Sevgili günlük;
Bugünü unutmayacağım. Çünkü bugün ağabeyim, Volkan. Beni bilerek ateşin içine attı! Neden mi düşmanının eline verdi beni. Bugünü asla ama asla unutmayacağım. Onlara gün gelecek haddini sormazsam ben burada Efsun değilim!
Abiciğim, bu satırlar ilk defa sana olan öfkemi kusturdu!
Tarih; 13.04.202- (Bazen tarihlerin tanımını yazmak istemezsin, çocukluğum)
Yazan; Beceriksiz Efsun.
Dün gecenin yorgunluğu ve bitmek bilmeyen kâbuslarımla güne adeta 'mutsuz sabahlar' diyerekten uyandım. Dün ki gerilimli yemekten sonra kendimi duşa sokup, daha sonra uyumuştum. Peki dün ne mi olmuştu?
Kısa kesecek olursam. Dün ağabeyim, 'bundan sonra Toygar'ın emrinin altından çıkmayacağımı ve onun beni daha iyi eğiteceğinden' bahsedip durdu. Bir de üstüne üslük, benim beceriksiz olduğumu kalmadı, bu sefer tam bir aptal olduğumu resmen haykırdı! O kadar sinirliyim ki bu sabah alarmın çaldığını bile umursamadım. Ve tabii ki de bugün uyuzluk yapıp saat tam 10.00'da antrenman salonuna indim.
Kapıdan içeriye girdiğimde, kimseyi umursamadan Toygar'ın oturduğu yere gittim. "Ooooo, bakıyorum da çok erken gelmişsiniz." dedi. Yüzüne bile bakmadan, "Box ringi nerede? Malum benim nasıl dövüşeceğimi görmen lazım." dedim. "Aaa, bu ne uyuzluk? Ayıp gerçekten. Hem ayrıca Box Ringine gitmiyoruz. Seni direk atış yapmak için 77. numaralı odaya alalım." dedi. Kaşlarımı sorgulayıcı bir şekilde havaya kaldırdım. "Benim, bünyemin dövüş için yeterli bir güce sahip olup, olmadığını bilmeden nasıl oluyor da seviye atlatıyorsunuz?" dedim. "Şöyle ki seviye atlayan kız, sen lise başlarında, hatırlarsan bahsetmiştin baban sana iki sene boyunca dövüş eğitimi vermişti. O yüzden seni test etmek istemedim." dedi.
Bunu nerden hatırlıyordu?
"Babam bana iki sene boyunca eğitim verdi. Ama eğitimim bizzat dövüşle değildi. Ben babamdan sadece kendimi korumak amaçlı bir kaç hareket öğrendim" "Bakıyorum da benimle dövüşmek çok istiyorsun. Ha, bu arada dövüşünce pek romantik olmuyorum." dedi. "Senin derdin ne?" Toygar, "Asıl senin derdin ne?" dedi. "Benim derdim, görevini bilmeyene görevini hatırlatmak. Senin derdinse bana daha ne kadar yavşaklık yapabileceğini, insanlara kanıtlamak. Böyle romantik olmuyorsun Toygar. Git başkasına yavşaklık yap, bana değil." dedim. Burak arkadan, "Arkadaşlar buradan size de çok yüksek sesli, bir kapak sesi gelmedi mi? Yoksa siz sağır mı oldunuz?" dedi. Söylediği şeye hepimiz gülerken, Toygar somurttu. Toygar, "Hızlı olsan da, atış yapacağımız odaya gitsek?" dedi.
Cevap vermeden önce ilk abime baktım, normalde sinirlenmesi gerekirken bana boş gözlerle bakıyordu. Alin, kavga çıkmasın diye 'peşinden git' dercesine kaş göz yapıyordu. Atalay... Atalay ise ortalıkta yoktu. Sanırım öğrencisiyle beraber aşağıda dövüş yapıyordu. Derin bir nefes alıp, odadan dışarıya çıktım. Kapının önünde kocaman harflerle, 'Atış Salonu/No:77' yazıyordu. Bunlarda şaşırmadığım diğer şey de buydu. Çünkü o kadar oda vardı ki, hatta hepsinin kapı rengi aynı olunca adamlar, yüksek ihtimalle kapılara numaralandırmışlardı. Yani bence mantıklı...
İçeriye girince birilerinin seslerini işittim. Oraya doğru dönünce şaşkınlıkla ve bir o kadarda sitemle ikisine baktım. Kimdi?
Atalay ve yanında ki kız öğrencisiydi.
Birlikte koyu bir sohbet içerisindelerdi ki, yüzde doksan ben gelince konuyu kapattılar. Atalay suratıma bile bakmıyordu. Galiba dün olanlarda kendimi savunmadığım için bana oldukça sinirliydi. Peki ben ne yapabilirim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Aynalar (DÜZENLEMEDE)
Teen FictionKalbinin kırılmasına izin verme olur mu? Benim kalbimi paramparça ettiler, toparlayamadım ama sen buna izin verme. Acını gizleme çığlığını duyur... Kalbin kırılırsa ben hissederim öyle bir hissederim ki, aklın durur. Seni seviyorum hatıram... İlk ki...