Bölüm 11

39 7 5
                                    

     Geçenlerde bir video karşıma çıkmıştı ve videoda şöyle söyleniyordu;

Hiç düşündünüz mü

hangisi daha çok acıtıyor?

Bir şeyler söyleyip, 

keşke söylemeseydim mi?

Yoksa bir şeyler söylemeyip,

Keşke söyleyebilseydim mi, demek mi?

Hayat çok karışık ve ben yeni hayatıma nasıl başlayacağım?

   Şuan karşımda ağabeyim ve yanında oturan, azıcıkta bana benzeyen, Atalay'ın kız kardeşi vardı. Oturuyorduk, ben sessizlik içerisinde çığlık atarken onlar sessizliğime ortak koşuyorlardı.

  Çok garip. Nasıl buraya kadar geldi inanın hiç bilmiyorum. Dakikalar hatta belki saatlerce, hepsinin suratına eşek gibi bakıyordum. Sonra geri önüme dönüyordum. Daha fazla dayanamayarak sessizliği bozdum. Alaycı bir tavırla, "Şimdi sizin anlattığınıza göre, benim eskiye dayalı, ve bunun nedeni bilinmiyor, peşimde birileri var. Siz de abimin çocukluk arkadaşısınız. Ve işin en garibi ise benim burada kalıp eğitim alacağım ki, yarın öbür gün bana saldıracaklarında kendimi korumaya alayım. Öyle mi?" dedim. Hepsi de kafasını olumlu bir şekilde sallayınca, sinirden ufak bir kahkaha fırlattım.

  "Ah siz alemsiniz. Yemin ediyorum hepiniz abim gibi çok film izlemişsiniz. Hayır ben anlamıyorum ki! Bilmediğim adam benim yıllardır eceli düşmanım. Ve ne yazık ki bu seneyi de sayacak olursak, yirmi yıl sonra mı karşıma çıkacak? Benim düşmanımsa, düşmanım beni ansızı gelir öldürürdü zaten." dedim. Atalay, "Bak, Efsun. Biliyorum kafan inanılmaz derecede karışık ama artık bir yerden başlamamız gerekiyor" dedi. Abim yanında ki kız yavaşça ellerimi tuttu ve, "Bize güvenmen gerek" dedi. "Size güveniyorum... Sadece anla-" "Efsun, kardeşim azıcık daha büyü gerçekten her şeyi anlatacağım" dedi ağabeyim.

  Gözlerimi ağabeyime odakladım. Gözlerindeki duyguya bakıp, tartmak istedim ama o gri gözleri beni mahvetti. Gözlerinin çevresi kıpkırmızıydı. Ona baktım, uzun süre boyunca, belki de on saniye boyunca baktım. Farklı bir duygu görmek istedim, beni kandırsın bunun külliyen bir yalan olduğunu düşünmek istedim ama yok. Onun gözlerinde bir çok duygu barındırıyordu. Ama en çok ta; Korkuydu. Ona güvenmeyeceğimin korkusuydu. Ona güvenmemi istiyordu. Bir kez daha onu dumura uğratmamı istedi. Peki ben güvenmeli miydim? Söylesene iç sesim ben ne yapayım? Neden sessizsin iç ses? 

 "Peki, size inanıyorum. Her şeyi kabul de ediyorum. Ama bu güvendiğim anlamına gelmiyor. Ve size son bir sorum olacak. Neden Amerika? Türkiye de kalabilirdik. Ya da ne bileyim bu eceli, düşmanım, bahsettiğinize göre oldukça zekiyse, beni burada da bulur" dedim. Atalay, "İznin varsa kardeşim ben sözü devralayım." dedi ağabeyime bakarak. Ağabeyim minnettar bir şekilde, "Ah, benim için çok iyi olur. Elbette başlayabilirsin" dedi.

 Atalay, bardağında ki sudan bir yudum alarak, söze başladı. "Öncelikle biz Amerika da, devletin gözünde, Amerika'nın en iyi üç şirketinin adliye bürosuyuz. Yani bu demek oluyor ki onların tecelli avukatlarıyız." dedi. Şaşırdım, "Peki, bunun büyük bir suç olduğunu biliyor musunuz? Sonuçta-" "Bizim Amerika'da kullandığımız kimlikler farklı. Evet, buranın yabancısıyız, fakat kimliklerimiz farklı. Hepimizin adı ve geçmişi farklı." "S-sizden korkulması gerek!" dedim.

  Gerçekten öyleydi. Ve yanılmıyorsam benimde kimliğimi değiştirmişler ve ya değiştirecekler. Aslında birazcık mantıklıda geldi. Sonuçta mesleklerini tehlikeye atmamaları lazım. Birazcık mı?! Kızım bu beyin kimsede olmaz. Diye haykırdı iç sesim. 

Kırık Aynalar (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin