Saatler ilerledikçe sabırlar tükeniyor, sahte gülücükler soluyordu.
Elit hava sahasında egolarını yarıştıran bu zengin insanlar arasında göze batmamak için kimseyle konuşmuyor, kulaklığımdan gelen sesi duymak için olabildiğince en uç noktalarda duruyordum.
"Abel, beni duyuyor musun?"
Elimi kaldırıp kulaklığıma dokundum, saçımı düzeltiyormuş gibi yaparken beni gören eden var mı diye kontrol ettim.
"Duyuyorum Min Ho."dedim sessizce.
"Sağ tarafta, büyük çini vazonun yanında duran bir adam var; Hwang Hyunjin."
Dediği yere baktım. Uzun boylu, siyah saçlı ve takım elbiseli bu gencin, Ashwell için çalıştığı çok belliydi. En azından bunu anlayan tek kişi bendim.
"Tamam gördüm."
"Adamımız o. Birazdan Ashwell'in yanına gidecek, elindeki kutuyu sendeki ile değiştirmek için sadece beş dakikan var. Jisung da orada olacak. Ashwell'in odasına girmeden önce halledin şu işi."
"Tamamdır."
Dikkat çekmemek için kısa cümlelerle Min Ho'yu onayladıktan sonra pür dikkat adama odaklandım. Elindeki siyah kadife kutuyu saklamaya çalışarak ilerlemeye başladığında hemen harekete geçtim. Bir yandan kulaklıkla Jisung'a seslendim.
"Hanji."
"Duyuyorum."
"Geliyor, tetikte ol."
"Bende."
İnsanların arasından süzülüp boş bir koridoru yürümeye başladık. Ashwell'in odasına birkaç metre kala Jisung, tuvaletten çıkıyormuş gibi yaparak hızla ilerleyip adama çarparak kutuyu düşürmesini sağladı. Olabilecek en hızlı şekilde kutuyu alıp, bendekini yere koyarak kadınlar tuvaletine girdim. Aralık bıraktığım kapıdan onları izlemeye başladım.
"Dikkat etsene!"
Jisung mükemmel oyunculuğu ile, "Çok çok özür dilerim beyefendi! Gerçekten çok üzgünüm, iyi misiniz?"
Adam gözlerini devirdi ve yerdeki kutuyu alıp Ashwell'in odasına ilerlemeye devam etti. O içeri girince ben çıktım. Jisung heyecanla ellerimi tuttu.
"HASİKTİR! BAŞARDIK!"
Sinirle ellerimi çekerek kolundan tutup onu çekiştirmeye başladım, "Bağırma aptal, duyacaklar."
Bir kolonun arkasına geçince kutuyu ona verdim, "Bunu hemen yerine koy. Ben de arabaya dönü-..."
Burada, Ashwell'den bizden daha fazla nefret eden biri varmış anlaşılan.
Elinde silah, sinirden kıpkırmızı olmuş gözleri ile Ashwell'in odasına ilerleyen, tahminini benden iki yaş büyük çocuğu görünce harekete geçmem gerektiğini anlayıp oraya ilerledim.
"Abel nereye gidiyorsun lan!?"
Çocuk, odaya kurşunlar yağdırarak girmek için kararlıydı. Ama o daha kapıya ulaşmadan kolundan yakalamayı başarıp onu tuvalete çektim.
"Hop, hop, hop! Dur bakalım."
"Bırak beni, lanet olsun!"
Jisung da peşimizden geldi. O, kapıyı tutarken ben bu sinirli sarışını duvara sıkıştırmakla meşguldüm. Kolumu göğsüne sertçe bastırıp silahı elinden aldım.
"Bırak beni!"
Aksine daha çok bastırdım kolumu, "Ashwell'i bitirme zevkini sana bırakamam." dediğimde kaşları daha çok çatıldı. Silahı Jisung'a verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Ideas | Lee Felix
Fanfiction+15 "Sorgusuz sualsiz birine güvenmek istiyorsan, aynaya bak. Çünkü bu hayatta bir tek kendine güvenebilirsin; tabii eğer kendini de kandırmıyorsan..." 22.03.2024 ©adoyyakli