanında geçirmemek için özel bir çaba sarf ediyorsa Safir de asla onun evinde uyumazdı. Beraber uyudukları, kahvaltı yaptıkları zamanları olmuştu. Bir keresinde beraber tatile bile gitmişlerdi. Sonra Yavuz Selim onu terk etmişti ve Safir de büyümüştü. İhanetle ilgili en can yakıcı şey birinin tamamen sadıkken diğerinin olmaması diye düşündü. Onların en büyük sorunu bu olmuştu ve Safir aynı hataya bir daha düşmemişti.

Artık Yavuz Selim onu aldatamazdı. Size sadık olmayan ve sizden sadakat beklemeyen bir insanı aldatamazdınız. 

Eve gelir gelmez adamın kalıntılarını üzerinden temizlemişti. Yeniden duşa girme ihtiyacı hissetmeden mutfağa yürüdü. Günün bu saatinde evi genellikle sakin olurdu. Ev işlerini halleden yardımcısı Güzide, Safir’in mahramiyeti konusuna son derece hassastı. Safir’in bütün evi parmağını bile kıpırdatmasına gerek kalmadan mükemmel bir organizasyonla yönetiyordu. Safir kahvesini aldı ve kış bahçesine yürüdü. Orman içindeki büyük evini seviyordu.

Evini aldığında annesi de Sedat da tek bir kişi için bu kadar büyük bir evin gereksiz olduğunu söylemişlerdi ama babası evi çok beğenmiş ve “benim kızıma en güzeli layık” diyerek evi almalarını söylemişti.

Mart ayının ortasında artık havalar giderek ısınmaya başlıyordu. Hafif nemli ve rüzgarlı olsa da güneş kaçak bir neşeyle ara ara kendini gösteriyordu. Üzerindeki sabahlığa sarınıp pencerenin önündeki koltuğa oturup bacak bacak üzerine attı. Önünde verilmesi gereken bir karar vardı. Cihangir’in teklifini düşünmeyi uzun zamandır ötelemişti. Adamın teklifinde ciddi olduğunun da ne kadar tehlikeli olduğunun da farkındaydı. Cihangir’in söylediğinin aksine adamın ona aşık olduğunu bir an bile düşünmemişti. Oflu Rıza’nın kızı güzel ya da çirkin yeraltı dünyasında her erkeğin hayallerini süslerdi. Safir  muazzam bir güç ve iktidarı beraberinde getirirdi. Yine de Cihangir’in sebebi her ne olursa olsun çok cazip olduğunu inkar edemezdi. 

Kahvesinden bir yudum alıp ürpermemeye çalıştı. Cihangir’le evlilik ona ve ailesine mutlak bir güç sağlardı sağlamasına ama adam aynı zamanda tüylerini ürpertiyordu. Cihangir’in ilk karısının “şaibeli” bir şekilde öldüğü söylense de kadının ölümü şaibeli falan değildi. Cihangir’in meçhul bir sebeple kadını öldürttüğü ortadaydı. Aynı şekilde önce kardeşini sürgüne yollayarak ayağının altından çekmiş sonra da babasını öldürtmüştü. Müttefik olmak için fazla güvenilmez düşman olmak için fazla tehlikeli bir adamdı.

Ama Safir’in öncelikli hedefi kendisini ve ailesini Cihangir’den değil Baron’dan korumaktı. Cihangir belki de sonraki endişe olabilirdi. Elindeki kupayı sehpaya bırakıp ayağa kalktı. Önünde uzanan orman manzarası gözlerini okşarken aslında kararını daha ilk günden verdiğini fark etti. Cihangir’le evlenecekti.

Safir o gün evden kararını vermiş bir insanın özgüveniyle çıktı. Aldığı karardan hoşnut olduğu söylenemezdi. Dokuz yıl önce genç bir kızken kalında “ideal” koca ile iligli bir hayal vardı. Her genç kız gibi. Sonra hayatıyla birlikte hayalleri de değişmişti. Artık rüyalarını bir erkek değil kendi sahip olabileceği iktidar süslüyordu. Yine de Cihangir bir gün evleneceğini düşündüğü erkek profilini de pek uymuyordu. Yaşadığı hayatta tehlikeli olmayan bir adamla evlenmeyi düşünmezdi, evliliğinin ona güç ve mefaat sağlaması elzemdi. Evlilik onun için bir ittifaktı ve onların dünyasında ittifakların kanla bozulduğu da kimse için sır değildi ama yine de Cihangir gibi onu her an uçurumdan aşağı atma potansiyeli olan koca pek de istediği bir alternatif değildi. Uykusunda öldürülmek her insanın hayali kuracağı türden bir evliliğin içine oturmazdı.

Yine de Cihangir’in bağlantıları tam da Safir’in ihtiyacı olan şeydi. Safir en başından beri Baron’un ipinin dışarıya, yurtdışına uzandığını düşünüyordu ve Cihangir’le evliliği Safir’e tam da bu avantajı sağlayacaktı Baron’un ipini tutanları bulmak. O yüzden Cihangir’in karakterinden hoşlanıp hoşlanmaması umurunda değildi ya da ilk genç kızlık hayalleri. Yıllar önce kendisi için bir karar vermişti. Ailesini en tepeye taşımak için babası ve abisiyle birlikte kanının en son damlasına kadar mücadele edecekti. Ailesi için neyi ya da kimi feda edeceği önemli değildi. Peşinde Kenan’la babasının ofisine doğru yürürken aldığı kadar ne kadar ağır olsa da omuzları dimdikti. Yüzünde kararlı bir ifadeyle babasının odasına girdi.