7-"Cevapsız Sorular"

1K 217 103
                                    

Çiftlik evinin avlusuna giren araçların hepsi birbirine benziyordu. Siyah renk zırhlı minibüslerin her biri kendilerine ayrılan alana silahlı korumaların eşliğinde park ettiler. Korumaları taşıyan araçlar hariç toplamda on minibüs avluda yan yana dizilmişti. Araçların kapıları birer birer açıldığında içlerinden her biri İstanbul'un en ünlü ve en tehlikeli siması olan on erkek ve üç kadın indi.

Safir, arabadan indiğinde onunla aynı anda araçtan inen Farzin'i görmezden gelip diğer kadına başıyla selam verdi. Polina, bembeyaz teni, masmavi gözleri ve sarı saçlarıyla Rus ırkının mükemmel bir temsilcisiydi. Ünlü Rus mafyası Sergey Kuznetsov'un kızıydı. Üç yıl önce henüz yirmi bir yaşındayken evlendiği Rus bir anne ve Türk bir babadan doğan kırk yedi yaşındaki İskender Gürşen ülkedeki uyuşturucu trafiğinin kilit isimlerindendi.

Başka bir zaman olsa Safir, Baron ve İskender'in birbirlerini boğazlamasını keyifle izleyebilirdi. Ama insanda keyif falan bırakmamışlardı.

Farzin ve Polina birbirlerine ve kalabalığı oluşturan diğer erkeklere oldukça benzer şekilde giyinmişlerdi. Siyah pantolon, beyaz gömlek, siyah ceket, sıkıca toplanmış gergin saçlar. İkisinin de saçları o kadar sıkı toplanmıştı ki üç yıl o şekilde gezseler estetik cerrahlara dünyanın parasını dökmelerine gerek kalmazdı.

Safir, erkeklerin oyununu onlar gibi oynamamayı uzun süre önce öğrenmişti. Erkeklerin dünyasında onların kurallarıyla, onlar gibi oynayan bir kızın hiçbir şansı yoktu. Safir genelde olaya bir torpil gibi girmeyi severdi. Tek parça, dar, uzun kollu, mavi elbisesi, beline kadar uzanan dalgalı saçlarıyla siyahlı adamların arasında tam da olmak istediği gibi, bir ayrık otu gibi görünüyordu.

Safir, Yavuz Selim'in araçtan babasıyla indiğini fark etti. Başını çevirip bakmadı. Bordo çerçeveli güneş gözlükleri sert bakışlarını saklıyordu. Rıza ve Çetin uzaktan birbirlerine soğuk bir selam vermekle yetindi. Yavuz Selim ve Sedat'ın selamı biraz daha sıcak olsa da onlar da uzaktan selamlaşmayı uygun görmüştü. Safir, Kızıltan ailesinin herhangi bir ferdine selam verme ihtiyacı hissetmedi.

"Rıza abi?"

Tok, derinden çıkan sesle birlikte Safir arkasını döndü. Cihangir Çelebi, bir erkek için gereğinden fazla biçimli olan elini uzatıp babasının elini sıktığında gözleri Safir'in üzerindeydi. Safir, Cihangir'in Çelikkol ailesindeki favorisinin kendisi olduğunun uzun süredir farkındaydı. Cihangir teamül gereği Sedat'la da el sıkıştıktan sonra bu kez Safir'e döndü. "Safir."

"Merhaba Cihan."

"Bu kadar asık suratlı adamın arasında yıldız gibi parlıyorsun. Her zamanki gibi."

Safir yarı alaycı yarı keyifli bir şekilde gülümsedi. Onun da egosunun okşanmaya ihtiyacı olabiliyordu. "Sen de her zamanki gibisin."

Her ne kadar toplantı Galatalı Eşref'in ev sahipliğinde yapılıyorsa da toplantının asıl ev sahibi Cihangir'di. Herkesin bildiği ufak sırlardan bir tanesi daha.

Cihangir Çelebi, babası Halil İbrahim Çelebi'den devraldığı makamı olanca şiddetiyle dolduruyordu. Konsey'in uluslararası ayağını tıpkı babası gibi çelik bir yumrukla yönetiyordu. Cihangir eliyle yol gösterip "Buyurun lütfen" dediğinde kalabalık evin içerisine doğru hareketlendi.

"Bu herif sana mı asılıyor, bana mı öyle geldi."

Safir, Sedat'a gözlerini devirip yoluna devam etti. Sedat kendisine aldırmadan giden kardeşine sinirle baksa da yanına yaklaşıp selam veren Korhan'la dikkati dağıldı. Aga'nın Konseydeki sandalyesi bütün işleriyle birlikte Korhan'a geçmişti.

"Cihan?"

Safir, arkasından gelen sesle Yavuz'a döndü. "Efendim?"

"Çelebi'ye ne zamandır, Cihan diyorsun?"

CASINOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin