3.BÖLÜM: GÖĞÜS KAFESİNİ SIKIŞTIRAN HİS

60 2 0
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR...
.
.
.

"3.Bölüm: Göğüs Kafesini Sıkıştıran His..."

"Erdem Bey'in yaşadığı, strese ve üzüntüye bağlı ani bir kalp krizi. Hastaneye zamanında getirilmesi ve hızlı yapılan müdahale sayesinde hayati tehlikeyi atlattı. Ancak bir süre kendisini zor duruma sokacak olaylardan kaçınmalı..." diye açıklama yapan doktorla herkes rahat bir nefes aldı. Mercan Dağtekin yüzündeki yaşları silerken başını mutlulukla, kardeşi Onur'un omzuna yasladı. Annem ve Turan amca, hastane koridorunda ki sandalyelerde asık suratlarıyla otururken gözümdeki yalancı gözyaşlarını silip başımı Fırat'ın omzundan kaldırdım. Bakışlarım, sağ tarafımda ayakta dikilen Tuna'ya kayarken sıkkınlıkla kolundaki saati kontrol ettiğini farkettim.

"Peki görebilir miyiz?" diyen Mercan'a doktor, "Tabi ki, kendisini az sonra normal odaya almış oluruz." şeklinde yanıtladı.

"Allah'ım şükürler olsun..." dedi ellerini açıp. "Kocamı bana bağışladın." Pes dercesine baktım kadına. Ne laçka ilişkileri vardı.

"Onu aldatan kocası için girdiği triplere bak!"  diye homurdandım. "Görende kahrından öldü sanır." Uyarı niteliğinde dürtülen kolumla ne var dercesine omuz silktim Tuna'ya. Umutsuz vakaymışım gibi bana bakıp bıyık altından güldüğünde, sadece benim duyabileceğim bir sesle, "Haklı haklı konusma Devrim kızı(!)" dedi.

"Dokuz köyden de kovuldum zaten, bir şey olmaz." diye fısıldadım göz kırpıp. Gülmekle gülmemek arasında gidip gelirken, "Te Allah'ım ya..." diye mırıldandı. Beklenen kısa sürenin sonunda hemşirenin gelip hastanın uyandığını söylemesiyle bir curcuna başlamış ve herkes Erdem Dağteki'nin yattığı odaya hücum etmişti. Gelmeyen bir kişi vardı ki, o da Tuna'ydı. Geleceğini söyleyip hızla ayrılmıştı yanımızdan.

Her tarafından yorgunluk akan adam, koluna takılan serum ve göğsündeki makine kablolarıyla acınacak halde görünüyordu. En yakın zaman da ölüm haberini almak dileğiyle ben de içten bir dua ettim. Çünkü Mercan, kocasının başında hatim indirmekle meşguldü, sanki ağzına dua yakışıyormuş gibi. Geçmiş olsun dileklerinin ardından Erdem açmakta zorlandığı gözlerini bana çevirdi.

"Magazincileri kim toplamış başımıza, öğrenebildiniz mi kızım?" Sorusuna olumlu anlamda kafamı salladım. "Evet Erdem Amca, Dilek yapmış..." dedim üzgünce. Bir an da kendine gelen adam, sinirle doğrulmaya çalıştı. Yanına ilerleyip kollarından tutarak geri yatmasını sağladım. "Sakin ol, daha yeni iyileştin." diyerek Mercan'a işaret ettim. O da yanımıza gelip çok sevgili kocasının elini tuttu. "Hayatım önce bir dinle." diye uyarı da bulundu. Biraz sakinleşmesiyle, "Olayları anlatıp ifadesini geri çekmesini istediğim de beni kırmak istemediğinden kabul etti. Ancak bunu öğrendiğimde niye yaptığını sordum..." diyerek sustum. Sıkıntılı bir ifade yerleştirmiştim suratıma. Devam et dercesine bakan adamla, "Oğlu da bu ilaçlardan kullanmış ve çocuk neredeyse ciddi boyutta bir rahatsızlık geçiriyormuş, bu nedenle sıkıntısızca atlatmanı istememiş bu olayı. Maalesef kendisi haklı Erdem Amca, bunun için ona kızamayız." diye devam ettim. Savunma yapmaya hazırlandı anında.

"İyi de benim hiçbir alakam olmadığı kanıtlandı, neyin kini bu?" diye sordu pişkince. Hayretle kaşlarımı kaldırıp, "Her zaman için son kontrolleri yapmadan piyasaya sürmemen gerekiyordu ilaçları. Ya da gerçekten güvendiğin adamlara teslim etmelisin böyle kilit görevleri. Kendisi de bana böyle açıkladı, kaldı ki ben de buna katılıyorum." dedim sertçe. Sözlerimin gizli anlamı uzatma demekti. "Mevzunun uzayıp senin alehine dönmesini istemiyorsan daha fazla, susmak zorundasın Erdem Amca!" diyerek tavrımı da belirttim. Oflayarak yüzünü kapattı ve dertli bir nefes aldı.

DEVRİM KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin