6 ay sonra
Artık sınıfa yavaş yavaş alışmaya başlamıştım. Üstelik arkadaşlarım da olmuştu. Şevval ve İrem ile daha fazla samimi olmuştuk. Üstelik sınıfımıza yakın zamanda iki tane kız gelmişti. Gelenlerden birinin adı da İrem, diğerinin ise Rumeysa'ydı.
Günlerden bir gün tekrar sabah okula gitmiştim. Fakat bu sefer okula giriş kapısında beni beklemekte olan İrem ve Şevval'i görmüştüm. Bir dakika bir dakika! Ve yanlarında bir kız daha vardı. Ben meraktan okulu yemek üzereyken beraber sessizce sınıfa doğru çıktık. O an sınıfımıza yeni bir kız geldiğini anlamıştım. Yeni gelen kızın ismi Rumeysa'ydı. Şevval ile aynı mahallede yaşadıkları için Şevval onu önceden tanıyordu. O günden itibaren onunla da tanışıp arkadaş oldum.
Artık oruçlar başladığı için sabah saat 04.30 ile 05.00 arası uyandım. Biraz bir şeyler yemeye çalıştıktan sonra dişlerimi fırçalamak için lavaboya gittim. Dişlerimi fırçaladıktan sonra ezanın çoktan okunmaya başladığını hatta bitmekte olduğunu duyunca direkt çeşmeye yapıştım. Büyük bir bardağa su kattıktan sonra sandalyeye oturdum ve suyumu içtim. Saat 06.00'ya gelmek üzereyken odamdan kulaklığımı aldım ve salonda tek başıma tekli koltukların birine oturdum. Bugün din kültürü dersinde tiyatro oyunu oynayacaktık ve ben kendime asla güvenmiyordum. Her an heyecanlanıp oyunu bozacak olmanın verdiği kötü hisse rağmen kendime güvenmeye çalışıyordum. Çünkü bunu yapmak zorundaydım. Okul zamanı gelene kadar sadece düşündüm. "Oha Beren ne düşündün o kadar!?" Dediğinizi duyar gibiyim dostlar. Aklınıza gelebilecek her şeyi. Saat 08.00'e gelmek üzereyken odama doğru ilerledim ve bugünün derslerini çantama güzelce yerleştirdim. Tiyatro oyununu öğleden sonra oynayacaktık. Sabahtan ise edebiyat ve beden vardı. İlk iki ders edebiyattı. Ondan sonra beden vardı. Her hafta beden dersinde kıyafet kontrolü yapılıyordu fakat kıyafet giymemek için resmen direniyordum. Neden mi? Üşeniyordum çünkü. Her neyse dostlar. Saat 08.30'a yaklaşırken okula gitmek üzereydik fakat bir aksilik olmuştu. Bizi her sabah babam bırakırdı fakat bugün araba bozulmuştu. Okul ise evimize çok uzaktı. Halk otobüsü ile gitmek üzere durağa doğru yürümeye başladık. Bulduğumuz ilk boş olan yere oturduktan sonra çok geçmeden otobüs harekete geçti. Sol ayağımda bir ısı hissettiğim sırada çok iyi gelmişti. Çünkü hava gerçekten çok soğuktu. Otobüs kaloriferlerini çalıştırmıştı. Tam okulun önüne geleceğimiz sırada Otobüs okulun önünde durmak yerine okulun ilerisindeki hastanenin önünde durmayı tercih etmişti. Çünkü otobüsün durması için düğmeye son anda basmıştık ve bu işe yaramamıştı. Hastanenin önünden okula doğru ilerlerken tekrar düşüncelere dalmıştım fakat duyduğum korna sesi ile tüm düşüncelerden sıyrıldım. Abim kolumdan tutmasaydı az kalsın arabanın altında kalıyordum. (Keşke.) Okula girdiğimiz sırada resim hocası pantolonumun okula göre olmadığını söyledi. Kot pantolon giymek yasakmış. Müdür yardımcısı ismimi soy ismimi ve okul numaramı istedi. Bunları bir kağıda yazdıktan sonra sınıfa gidebilmem için izin verdi. Her sınıfa girdiğimde görmekten en çok korktuğum şey İrem, Şevval ve Rumeysa'nın yanında diğer İrem ve arkadaşlarının olmasıydı. Onların yanında bulunduğumda hiç konuşamadığımdan dolayı eskileri düşünmek zorunda kalıyordum. Hatta kendimi tekrar 7. Sınıfta gibi hissediyordum ve dostlar bu gerçekten çok kötü şeydi. Tamam onları arkadaş olarak seviyordum ama kimse eskileri hatırladığı bir ortamda bulunmak istemez değil mi? 7. Sınıfta buraya yazamadığım kadar kötü ve çok şey yaşadım dostlar. Ve söyle bir durum daha var dostlar. Arkadaşlarım ile birlikte onların yanına gittiğimizde rahatsız olduğumu söylemiştim. İşte bu yüzden daha az onların yanına gidiyorum. Durum böyle olunca tekrar yalnız kalmak zorunda kalıyorum. Ama gerçekten arkadaşlarım adına seviniyorum. Çünkü benim gibi sıkıcı birinin yanında sıkıcı bir şekilde vakit geçirmektense daha eğlenceli bir şekilde vakit geçirmeleri beni mutlu ediyor. Ya da ben öyle sanıyorum. Ve bu durum her şekilde belli oluyor dostlar. Bunu onların yanında daha fazla eğlendikleri için anlıyorum. Her neyse dostlar. Sınıfa girdiğimde diğer İrem'i onların yanında görünce direkt modum düştü. Zilin çalma sesini duyduğumda bazen çok mutlu oluyor bazen ise üzülüyordum. Bugün mutlu olduğum bir gündü mesela. Edebiyat hocası sınıfa girip ders anlatmaya başlamıştı bile. Ders kitaptan ders işleyeceğini söylediğinde herkes ders kitaplarını çıkarttı. Hoca ders kitabında olan biraz uzun bir hikaye okutacağını söyleyince tekrar modum düştü. Ve tahmin edin hoca hikaye okutmak için kimi seçti? Beni tabiki harika! Hocaya okumayacağım için ısrar etsemde o da bana okumam için ısrar ediyordu. En sonunda hoca vazgeçmiş olacak ki sadece bir cümle okumamı söyledi. Okuyamadım:/ Sıra arkadaşım İrem'di ve böyle durumlarda beni rahatlatıyordu. Bugün omzuma dokunarak rahatlatmıştı mesela. Bu kadar küçük bir şey bile inanın ki çok iyi geliyordu. İrem yaptığı için de olabilir:) Sonrasında hoca başka bir zaman okutacağını söyledi ve benim okumam gereken yerleri kendisi okudu. Beden dersine girdiğimizde hoca ilk önce bizi dışarıya çıkartıp yoklama aldı daha sonra ise serbest bıraktı. Yani biz sınıfa gizlice de gittik diyebiliriz çünkü hoca sınıfta durmamızdan hiç hoşlanmazdı. Beden derslerinde normalde diğer İremgil ile birlikte takılırdık fakat daha önceden İrem'e diğer İrem ve birkaç arkadaşı ile birlikte takılmamızdan rahatsız olduğumu söyleyince bugün onların yanına gitmedik. Sıkıcı biri olmama rağmen onların yanına gitmedi ve benim yanımda durmuştu. (Bu arada İrem'e İrme demeyi çok seviyorum ve genelde o şekilde sesleniyorum:)) Abi ben bu kızı yicem ama kıyamıyorum:(
Biraz zaman geçtikten sonra İrme kendi sandalyesine oturmamı istedi. Onun sandalyesi diğer İremgilin sandalyesine daha yakındı. Oturunca beni onların yanına doğru sürümeye başladı. Ve o an gerçekten toz olup yok olmak istemiştim. Aslında İrem de haklıydı sanırım biraz sosyalleşmeye ihtiyacım vardı dostlar. Bu şekilde alışmış olsam da yavaş yavaş Irme için kendimi değiştirmeye çalışacaktım. Fakat dostlar inanın ki bu aşırı zor bir şeydi. Her neyse bu durumdan çok rahatsız olduğum için Irme'ye lavaboya gitmek istediğimi söyledim ve beraber merdivenlerden yukarı çıkmaya başladık. Lavaboya geldiğimizde ikimizde kalorifere yaslandık. Ona içimde olanların bir kısmını anlattım. İlk ders bu şekilde geçtikten sonra ikinci derste Şevval ile sohbet etmiştik. Bana dedesinin küçük kız fotoğrafları çizmeyi çok sevdiğini söylemişti. Üstelik dedesi fark etmeden gelecekteki torununu çizmiş.
