220 oy, 1000 yorumdan sonra yeni bölüm gelecek.dipnot; uzun bir aradan sonra artık geldik. şükür ki düzene girdim. artık hızlıca ilerleyebiliriz... sizi ve burayı o kadar özledim ki anlatamam bile. yorumlarınızı lütfen eksiltmeyin çünkü o bir yazar için başlı başına motivasyon kaynağı, unutmayın. doyurucu, hatta fazlasıyla doyurucu bir bölüm. sağlam soluk alıp devam edebilirsiniz. sizi seviyorum. bölüm sonunda görüşürüz :)
OY VE YORUMU UNUTMAYIN ÖPÜLDÜNÜZ!
B.M
aytekin ataş, can için yalvarmam
pera, duvarlar
pera, yakarsa dünyayı garipler yakar
9. BİR GÜL ZEHRİ
Kaçış olarak görülen her neden aslında yakalanacak olmanın küçük bir ön göstermesiydi. Gerçeklerden kaçılmazdı, gerçeklere yakalanılırdı. Zincir önce doğrulara bağlanır, onları kendine çeker ardından yalanları da peşine şahit niyetine getirirdi.
Şimdi de kaçtığım küçüklüğüm tümüyle karşımdaydı. Dört bir yanımın adı mutlulukken, tam karşımda oturan kadının varlığı tamamıyla zulümdü. Acı? Yoktu. Mutluluk? Yanından bile geçmiyordum. Nefret? İnanır mısınız onu bile duymuyordum. Ne bir öfke, ne de bir kin. Sadece içimden akıp giden sessiz bir hissizlikti.
Boğazım düğüm değil, zehirdi. Bu anı her çocuk gibi kafamda kurmuş, her seferinde de düşünmemek için deli gibi çaba göstermiştim. Düşünmüştüm. Dört yaşımda ona koşup sarılırken, sekiz yaşımda sadece elini tutup bana sahip çıkmasını beklemiştim. Yaşlar arttıkça ümit kavramını yüreğimin ateşinde eritip, tüketmiştim. Yirmi sekizim ise tamamen hissizdi. Anne neydi? Bilmiyordum. Ama halamın yaptığı annelik denilen kavramsa, her bir zerresi ezberimdeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ GÜN TEK GECE
ActionSekiz yaşında, babasını kaybetse de, onu ayakta tutan, ruhunu besleyen bayrağı ve vatanıydı. Yıllar sonra babasının mesleğini göğsü gere gere, tırnaklarını kazıya kazıya alan, üsteğmenlik rütbesine kadar çıkan Elzem Karadoğan, kaos timinin komutanı...