Duyduğum garip demir sesleri ile huzursuzca gözlerimi açtım,etraf çok karanlıktı. Buğulu gözlerimi ovalayarak sesin nereden geldiğini görmeye çalışırken huysuz mırıltılar çıkardım. Önümde duran siyah siluet şeklindeki beden sonuna bana döndüğünde bunun beni kurtaran adam olduğunu gördüm fakat tabii elinde bıçak bilediğini düşünmemiştim. Anlamazca ona bakıp yerimde doğruldum. Bu bıçaklarla gecenin bir yarısı ne yapıyordu ki? "Rahatsız mı ettim?" Sesinde hala nazik ton vardı,hafifçe gülümseyip yataktan kalktım ne yaptığına bakmak için. "Ne yapıyorsun ki o bıçaklarla?" Diye sordum merakla bakarken. Genişçe gülümseyip bedenini bana doğru döndü,bıçaklardan birini çekmecenin üzerine bıraktı. Elinde sadece bir bıçak vardı,ne yaptığını henüz anlayabilmiş olduğum söylenemezdi. "Burada uyumanın bir ödemesi olmalı,değil mi?" Şaşkınca ona baktım. Ödeme yapmamı mı istiyordu? İyi de benim param yok,zaten evim veya param olsa evinde kalmam ki. "Ben...ben gideyim o zaman,istersen? Rahatsızlık verdiysem özür dilerim..." diye mırıldandım sessizce,sesim sonlara doğru gitgide daha da kısık çıkmıştı. "Ödemeni alacağım." Bıçağı havaya kaldırdığını gördüğümde çığlık atıp yatağın üzerinden atlayarak hızlıca odadan dışarı koştum. "Yapma lütfen!" Diye bağırdım,nereye doğru koştuğumdan bile bihaberdim. Gözlerim korkuyla dolmuş görüşümü daha da zor hale getiriyordu. Korkuyla çığlık atıp çıkış kapısına ilerledim. Anahtarı dolabın içerisine koyduğunu görmüştüm,o gelmeden hızlıca alıp açarsam kurtulma ihtimalim vardı fakat arkamdan hızlıca koşma sesi geliyordu. "Dur!" Bağırarak ellerimin titremesine engel olmaya çalışırken dolabı açtım,o sırada adımını tam olarak arkamda hissettiğimde hızlıca eğilmemle bıçak kapıya saplandı. Olabildiğince hızlı şekilde anahtarı aldıktan sonra o bıçağı çıkarmadan tekrar odaya doğru koştum,eğer ikinci kez kaçmayı başarabilirsem o dönene kadar kapıyı açıp kurtulurdum. Acaba yanıma bir şeyler mi almalıyım? Kendimi korumam için diğer bıçağı alabilirdim fakat keskin olduğunu sanmıyordum. Yine de elimi uzatıp hızlıca çekmece üzerinde duran bıçağı aldım,ellerim deli gibi titreyip dururken bıçağı tutmakta zorluk çekiyordum, "Yaklaşma!" Diye bağırdım bıçağı sıkıca tutarken. Umursamazca üzerime doğru yaklaştığında elimdeki bıçağı olabildiğince dik tutmaya çalışarak gözüne doğru fırlattım,amacım sadece dikkatini dağıtmaktı. O bıçaktan kurtulmak için eğildiği sırada hızlıca yandan kaçıyordum ki beni belimden tutarak yakaladı. Sonunda aklım adrenalinden biraz da olsa kurtulmuş olacak ki bana mantıklı bir fikir sundu. Hızlıca ayağının arkasından çelme takıp bedenini geri doğru eğdim düşmesi için,beni tutamaması için bedenim artık korkak gücü üretmeye başlamıştı. Korkudan tüm gücümle onu itip bedeninden uzak şekilde kapıya doğru koştum,koşarken elimde anahtarı ayarlıyordum. Arkadan gelen acıyla inleme seslerine göre sanırım kafasını çekmeceye çarpmıştım, pişmanlık hissettiğimi düşünmüyorum. Hak etmişti. Hızlıca anahtarı kapı deliğine soktuktan sonra çevirip dışarı doğru koştum,anahtarı elimden bırakmamıştım. Polise ulaşırsam ve eğer eve ona ulaşmak için gelirlerse anahtar bende olduğu için kapıyı kilitleyemezdi, polislere yardımcı olmuş olurdum. Anlamadığım sokağa çıktığımda şükürler olsun ki tam karşıda bir grup genç bir şeyler yiyip içiyordu,o sıra sohbet ediyorlardı. Hızlıca yanlarına koşup son kez arkama baktım,bu da yetersiz geldiği için bedenimi duvara yasladım. Ben konuşurken belimden bıçaklanmak istemiyordum dolayısıyla önlemimi almam gerekiyordu. "Yardım edin bana..." dedim nefes nefese. Nefesimi yakalamak çok zordu,akciğerlerim acıdan sızlıyordu. "İyi misin? Ne oldu?" Diye sordu içlerinden kıvırcık turuncu saçlı olanı. Elimi boynuma koyup nefesimi toplarlamaya çalıştım. Nefesim bir türlü gelmediği için konuşmakta zorlanıyordum. Nefesimin hızlanma sebebi iki saniyelik koşu değildi,hızlanma sebebi vücuduma resmen binlerce ton enjekte edilmiş adrenalindi. "O..." Boğazım kupkuru olduğu için öksürdüm, içlerinden sarı saçlı bir kız elindeki suyu bana uzattı. Elinden hızlıca alıp içtim. İçerken korkuyla gözlerim karşı binaya doğru kaydı,gelip gelmediğini kontrol etmek istedim. Neden çıkmadığını anlamamıştım, katiller peşinden kovalar diye düşünüyordum. Acaba burada birilerinin olduğunu bildiği için mi gelmiyordu? Belki de bayılmıştı. "O evde katil var!" Diye bağırmayı sonunda becerdim. Yanımdaki grup şaşkın şaşkın bana bakarken gözlerim tekrar doldu. "Polisi arayın lütfen, az kalsın beni bıçaklayacaktı!" Az önce gördüğüm turuncu saçlı olan çocuk telefonunu çıkarıp başını salladı,"Tamam arıyoruz,sakin ol sen. Otur şuraya." Dedi telefonun üzerinde birkaç tuşu tuşlamadan önce.
◇◇◇◇◇◇◇◇◇
Sonunda polisler gelmiş,aldığım anahtar sayesinde adamı tutuklamışlardı. Adamın yedi kişiyi öldürmüş bir katil çıkmasını bu grup dahil hiç kimse beklemiyordu. Zaten adamın katil olduğunu bildikleri için benden ifade alma zahmetinde bulunmayarak bana çok büyük bir iyilik yapmışlardı. Şuan da karakola gidersem büyük ihtimalle yolda bayılırım. İki gün için bu kadar olay gerçekten artık yeterdi. Evden atıldım,az kalsın tecavüze uğruyordum bir de beni kurtarmaya gelen kişi katil çıktı. Zaten o gece yarısında dışarıda olmasından anlamış olmam gerekirdi. Kim öyle bir yerde gece yarısı dolaşır ki? Fazla iyi davranması da şüphe çekici idi zaten. Yemek verip su da vermiş üstüne bir de evine kalmama izin vermişti,bu işte bir terslik olduğunu anlamış olmam gerekirdi. Elimi duvara vurup hafif bir çığlık atıp isyan içerisinde,daha fazla bu durumu kaldıramıyordum. İş bulmam gerekiyordu. Şuan iş falan bulamazdım çünkü saat sabahın dördüydü fakat dışarıda gezersem yine aynı şeyler yaşanır diye korktum. Bir daha kimseye güvenmemem gerektiğini sanırım bu şekilde Tanrı bana öğretiyordu. Aptallık yapmıştım. Aklıma gelen Buğra ile telefonumu çıkarıp mesajlara girdim,bir şey yazmamıştı. Daha fazla yazmasını bekleyemeyeceğim için hızlıca klavye üzerinde parmaklarımı gezdirdim,yazmamış da olsa en azından engel yoktu ve istediğim kadar yazabilirdim.
Meliisaaa>♤
-Nasıl bir beddua ettiysen temiz insanmışsın Buğra.(05.04)
-Beni tecavüze uğramaktan kurtaran adam yedi,neredeyse benimle beraber sekiz kişiyi öldürmüş bir katil çıktı. Sokakta kaldım yine.(05.04)
-Beddua etmeyi bırak artık da başımı sokacak bir yer bulayım sevgilim. (05.05)
-Kin beslemiyorum dedim diye daha da bir çığrından çıktın sanki.(05.05)
Oflayarak telefonu tekrardan cebime bıraktım. Şimdi ne yapmam gerekiyordu? Kalabilecek bir yerim yoktu ya da işim yoktu. Yapabileceğim bir şey değil de daha mezun bile değildim. Kim beni işe alırdı ki? Belki yapabileceğim bir iş vardır. Olmalı,olmak zorunda. O kadar beceriksiz olamam ya. Şimdiden açık bir yer var mıdır ki acaba? Hiç sanmıyorum. Arkamdaki taşa oturup bıkkınca etrafa bakındım. Buğra da cevap yazmamıştı. Her şey bu kadar üst üste gelmek zorunda mıydı? Hayatın bu kadar zor olduğunu hiç düşünmemiştim. Sanırım Buğra'yı şimdi biraz anlıyordum. Olaylar o kadar da farklı değildi aslında, benzetme yaparak düşünebiliriz. Benim evim onun yayın kanalı oluyor. O da yıllarca içinde kaldı bende,ben daha fazla tabii. Şimdi o da sokakta kalmış gibi mi hissediyordur? Birdenbire suçlu hissetmeye başladım. Ondan etkileniyor olabilirdim fakat sanırım bu bana ya da bize özel kalsa daha iyi olacaktı ki zaten amacım da buydu. Ben kamerayı bilerek açmadım ki. Suçlusu ben olamazdım. Başımı duvara yaslayarak boş boş sokağı izledim saatler ilerleyip güneş tamamen doğunca sanırım artık kalkıp iş aramaya başlayabilirim. O zamana kadar tek yapabileceğim şey boş boş burada oturup karşı duvara çizilmiş değişik şeyleri izlemek. Umarım bir iş bulabilirim yoksa hayatımı yaşamanın bir anlamı kalacağını sanmıyordum. Eğer evim,işim ya da param yok ise böyle sokaklarda gezerek saçma sapan bir hayat yaşayamam.
-
![](https://img.wattpad.com/cover/365375538-288-k83157.jpg)