VI - Şimdiki Zaman

86 51 68
                                    

Sakin bir Ağustos günüydü. Dün sürpriz olarak yağan kısa bir sağanak sıcak havayı biraz olsun kırmıştı. Asena odasında yatarak arkadaşından ödünç aldığı aşk kitabını okuyordu. Ergenlikle bedeninin ve hormonlarının değişimi onda bu tür alanlara merak salmasına neden olmuştu. Okuldaki tüm arkadaşları kitabı okuduğu için de onlardan geri kalamazdı çünkü okulunun en zekilerinden biriydi ve kendisine itiraf edemediyse bile arkadaşlarından uzaklaşırsa sadece ders çalışan bir inek olarak adlandırılmaktan korkuyordu. Ali, televizyon karşısına geçmiş yarı uykulu bir şekilde televizyon izliyordu. Üç günlük gittikleri tatilden yeni dönmüşlerdi ve yıllık izninin son günlerini dinlenerek çıkarmak istiyordu. Aç karnına içtiği birası midesine ağır gelmişti. Zeynep ise mutfakta yemek hazırlıyordu. Geçen yıl komşularının günlerine gitmeye başlamıştı ve içindeki huzursuzluk iyice azalmıştı. Yıllar boyunca gerek olmadıkça evden çıkmadığı için bu günler ona terapi gibi geliyordu.

Evin zili melodili bir şekilde çaldı.
" ZEYNEEP, KAPII" diye bağırdı Ali.
Zeynep elindeki su dolu tencereyi ocağa koyup hızlıca kapıya doğru yöneldi:
" Kim o?"
" Benim ano"
Zeynep kapıyı açıp gülümsedi.
" Hoşgeldin oğlum, bitti mi antrenman. İyice kaslanmışsın yine."
" Bitti bitti. Karnım çok acıktı benim. Yemek ne zaman?"
" 1 saate hazır olur tatlım, tavuk haşlıyorum. Protein olur sana."
" Sağol ano."

Emre sırt çantasını kapının eşiğine koyup içinden havlusunu çıkardı. Terini hızlıca sildikten sonra annesine sarıldı. "Anne" demek çok uzun geldiği için "ano" diyordu yıllardır. Haftanın iki günü kickbox, üç günü spor salonuna gidiyordu. Ortaokulda sınıf arkadaşlarına oranla ne kadar spora ve kas yapmaya uygun bir vücudu olduğunu görmüş ve spora başlamıştı. Spor ve ergenlikle gelen boy atması ile kısa sürede güçlü, uzun ve hızlı hale gelmişti.

Odasına giderken salonun önünden geçti ve babasıyla göz göze geldi. İkisi de hemen gözlerini kaçırdı. Birbirlerini umursamıyor gibi gözükmeye çalışıyorlardı. Uzun zamandır 1-2 kelimelik laflar dışında konuşmamışlardı. Ali her ne kadar eskiden oğluna bağırıp dövse de artık Emre ondan hem daha uzun hem de daha büyüktü. Emre'de bunun farkında olsa gerek aylar önce babası ona vurduğunda odasına kaçmak yerine olduğu yerde durmuş ve babasına vuruşlarının etkisiz olduğunu göstermeye çalışmıştı. Gerçi bu ilk seferi değildi. 6. Sınıfa giderken Asena babasından pahalı bir boyama seti istemişti. Normalde böyle şeyleri annesine söyler ve annesi babasına iletirdi ama Zeynep o sırada pazar alışverişindeydi. Ali yorgun ve bulanık aklıyla fiyatı çok bulmuş ve kızına daha ucuzunu alacağını söylemişti. Bugüne kadar abisine kıyasla el üstünde tutulan ve babası tarafından sevilen Asena çocukluğun verdiği şımarıklıkla sinir krizi geçirmişti. O gün fazladan mesai yapmış ve birasını içmiş babası da sinirlerine hakim olamamış ilk defa o gün kızına vurmuştu. Bunu gören Emre tüm vücudunda muhteşem bir güç hissetmiş ve babasına "DUR ARTIK!" diye bağırırken ellerini tutmaya ve tekmelemeye çalışmıştı. Babasıyla boy ölçüşemeyeceğini anladığında kaderini kabullenip kemer darbelerine dayanmaya çalıştı. Asena kenarda ağlayarak onu izliyordu. Emre kardeşini daha fazla üzmemek için ağlamamaya kararlıydı. Ali yatak odasına kapandığında sırtı ve kolları mosmor olmuş Emre, Asena'ya rahat gözlerle baktı. Kardeşini yıllardır çektiği bu acıyı tatmasının önüne geçtiği için mutluydu. O zaman bir amaç bulmuştu. Güçlenmesi lazımdı.

Odasının kapısı açıktı. Evin küçüklüğünden dolayı dolayı kız kardeşiyle aynı odada kalıyordu. Emre odaya girdiğinde kardeşi kitabını okumaya devam ediyordu. Asena anlık bir bakış attıktan kısık bir sesle
"Hoşgeldin abi." Dedi.
Emre giysi dolabına doğru yürüdü.
" Hala o saçma kitabı mı okuyorsun?"
" Ya herkes okuyor bu kitabı. Hem kitabı okumadın bu kadar ön yargılı olma."
" Arkasını okudum. Sürekli sevgili değiştiren, babadan zengin bir lavuğun hayatında erkek eli tutmamış bir kızı darlayıp ile sözde aşk yaşamasıymış. Okumaya çalışsam utançtan ölürüm herhalde."
" Ya of kız gerçekten seviyor onu. Sen aşktan anlamazsın zaten. Sadece spora gidip ders çalışıyorsun."
Emre kardeşine dönüp kaşlarını çattı.
" Hayırdır, sen neler yaşıyorsun bakalım?"
Asena gözlerini kaçırdı.
" Hiç.. ben de aynı sayılır.."
" Güzel."

Emre, Asena'nın tamamen haksız olmadığını biliyordu. Bugüne kadar iki tane sevgilisi olmuştu ama ikisi de bir ayı geçememişti. Hem kızlarla nasıl konuşulacağını bilemiyor hem de sürekli olarak sevgilisinin dibinde bitip onu hiç yalnız bırakmıyordu. Bu şekilde darlanan kızların ikisi de Emre'nin bu sosyal beceriksizliği yüzünden onu terk etti. Emre de o günlerden sonra hep kendisine kız mevzularının boş olduğunu söyleyip duruyordu. "Gider bir kedi severim daha iyi" diyordu kendi kendine. İnsanlar da da onun sürekli olarak takındığı ciddi surat ifadesi ve cüssesi yüzünden ona fazla yaklaşmaya korkuyorlardı. Okulda da sınıfın en sessizlerinden biriydi. Derste neredeyse hiç kimse ile konuşmuyor, tenefüste ise yan sınıftaki iki kankasıyla takılıyordu. Ortak yönleri ise aynı spor salonuna gitmeleriydi.

Akşam herkes sofranın başındaydı. Emre ve Asena annelerine sofrayı kurmakta yardım etmişti. Zeynep tavuk, pilav ve şehriye çorbası yapmıştı. Emre ikinci tavuk pilav tabağını almış kaşıklıyordu. Asena daha çorbasını yeni bitirmişken babasına doğru döndü.
" Babacım, bu sene taktir getirdim ya. Bana o mağazada gördüğümüz ayakkabıları alacağına söz vermiştin. Okullar açılmadan onları alsak mı? Belki okullar açılmadan arkadaşlarımda küçük bir gezinti yapabiliriz."
Ali elindeki pilav dolu kaşığı ağzına götürdü.
" Hangi ayakkabılar?"
" Pırlanta AVM' ye gitmiştik ya kıyafet almaya. O zaman görmüştük. Hem şuan 50tl indirimliymiş."
Ali yıllardır gittiği işi yüzünden enerjisi sürekli düşüktü. Bir anlık duraksayıp düşündü.
"..Haftaya gider bakarız.." dedi.

Emre, babasının Asena'yı kız olduğu için onu daha çok sevdiğini düşünüyordu. Kendisine hiçbir zaman getirdiği taktir belgeleri için ödül verilmemişti. Babası çoğu zaman bunun zaten olması gereken olduğunu söyler ve başarılarını bile taktir etmeye yanaşmazdı. Yüzündeki gülümsemeyi ilk defa babasının kızına yüksek not aldığı için sarıldığını gördüğünde kaybetmeye başlamıştı. Onu bu durumlarda annesi tebrik eder ve kucaklardı ama her biri bu evdeki herkesin eşit olmadığını içten içe biliyordu. Ali ve Zeynep bunu biliyor, Asena ve Emre sadece hissediyordu..
Ali bir anlık duraksamadan sonra yavaşça oğluna döndü.
" Ders demişken, Emre, üniversite sınavına çalışmaya başladın mı? "
Emre önündeki tabağa bakmaya devam etti.
" Az biraz.."
" Bu sınav tembellik etmeye gelmez. riske atma."
" Sorun yok. Bugüne kadar tembellik etmedim zaten. Hallederim."
" ..İyi bari.."
Bu baba oğul arasında geçen küçük konuşma bile masadaki gerilimi uçurmaya yetmişti. Her bir kelimeleri sanki iki azılı düşmanın güç gösterisine dönüşüyordu. Emre içten içe bu şekilde konuşabildiği için gururlanıyordu. Herkes suspus olduğunda Ali televizyonun sesini açıp haberlere odaklandı. Biraz sonra ise Asena annesine okuduğu kitabı anlatmaya başladı. Emre ise masanın altında kendi harçlığıyla aldığı el yayını sıkıp bırakıyordu.

************************

Evet bir bölümün daha sonuna geldik. Bizim çocuklar artık büyüdü. Sizce nasıl olmuş?

Bu arada artık bölümler biraz daha yavaş gelebilir çünkü sınavlarım için not çıkarmayı planlıyorum.

Vote atmayı unutmayın lütfen <3



Acıdan Doğan GüçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin