3-🎶

397 59 22
                                    

𓇢𓆸

Sıkışık akşam metrolarından nefret ediyordum. İnsanlar resmen birbirinin üzerine çıkıyorlardı ve nefes almak imkansızdı neredeyse. Deniz altında bile daha iyi nefes alabilirdiniz. Yer bulmak? Ondan bahsetmek bile istemiyorum.

Bıkkınca nefesimi verip direğe başımı yasladım. Arkamdaki teyze sıkıştırıp duruyordu zaten. Yakında direkle kafam bütünleşecek diye çok korkuyordum.

Genellikle çoğu insanın indiği bir durağa varmamızla kalabalık azalmıştı. Metro yine kalabalık sayılırdı ancak en azından arkamda beni sıkıştırıp duran bir teyze ya da nefes almamı engelleyecek kadar çok insan yoktu. Rahat bir şekilde nefes alabiliyordum.

Cebimdeki telefonumu alıp yarınki ders programıma bakacağım sırada gözüm vagonun sonlarındaki siyah gitar çantasına kaydı. Bir anlığına, istemsizce oraya bakmıştım ve odak noktamın sahibi o çocuktu. Aynı metrodaydık.

Heyecandan ne yapacağımı bilemez bir şekilde etrafıma bakındım. Onun da bu metroyu kullandığını bilmiyordum. İlk defa meydan harici başka bir yerde onu görmenin vermiş olduğu tatlı heyecan bedenimi sararken telefonumu cebime attım ve çaktırmadan onu izlemeye başladım.

Yorgun olsa gerek metroda boş koltuk olmamasına rağmen kendini yere atmış, bağdaş kurarak kafasını duvara yaslamıştı. Gitar çantasını da hemen yanına koymuştu. Yine maskesini takıyordu. Kim bilir sadece gitar çalmaktan başka ne işle uğraşıyordu da bu kadar yorgun düşmüştü?

Kafamı yasladığım direğe sıkıca tutundum ve oflayarak onu izlemeye devam ettim. Sonra bir anda, hiç beklemediğim bir anda, gözlerini açtı ve doğrudan buraya baktı. Tam olarak benim yaslandığım direğe doğru, bana doğru...

Afallayarak gözlerimi kaçırdım, hatta kafamı diğer tarafa doğru çevirdim. Kalbim son sürat attığı için tekrardan ona doğru bakmaya cesaret edemiyordum. Zaten ineceğim durak da gelmek üzere olduğu için o tarafa bakmadan hızla kapı önüne yaklaştım. Bir süre kapının önündeki camdan kendime bakarak sakin olmam gerektiğini içimden mırıldanıyordum. Fakat hemen arkamda beliren silüet hiç de sakin olmamı sağlamamıştı.

Pekala.

Hemen arkamda duruyordu.

Kafamı eğip ayakkabılarımın ucunu seyretmeye başladım. Ama bedeninin varlığını bir adım arkamda hissetmem işleri hiç de yoluna koymuyordu gerçekten. Metronun ani hareketiyle yanlışlıkla bir adım arkaya gitsem, bedenim onun kucağına düşerdi. O derece yakındık. Ayrıca bu parfüm kokusu... Kendime gelmem gerekiyordu.

İneceğim durağa vardığımızda kapı açıldı ve soğuk bir hava yüzüme çarptı. Arkama dönmemek için mekik dokuyarak metrodan indim ve son sürat yürüyen merdivenlere yöneldim. Arkamda herhangi bir hareketlilik oluşmadığı için derin bir nefes verip başımı çevirdim. Kapanan metro kapısının arkasında kalmıştı. Benimle aynı durakta inmemişti.

Garip bir boşluğa düştüğümü hissettim o an. Gerçekten çok gergindim. İçimden bir ses onunla aynı yerde yaşamak için can atsa da farklı bir durakta ineceği gerçeği bir öküz gibi oturmuştu içime.

Buruk bir şekilde gülümsedim kendi kendime. En azından aynı metroyu kullandığımızı öğrenmiştim.

Metrodan çıkıp akşamın soğuk havasında eve yürümeye başladığımda kafama ikinci bir soru dank etmişti; Eğer bu durakta inmeyecekse neden kapı önüne, hemen arkama kadar gelmişti?

Ellerimi çırpıp şaşkınca sesli bir şekilde bu soruyu dillendirdim. "Gerçekten niye?" Şaşkınca duraksadım. "Eğer inmeyeceksen niye kapıya yaklaşırsın?" Kendi kendime kahkaha atmaya başladım. "Yoksa... Gerçek olamaz değil mi? Sırf benimle yakın olmak için gelmiş olamaz, değil mi?"

Ufacık bir umudum vermiş olduğu mutlulukla ceylan gibi seke seke eve gittim.

İçimde gerçekten büyüyen kocaman bir hoşlantı hissiyle...




Selam! Şu ana kadar yazacağım en soft kitaplardan biriyle karşı karşıya olduğunuzu bilin istedim.

Bol bol yorum at & bir de küçük yıldıza bas!! Lütfen🥺

song for broken hearts :: seungmin ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin