Maddi durumumuza bakınca sadece bu bara gücümüz yetiyordu evet ama hepimiz biliyoruz ki çok paramız olsaydı yine burayı tercih ederdik.
Hayır, barın sahibi Jungkook'un Min Ho'nun arkadaşı olması ve bize indirim yapması ile alakası yoktu. Burayı benimsemiştik bir kere. Jungkook burayı çok büyük yatırımlarla kurmuştu ve öyle herkesi almıyordu içeri. İki katlı, büyük bir mekandı. Üst katta odalar ve duşlar vardı. Sırf bunun için bara gelen insanlar istemiyordu bu yüzden tanıdıkları ya da saygın ve güvenilir olmayan iş adamları dışında kimseyi içeri sokmazdı.
Min Ho ile Jungkook da liseden tanışıyorlarmış. Jungkook zamanında burayı kurarken Min Ho'ya istediği zaman gelip ona katılabileceğini söylemiş ama Kore'den ayrılma hayalleri olan Min Ho için bar işletmek pek mantıklı bir fikir değildi. Jungkook ilk zamanlar Min Ho'ya para yardımı bile yapıyormuş, hem de karşılık beklemeden. Min Ho yurt dışına çıkmadan önce ona bu parayı ödemekte kararlı. Tabii Jungkook'un bunu kabul edeceğini zannetmiyorum. Aşırı vefalı bir çocuktu. Lise yıllarında Min Ho onun yanına olduğu için yalnız kalmadığını ve bu yüzden minnettar olduğunu söylerdi hep.
Ne zamandır buraya gelmediğimiz için neler yaptığımız konusunda ikisi yine sohbete dalmıştı. Alex ile Ryujin başka bir köşede vakit geçiriyor, Jisung ise kızın biriyle dans ediyordu. Kızı iki dakikada tavlamayı başardığı için benden bir aferin kazanmıştı.
Felix sessizce yanımda oturmuş, alkolsüz kokteylini yudumluyordu. Ben iki bardak içmiştim bile ama o daha bir bardak kokteyli bile bitirmemişti. Gözlerimi ondan ayırıp bizden uzakta oturan Alex ile Ryujin'e çevirdim. Birlikte çok güzellerdi... Ryujin hafif sarhoş olmuş bir şekilde bir şeyler anlatırken Alex onu gülümseyerek dinliyordu. Düşme ihtimaline karşı eli Ryujin'in belini kavramıştı. Ryujin ise elini Alex'in gömleğinin yakasına götürmüş oynuyordu. Romantik bir film gibiydiler, fazlasıyla yakışıyordular. Bu geceden sonra Alex'in daha fazla kaçmayacağına eminim.
Gözlerimi onlardan ayırıp tekrar Felix'e odaklandım. Kokteyli bitmek üzere olan bardağını hafif hafif sallıyordu. Yüzü durgundu ama sevimliydi. Bu haline gülümsemeden edemedim. Ona baktığımı hissetmiş olacak ki kafasını kaldırıp bana baktı. Gülümsediğimi fark edince bakışları dudaklarıma indi bir saniyeliğine.
"Bana böyle bakma."
Gülümsemem azalırken merakla kaşlarımı kaldırdım, "Nasıl?"
Oturduğu yerde bana doğru yaklaştı, "Her şeyi daha zor hale getiriyorsun Abel."
"Neyden bahsettiğini anlamıyorum Felix... Ben neyi zor hale getirmişim?"
Derin bir iç çekti, "Senin hayallerin var..." diye mırıldandı. Şimdi anlamıştım sanırım. Yine Ashwell meselesi...
"Yapma Felix... Onu öldürmek zorunda değilsin. Bırak sadece adalete teslim edelim, sonra sen de bizimle gel. Olmaz mı?" hevesle sorduğumda alayla gülerek kafasını iki yana salladı, "Bu söylediğin mümkün değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Ideas | Lee Felix
Fanfiction+15 "Sorgusuz sualsiz birine güvenmek istiyorsan, aynaya bak. Çünkü bu hayatta bir tek kendine güvenebilirsin; tabii eğer kendini de kandırmıyorsan..." 22.03.2024 ©adoyyakli