4-🎵

370 58 23
                                    

𓇢𓆸

Bu sefer uzaktan seyirci kalmıştım. Hem de fazlasıyla uzaktan. Dışardan bakan biri beni bir çeşit casus falan sanabilirdi.

Gitarını çantasına koymuş, kalan son seyircileri nazikçe selamlayıp kalabalığın arasına karışmıştı. Ben de hızla olduğum yerden hareketlenip onun peşinden gıdım gıdım yürümeye başladım.

Metro istasyonunun altına doğru inerken sanki takip ettiğimi anlamış gibi bir anda arkasına dönmüştü. Allah'tan bacaklarım daha hızlı çalışmış ve kendimi sokak lambası direğinin arkasına atabilmiştim.

Derin bir nefes verip biraz oyalandıktan sonra ben de aşağıya indim. Kartımı hızla bastım ve binmem gereken perona doğru yürüdüm.
Kulaklıkları takılıydı. Taaaaa en uçtaki kısımda metroyu bekliyordu. Ben ise öbür uçtan gözlerimi kısarak ona bakıyordum.

Metronun gelmesiyle aynı vagona bindiğimizden emin oldum. Şansıma boş yer bile vardı ve tabii ki de oturdum. Göz ucuyla onu izlerken o, tıpkı dün akşamki gibi yere çömelmiş başını geriye yaslamıştı.

İçimden çok yakışıklı diye geçirdim.

Maskesi yüzünden onu tamamiyle görememek çok kalp kırıcıydı.

Normalde ineceğim durağa varmıştık fakat ben inmemiştim. Çünkü o, dünün aksine hiç ayaklanıp kapı dibine yanaşmamıştı. Yerde oturmaya devam ediyordu. Hatta gözleri kapalı olduğu için uyukladığını bile düşünmüştüm.

Bir anda gözleri telaşla aralandı. Etrafına bakındı. O sırada ona dik dik baktığım için göz göze gelmekten kaçınamamıştım. Uzaktan da olsa bakışlarındaki şaşkınlığı okuyabilmiştim. Galiba artık o da benim kim olduğumu, daha doğrusu yüzümü tanıyordu. Kafasını çevirip hangi durakta olduğumuza baktı ve bakmasıyla yerden zıpkın gibi fırlaması bir oldu. Aceleyle kapı önüne gitti ve benim indiğim duraktan tam üç durak sonra indi.

Haliyle ben de inmiştim. Tek tük insan indiği için onu takip ettiğimi anlamış olmasından korkmuştum.

Çekinerek etrafta dolaşıp bindiğim metronun tam tersine binip eve gitmeyi hedeflerken hiç beklemediğim bir şey oldu. O da tıpkı benim gibi geldiğimiz yönün tersine giden metro için beklemeye başladı.

Bir saniye, bu da ne diye düşünmeden edememiştim. Neden yukarı çıkmıyor, evi burada değil mi?

Panikle ona bakarken o, sanki onu izlediğimden haberdarmış gibi kafasını bana çevirmiş ve bir kez daha göz göze gelmemizi sağlamıştı. Yutkundum. Avuç içlerim stres ve heyecan karışımı duygular yüzünden terliyordu.

Başımı aşağı eğip az önce göz göze gelen ben değilmişim gibi davranmaya çalıştım. Fakat sağ tarafımdan bir bedenin bana doğru yaklaştığını hissedebiliyordum.

Kahretsin.

Kesin fark etti ve hesap soracak.

N'aptım ben...

Adımlar gittikçe yaklaşmıştı. Ancak kafamı kaldırıp o yöne bakamadım. En sonunda hemen dibimde biten adımların sahibi omzumu nazikçe dürttü. O sırada kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atıyordu.

Mecburen kafamı kaldırdığımda, siyah maske üzerinden bana bakan bir çift gözle karşılaşmıştım. Sanki bir köpek yavrusunun gözlerine bakıyordum. Çok şirinlerdi. Aynı zamanda ilk defa bu kadar yakından bakma fırsatı buluyordum.

"Afedersin," dedi nazikçe. Sesini duymanın vermiş olduğu şaşkınlıkla göz bebeklerim büyümüştü. Benimle konuşuyordu! "Yanlış anlama ama-"

"Özür dilerim! Amacım seni takip etmek değildi! Lütfen benden nefret etme!"

Ardı ardına sıraladığım özürlerle kafamı doksan derece yere eğdim. Neredeyse ayaklarına kapanacaktım.

Kafası karışmış bir şekilde, "Anlamadım?" diye mırıldandı. Ardından elini bana doğru uzattı. Elinde bana ait olan oyuncak ayılı küçük anahtarlık vardı. Bunu çantama asmıştım. Öyleyse onda işi neydi?

"Ben sadece dün akşam bunu metro kapısına sıkıştırıp düşürdüğünü gördüm. Sonrasında sana seslendim ama kapı kapandığı için duymadın sanırsam. Belki bu akşam yine denk gelirim diye yanımda taşımıştım ve öyle de oldu. Geri vermek istedim."

Şok içinde uzattığı anahtarlığa baktım.

Pot kırdığıma mı üzülsem yoksa önemseyip anahtarlığıma sahip çıkmasına mı sevinsem, bilemedim.

Havalara uçacak gibi hissettiğim anda hislerimi bastırdım ve uzattığı ayıcığı aldım. "Ben," diye mırıldandım inanamayarak. "Gerçekten çok teşekkür ederim. Düşürdüğümü fark etmemiştim bile. Gerçekten teşekkürler..."

"Önemli değil." Başını nazikçe eğdi ve tekrardan dönüp gitmeye başladı. Birkaç adım atmıştı ki bir anda durdu ve tekrardan bana kafasını çevirdi. "Daha önce tanışmış mıydık?"

Duyduğum soruyla içten içe yıkılırken yüzümü gülümsemeye zorladım. Aptal gibi sırıtıp, "Akşamları konserlerinizi izliyorum." dedim.

Başını onaylarcasına salladı. "Aynı yerde yaşamamız ne tesadüf." dedi yürüyen merdivenleri işaret ederken.

Gerçekten sıçıp sıvıyorum...

"Aslında ben burada yaşamıyorum. Yorgunluktan uyuyakalmışım. Şimdi tekrar metroya binip geri gideceğim."

"Anlıyorum..." dedi uzun uzun beni süzerken. "Öyleyse... İyi akşamlar."

"Teşekkürler."

Kalbim ne zaman yavaşlayacaktı tahminen?

O yürüyen merdivenlere yönelirken arkasından gidişini izlemiştim. Bir yandan da elimdeki ayıcıklı anahtarlığı sıkıyordum. Tamamen görüş alanımdan çıkmasıyla anahtarlığa bir kez daha bakıp olduğum yerde tepinmeye başladım. Hatta öpüp sarıldım. "Sen varya dünyanın en iyi anahtarlığısın. Aferin koçuma! Harika yerde düşmüşsün!"




Yorum & Vote atmayı unutmayın! 💕

song for broken hearts :: seungmin ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin