...Hatırlıyorum.
Sessiz bir geceydi. Ta ki ben o anlaşmayı yapana kadar. Ben Soleil krallığının veziri Draven Grimstone , Mirrorian ise bana ihanetimden sonra verilen addı. Herkes bunu böyle biliyordu , peki asıl olay neydi?Bir kehanet yazılmıştı. Bu kehanet gelecekteki beş çoçuktan bahsediyordu ve benim bu kehaneti gerçekleştirmek için krallıkları birbirine katmaktan başka çarem yoktu. Mecburdum. Kehanetin sonucunda gerçekleşirse eğer beş çocuk ırklar arasındaki üstünlük davasına son verip barışı sağlayabilirdi. Kahindoğan tam da böyle söylemişti. Şimdi düşünüyorum da ona neden o kadar güvenmiştim , belki de kendi planları için yalnızca bir piyon arıyordu ve beni bulmuştu.
Dışlanmaktan ve ezilmekten sıkılmıştım , eğer Mattheus benim arkadaşım olmasa bırak vezir olmayı sarayın kapısının önünden geçemezdim. Aptal bir şekil degiştirenden başka bir şey değildim.
"Sana bir soru sordum Draven! O- lanet olasıca aynadan nasıl kurtuldun!?"
"Kaderin oyunları kardeşim, bilirsin oyunları sever yaa da kahindoğanın oyunu mu demeliyim?"
Herkes Felix'e bir bakış atarken , Felix kendini savunma moduna almıştı.
"Ben bir şey bilmiyorum."
"Ow ow o değil onun büyük dedesi olan. Bu arada onun ölümüne dair bir bilgi var mı?"
Mattheus onu öfkeyle sarsar.
"Sen ne saçmalıyorsun?""Beni bir kere dinlemeden yargısız infaz yapan sensin kardeşim. Ben sadece bir piyonum."
"Düzgünce , her şeyi en başından anlatıyorsun Draven. Hemen."
Draven , düşüncelerini ve krallıkları neden birbirine kattığını anlattığında Felix utanç duymuştu. Belki de resmini bile görmediği bir akrabası yüzünden... Onun soyundan olmak utanç vericiydi.
"Yani diyorsun ki Given Sardonyx hala yaşıyor olabilir."dedi Mattheus.
Başını evet anlamında salladı Draven ve konuşmaya devam etti.
"Özellikle senden özür dilerim Matteo, ailenle aranı açan bir nevi bendim."Matteo hiçbir kelime etmeden sandalyede salladığı ayaklarını izliyordu. "Sorun değil"diye mırıldandı sessizce. Ama büyük bir sorundu. Kim bilir kaç yılını hatırlamıyor yerinde sahte anılar vardı. Belki de en büyük yarayı o almıştı.
"Peki ailem hiç mi fark etmedi , yani benim insan olmadığımı? Ne bileyim yaşlanmamak ..."
Mattheus konuşmaya başladı. "Ailem dediğin insanların da zihni oynanmamış değil."
"MADEM BU KADAR GÜÇLÜYDÜNÜZ ..."
Konuşurken göz yaşı dökmeye ve sinirden titremeye başlamıştı. "Boşverin , istemiyorum . Ben bir-kehanete dahil olmak- is-te-mi-yo-rum! Sizi istemiyorum. İlk uçakla Londra'ya dönüyorum."Bu defa Adiyan konuşmuştu.
"Gidemezsin. Şu dakikadan sonra Zack ve adamları seni kokundan tanıyacaktır. Yalnız bulunduğun dakika ..." Eliyle boğazını çizermiş gibi yaptı.Matteo bağırarak konuşmaya başladı.
"Sizler ne biçim yaratıklarsınız!" Yüzünü Mattheus'a çevirdi. "Söylesenize biz beşimizi hep siz mi sakladınız , oyununuz neydi , bak ben aptal değilim tek taraflı bir oyun yok , bizi kim sakladı?!"Mattheus düşünür .
"Cevap açık. Given."Anlaşmanın en başında kim vardı bilinmez ama şüpheler Given'in üzerindeydi. Peki Given neredeydi? Tek başına bu kadar şey yapabilir miydi? AĞH işler o kadar karışmıştı ki!
Given'in bakış açısından...
"Sandığım kadar aptal değillermiş anlaşılan. Özellikle vampir olan , o kadar da zeki durmuyordu değil mi Lucian ?"
"Evet efendim. Şimdi ne yapacağız?"
"Sanırım Zack ile iş birliği yapabiliriz. Tabi o kan emici karşılıksız iş yapmaz ama hadi. Onları bul getir."
Bir süre sonra..
Zack: "Konuş bakalım , ne vaadediyorsun?""Bak Zack , açık konuşacağım. O çocukları canlı bir şekilde istiyorum. Ama işim bitince prensin kellesini alabilirsin."
Zack , tırnak ucuyla dişini karıştırıyordu.
"Tch , o eskiden kaldı. Bana taht lazım , kelle değil.""Somber krallığını yeniden kurmayı ve Soleil'i yok etmeyi vaadediyorum. Tabi Somber senin yönetiminde olacak."
Tamamiyle yalandı. Lakin gözünü yönetim hırsı bürüyen ve onun yalanlarını bilmeyen genç Zack bunu anlayabilir miydi? Hayır dostlar , Zack aptal değildi aksine çok zekiydi. Given sözünü tutmasa bile Somber yeniden kurulacaktı , er ya da geç.
"Anlaştık ihtiyar. Soleil'den uzaklaştıkları zaman yakalayacağız."
Given , Zack'in uzattığı eli sıkmıştı ve dağılmışlardı.
Felix'in bakış açısından...
Adiyan'ın meraklı bakışları beni sıkıyordu. En iyisi bir çırpıda kimliğini açıklayıp sessizce çekilmekti. Sonrasında isterse benimle konuşmayı kesebilirdi , kimseyi kendime saygı duymaya zorlayacak değildim.
"Nerden anlatmaya başlasam bilmiyorum."
"En başından ?"
"Çok zekisin Adiyan(!)"diyip güldüm ve anlatmaya başladım.
"Aslında sanırım bir çocukken de farklıydım. Yani yaşıtlarım olan kızlar hoşlandıkları şeyleri anlatırken bile zıttım. Ne kadar istesem bile renkli tokalar, makyaj malzemeleri ve güzel elbiseler ilgimi çekmiyordu."
Uzaklara dalmıştı Felix. Yanlış bir şeyler söylemekten endişe ediyordu.
"Daha sonrasında diğer kızlardan farklı olduğumu hissettiğim için sohbetlerine dahil olmak midemi bulandırmaya ve utanmama neden olmaya başlamıştı. Sanki bazenleri kız çocuğuyken , çoğunlukla erkekmişim gibiydi ve kendimi daha rahat hissediyordum . Neden rahatsız olmayı tercih edeyim ki? Madem kendimi böyle daha rahat hissediyorum böyle devam ederim. Değil mi ?"
"Çok karmaşık geliyor ama doğru söylüyorsun, nasıl rahat hissedeceksen öyle ol."
Felix iç çeker. "Sanırım ailemin de arkamda durması benim için harika bir fırsattı ve senin bunu nasıl hissedebildiğini merak ediyorum."
Adiyan düşünür gibi yapar.
"Aslında enerji olarak da bir kıza benzemiyorsun, bu işi daha garip kılarken istemsizce kullandığın peri güçlerini bir erkek peri kullanamaz." Diyip gülümsedi."Ne güçleri kullanması ya , ben bişi yapmadım ki ?"
Adiyan güler.
"Sen yapmadın ama bağ koruyucuları yalnızca bir elf ve peri bağında bulunur. Ya elfin ya da perinin kız olması gerek ki ben doğuştan erkeğim. Bu da bana tek bir seçenek bıraktı...""Aferin Sherlock. Konuyu kapatıyoruz yoksa seni dövebilirim."
Adiyan teslim olurmuş gibi ellerini kaldırır.
"Sakin ol abi , özür dilerim""Hm affedildin." Gözlerini kısar. "Şimdilik."
Nikolas gelip sırtlarına atlar. "Romantizm midemi bulandırıyor, naber?"
Felix tek kaşını havaya kaldırır.
"Nerde romantizm var ki?"
Nikolas onlara imalı bakışlar atar."Bence Felix seni öldürmeden kaç Nikolas."
Nikolas "Niye ki..." demeye kalmadan Felix'in öfkeli bakışlarına ve göz hapsine kalmıştı.
Altera: "Gençler , toplantı vaar , yürüyün , uçun, koşunn ya da ışınlanın hadi hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırların Sonuçları
FantasiaOkuyup değerli düşüncelerinizi belirtmeniz beni mutlu eder : ) + SPOİLER İÇEREN AÇIKLAMA: Bazen ... Bildiğini sandığın, anladığını sandığın herşey çok başkadır. Belki de bunca zamandır yaşadığını sandığın bir hayat çok başkadır ama sen fark bile e...