Bölüm 5

47 8 3
                                    

Atalay'ın kaleminden:

Hani küçükken çok fazla dinlediğimiz şarkılar ve ya böyle hoşumuza giden melodiler olur. Ama büyüdükçe o melodiyi, şarkıyı unuturuz. Aradan yıllar geçer bir bakarız bulmuşuz. Belki bir sokak ortasında belki de birisi söylerken hatırlarız. Ve o an çok farklı hissediyoruz.

İşte şuan o kıvamdaydım.

Efsun'la karşılaşmamızın ardından topu topuna beş gün geçmişti. Onu yıllar sonra görmek fazlasıyla değişik ama bir o kadar hoşuma gitmişti.

Son görüşmemiz ardından çok büyümüştü. Hala aynı delilik ve inatçılık üzerindeydi. O görüntü aklıma geldikçe dudaklarımın iki yana kıvrılmasına sebep oluyordu. Özlendin küçük kız...

Sessiz bir şekilde odamın ormana bakan tarafını izliyordum fakat biri çat kapı, odama girene kadar. Gelen kişi Volkan'dı.

Volkan, sinirlerine hâkim olmak istercesine, "Neredeydin Atalay?" dedi.

"Görmüyor musun, odamdayım" dedim.

"Onu demiyorum geri zekâlı! Benim Ankara'ya gideceğim gün Ankara Havalimanının orada buluşacaktık ya! Ve sen yoktun."

"Ben havalimanındaydım Volkan"

"O gün kardeşimle Ankara'ya gelecektik ve kardeşim kaçtı. Ben de sırf görevim orada diye kardeşimi bulmadan Ankara'ya gittim ve seni saatlerce havalimanında bekledim Atalay. Ve sen yoktun orada" dedi sitem edercesine. İyi de ben demedim ki gel kız benim aklımla oyna sonra git bende görevimi yapmayayım diye!

"Volkan, ben o gün Adıyaman Havalimanındaydım." dedim. İlk başta inanmadı. Ama benim yüzümdeki ciddiyeti anladıktan sonra sustu. Ve o meşhur şaşkınlığına takındı.

"Ne!?" dedi ve ardından inanmak istemezcesine ufak bir kahkaha attı. "Sen ciddi misin?" dedi.

"Volkan benim sana ne zaman yalan ya da espri yaptığımı gördün?" dedim.

"Yo valla sen her zaman yalan söyler ve işin espri tarafından bakarsın Atalaycığım!"

La havle vela kuvvete illa billahil azim! "Bak Volkan, ben eğer iş ciddi bir iş ise asla böyle saçmalıklar yapmam. Sabrımı da zorlama."

"Efsunu... Onu gördün mü?"" dedi.

Başımı olumlu anlamda salladım.

Kırgınlıkla, "Neden bana söylemedin? Onun yaşadığını neden söylemedin?" dedim.

"Söyleseydim Başar onu öldürecekti." dedi.

Güldüm.

"Karşında çocuk yok, Volkan. O kız..."

"Sana unutacaksın dedim o kızı. Tamam mı? Unut bitti! Efsun devrimi kapandı. Ve sakın ola ki asla ama asla Alin'e bundan bahsetmeyeceksin! Asla!"

"Alin'in de bilme hakkı."

"Alin'e bir şeyden bahsetmeyeceksin, dedim sana!"

"Er ya da geç onun yaşadığını öğrenirse bok gibi ortada kalacaksın. Sevdiğin kız sana asla ama asla..."

"Atalay yeter!"

Sinirden elimi sertçe duvara vurdum. Bu kadar yeterdi. Burama kadar gelmişti.

Volkan çatallı sesle, "Onun ne yaşadığını bilmiyorsun. O hiçbir şey öğrenmemeli Atalay..."dedi.

"Sen ne ara onu düşünür oldun? O Alin'in kız kardeşi. Senin değil! Bunu hepimiz biliyoruz. Lütfen kandırmayalım bir birimizi."

"Ama o benim onun ağabeyi olduğumu düşünüyor! Ayrıca ben onun ağabeyiyim anladın mı?" dedi.

Kırık Aynalar (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin