Bölüm 16

30 7 21
                                    

  Uyandığımda Türkiye'deydim. Uyku mahrumuyla evdekilere seslenmek istedim fakat bizimkiler yoktu. Ayağa kalktım, su içmek için mutfağa ilerlerken, bir anda altıncı yaş doğum günümde babamla sözde 'saklambaç oynarken, yakalanmamak' için gittiğimiz yerdeydim. Karşımda küçüklüğüm vardı. Neşeliydi, sağ elinde sımsıkı tuttuğu Begonya Çiçekleri vardı. 

 Titrek nefesimle, "Efsun..." dedim. 

Ama beni duymadı. Sağ eliyle Begonya çiçeklerini tutarken, sol eliyle de yanımda bulunan ablamın elini sıkıca tutuyordu. Ablama baktım. Ela gözlerini tek bir yere odaklamış onu izliyordu. Ağabeyimi... Volkan'ı izliyordu.

 Sonra içeriye bir adam girdi ve küçüklüğüm, onun yanına koşarak gitti. Bu benim babamdı. Karşımda ki çocukluğuma baktım. Acıdım. En çokta satılacak günü bizzat doğum gününde olduğunu bilmeden karşısında ki adama sımsıkı sarılışına acıdım. 

Onları izlerken adamın saçıma dokundurduğu eli, sanki şuan benim bedenime dokunuyormuş gibi hissettim. İğrendim, bağırdım. Hayır gitme dedim ama bir fayda etmedi. Sonra babam beni bir adama verdi... Gözlerim dolu bir şekilde, "Ne olur verme beni." dedim. Fakat yine işe yaramadı...

Bir kez daha denedim. Söyledim, haykırdım kendi kızına acısın diye daha çok ağladım ama o, tek bir damla akan gözyaşımı es geçti. O benim hayatımı, çocukluğumu sapkın bir adama verdi! Daha fazla dayanamadım, küçüklüğüm dayanamadı... 

Bağırdım, "LÜTFEN YAPMA BABA" dedim. 

Ben o adama baba dedim. On dört yıl sonra ben o adama tekrardan baba dedim. Yere çöktüm, bağırdım. Gırtlağım çıkana kadar ağladım, yalvardım, yakardım fakat yine işe yaramadı. Babam benim çocukluğumu sattı.

Güçsüz çığlıklarımla, haykırışlarımla yerde diz çöküp 'yapma' diyordum. Sonra küçüklüğüm bana baktı, onun o gözlerindeki güçsüzlüğe baktım. Ağızımdan tek çıkan şey, "Özür dilerim" oldu... 

Ayağa kalktım. Daha fazla acılar içinde bana bakan çocukluğuma bakmayı bırakarak, yanımda duran bıçağı aldım. Bugün kurtuluşa erdiğim gün olacaktı. Çocukluğumu kurtaracaktım. Elimde ki bıçakla babama doğru yürüdüm. Ona saplayacakken kolumu tutan biri oldu. Yüzüne baktım, ve o çocuk karşımda elinde Begonya Çiçeklerini tutan çocuğun gençliydi. O kara gözlü çocuğun, Atalay olduğunu tam şuan anladım. Bana kara gözlerini dikerek, "Yapma" dedi.

"Görmüyor musun? Benim çocukluğumu elimden alan kişiyi görmüyor musun!" dedim. Bir daha babamın sırtına vuracakken yine tuttu kolumu. Yalvaran gözlerle, "Yapma... Biliyorum acılar yavaş yavaş unutulabilir fakat izleri kalır. Bunun bende farkındayım ama şimdi yapma. Şimdi olmaz. Ben annemin intikamını almadan öldürmene izin vermem." dedi. Dolu gözlerimle, "A-annenin intikamı mı? Senin annen babamı tanımaz! Beni kandırma..."  dedim. Ağladım fakat bu sefer gözyaşlarım ve acılarım daha çok deşildi. Ama geçmedi... 

"Eğer onu öldürmek istersen önce benim cesedimi çiğnemen gerek." dedi. "Benim babamın senin annenle ne ilgisi var! Benim babam benim çocukluğumun katili! Senin annenin katili değil." dedim. Bıkkın bir nefesle, "Bilmediğin şeyler var"  dedi. "O zaman gel öğret! Beni kimse bu saatten sonra asla ama asla kandıramaz." diye bağırdım. 

Tam o an gözüm döndü ve elimdeki bıçağı babama sapladım. Hayır babama değil, onun için önüne siper edilen Atalay'a sapladım! 

Dehşet içerisinde bağırırken, küçüklüğüm bana 'katil' edasıyla baktı. Yıkıldım. Ona başımı iki yana sallayarak, "Ben yapmadım. Onu bilerek öldürmedim. Ben bizim katilimizi öldürmek istedim. Onu değil" dedim. Çocukluğum karşıma dikildi ve, "Sen katilsin!" dedi. Ona 'hayır değilim ben katil değilim!' dedim. Çocukluğum kulaklarını minik parmaklarıyla kapatarak bana, "Ebe sensin! Katilsin, katilsin, katilsin" Ona yine başımı olumsuzca salladım. Bana tekrardan;

Kırık Aynalar (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin