16- "Teslimiyet"

1.2K 178 108
                                    


Farzin'in hakkında verilecek karar toplantısı için birkaç saat önce kurşunlattığı Empire'ın seçilmesi tesadüf değildi. Toplandıkları salon oldukça büyüktü. Cesur ve Demir, amcalarının yanına oturmuş Sedat ise kapıdan girmek üzere olan Farzin'in üzerine atlamasın diye Safir'in hemen yanında konuşlanmıştı. Çetin birkaç dakika önce büyük oğlu Korkut'la birlikte gelmiş, başıyla kısaca bir selam verip Rıza'dan en uzak koltuğa oturmuştu. Yaşlı adamın yüzünde hasmına mahcup hissetmenin verdiği memnuniyetsiz bir ifade vardı.

Korkut ve Cesur pek anlaşamadıklarında ikisi de birbirine bakmamayı tercih ettiler. Yıllar öncesinden gelen, artık ikisinin de sebebini hatırlamadığı bir anlaşmazlık iki adamı birbirine düşman etmişti. Korkut, Yavuz Selim'den biraz daha açık renkli, biraz daha kısa boylu olsa da iki adam yan yana geldiklerinde birbirilerini oldukça andırırlardı. İkisi de babalarının bariz özelliklerini almışlardı. Bir sırtlana benzer tabiatları onları içten pazarlıklı ve istedikleri amaca giden yolda her adımı atabilen adamlara döndürmüştü. Tıpkı babaları gibi.

Safir yerinde huzursuzca kıpırdanmaya başladığında Sedat kardeşine ters bir tavırla baktı. "Kurtlu musun, kızım? Elin kolun rahat dursun."

"Bu ne ya? Bir de kırmızı halı serelim oldu olacak. Ne zaman gelecekler?"

Sedat saatine bakıp cevap verdi. "Kemal aradı, gelirler beş dakikaya."

"Gelsinler bakalım."

Çok fazla beklemelerine gerek kalmadı. Kapıdan önce yanında korumalarla Farzin girdi. Siyah tek kol tulumu, at kuyruğu yaptığı saçlarıyla oldukça dikkat çekici görünüyordu. Farzin ve korumaların peşinden Yavuz Selim içeri girdi. Safir, adamın hafifçe topalladığını gördüğünde dudaklarına tatminkâr bir gülümseme yerleşti. Korkut abisine doğru yaklaşıp bir şey söylediğinde ona bakmak için bütün bedeniyle dönmesinin gerekmesi ise ikinci büyük tatmin kaynağı oldu. En az iki kaburgasının da icabına bakmış olmalıydı.

Kırmızıya boyanmış tırnaklarını ileri uzatıp keyifle izledi. "Hayatta güzel şeyler de oluyor."

"Ne diyorsun kızım sen apır sapır"

"Aman sen anlamazsın."

Babasının boğazını temizlemesiyle birlikte Safir de abisiyle yan yana koltuklara, babasının yanına oturdu. Odadaki herkes birbirinin yüzünü görecek şekilde geniş bir u oluşturarak oturmuştu. Safir elinden geldiğince Farzin'e bakmamaya çalıştı. Onun yüzündeki o çok bilmiş ifadeyi görürse sinirlerine hakim olamayacağından emindi.

Rıza, şahin bakışlı gözlerini kalabalığın üzerinde gezdirip Çetin'de sabitledi. "Evet, Çetin. Bu akşamki bu garabet için bir açıklaman vardır, değil mi?"

Çetin'in biri hareketsiz gözleri Farzin'e öfkeli bir bakış attı. Yüzü öfkeden gerilmişti. "Farzin, bir hata yaptı..."

Safir bir anlığına babasını unutup Çetin'e karşı çıktı. "Hata mı? Mekanımı kurşunlattı! Biri senin mekanını kurşunlatsa hata deyip geçer misin?"

"Yeter!" Babasının sert sesi Safir'in sorusunu cevapsız bıraktı. "Susmayı beceremeyeceksen kararı dışarıda bekle!"

Safir susup başını salladı. Rıza yeniden Çetin'e döndü. "Hata yanlışlıkla olur Çetin. Farzin hata yapmadı. Onun yaptığının adı aptallık" Rıza yan gözle kızına baktı. Bakışları tekrar Çetin'e döndü. "Her ne kadar kızıma kalsa Farzin'i infaz edecek olsa da bunun çok abartılı bir ceza olacağı fikrindeyim."

Safir atılacakken babasının uyarısını hatırlayıp son anda kendini engelledi. Rıza devam etti. "Ama Farzin'in yaptığının cezasız kalması da mümkün değil."

CASINOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin